“Eğer bir polis karakolu yanmışsa veya kalmaya uygun değilse, en yakındaki eve zorla el konacaktır, evdekiler ise sokağa atılacaklardır. Bırakın orada ölsünler. Ne kadarı ölürse o kadar iyi. Eğer ‘eller yukarı’ emrine anında itaat edilmezse ateş edin ve öldürmek için ateş edin. Eğer bir devriye birliğine yaklaşan bir kişinin elleri ceplerindeyse veya davranışları şüpheliyse onu derhal vurun. Bazı durumlarda masum kişileri de vurabilirsiniz; ancak buna engel olunamaz, bu uygulama sayesinde gerçek suçluları da vuracaksınız. Ne kadar adam vurursanız sizleri o kadar takdir edeceğim ve sizi temin ederim ki hiçbir polis vurduğu kişiler için sorumlu tutulmayacaktır.”
‘Black and Tans’ ismini hiç duydunuz mu? Tam Türkçesi belki de ‘Siyah ve Hakiler’ gibi oluyor ama bunun bir önemi yok. ‘Black and Tans’, İrlanda devrimci hareketini bastırmak için İngiliz hükümetinin sokaktan toplayıp üniforma giydirdiği katiller çetesinin adı. Yukarıdaki emir de, Haziran 1920’de bu birliklerin komutanlarından Yarbay Smyth tarafından yazdırılmıştı.
Mücadeleyi bastırmak için
İrlanda bağımsızlık mücadelesinin tarihi oldukça eskilere gidiyor. Ama herhalde o tarih içindeki en trajik olaylardan biri 1916’daki Paskalya Ayaklanması olmalı. 24 Nisan 1916’da James Connolly önderliğindeki ayaklanmanın bastırılarak bütün önderlerinin idam edilmesinden sonra, artık IRA olarak cisimleşen yurtsever hareket, güç kazanmıştı.
21 Ocak 1919’da IRA, önce 2 kraliyet polisini (RIC) pusuya düşürerek işe başladı. Daha sonra IRA, Michael Collins’in yönettiği büyük bir kampanya ile İngilizlere ait kışlaları hedef aldı, halkın büyük desteğini arkasına alarak devriyeleri pusuya düşürdü ve ıssız bölgelerdeki kışlaların kapatılmasını zorunlu kıldı.
Kontrgerilla geliyor
Bu noktada, Londra, RIC birliklerine takviye arayışına girdi. 1920’nin Ocak ayında İngiliz hükümeti ilanlarla paralı asker aramaya başladı. Verilen ilana I. Dünya Savaşı’nda savaşmış işsizlerden bir sürü insan başvurdu ve tam bir serseri alayı olan birliğe 9 bin 500 kişi katıldı. Bir anda büyük bir personel artışı olan birliğe RIC üniformaları yetişmediğinden, yenilere sadece haki renk pantolon ve siyah polis kazakları verilince, isimleri de “Black and Tans” olarak kaldı.
Black and Tans birliklerine oldukça iyi ücret ödenmekteydi, günde 10 şilin, yiyecek ve kalacak yer… Paramiliter özellikleri olan çete, kısa sürede sivillere karşı vahşi yöntemleriyle şöhretini artırdı. 1920 yılında İrlanda’daki birçok küçük kasaba ve köy Black and Tans tarafından yakılarak yok edildi. Örneğin Kasım 1920’de, Black and Tans öldürülen RIC üyelerinin intikamını almak için Tralee köyünü bir hafta boyunca yiyeceksiz ve susuz bırakarak ablukaya alacak, sonunda köyün Katolik rahibini öldürecekti.
21 Kasım 1920’de “Kahire Çetesi” diye bilinen 14 Britanyalı istihbarat ajanı aynı sabah Dublin’de öldürüldü ve öğleden sonra misilleme olarak RIC’in bir futbol maçını taraması sonucu futbolculardan biri dâhil on üç sivil öldü, 65 kişi de yaralandı. Olaydan bir hafta sonra ise bu kez RIC ve Black and Tans, Cork kent merkezini yakarak neredeyse haritadan sildi ve bu arada yaptıkları artık Londra’da da rahatsızlık yaratmaya başladı. Üç yıl içerisinde İrlanda kana boyanmıştı ve İngiliz kuvvetlerinin sivil katliamları artık gizlenemez hale gelmişti. Üstelik bu vahşet mücadeleyi de durduramıyordu. Örneğin yukarıdaki emri veren Yarbay Smyth’in sonu hiç parlak olmamış, IRA, onu unutmadığını üç mermiyle kanıtlamıştı!
Kullanılmış bir mendil gibi…
Bu arada artık Black and Tans’in barbarlıkları bazı siyasetçiler ve sendikalar tarafından da kınanmaktaydı. Başından beri çetenin en büyük destekçisi olan Churcill bile sonunda, “Polisin ve ordunun kendi hesabına misilleme yapmasını engellemek oldukça imkânsızdı” demek zorunda kalacaktı.
Sonunda birlikler dağıtılırken, birlik üyelerine emeklilik hakkı bile tanınmadı. Böylece, bir sömürgeci macera sona ermişti belki ama tabii ki ne birliğin üyeleri, ne de onların arkasındaki siyasi irade hiç yargılanmadı. Kraliçe, bir ara katliam yapılan stadyuma gelip birkaç şey mırıldansa da doğru dürüst bir özür bile dilemekten kaçındı ve İngiliz sömürgeciliğinin bu karanlık dönemi, hiçbir zaman aydınlatılmadı.
Birlikten ayrılanların sivil hayatı ise iç açıcı olmadı. Yine işsiz güçsüz ve değersiz varlıklar haline geldiler. Bilinen en az iki vakada eski Black and Tans üyeleri sivil hayatta işledikleri cinayetten dolayı asılırken, diğer bir vakada da polisten kaçan katil yakalanacağını anlayınca intihar etmişti. Bu da sanırım, aynı pis işleri yapanların ortak kaderi olmalı…
Arif Mostarlı