Avrupa Sol Parti Siyasi Sekreterliği Üyesi Valentina Škafar, ‘Sayın Öcalan’ın taban demokrasisini ve kapsayıcılığı teşvik eden alternatif siyasi modellerin savunulmasında önemli bir figür olarak rolünün kabul edilmesi gerekiyor ve bu önemlidir’ dedi
25 yıl önce uluslararası komplo ile İmralı Cezaevine getirilen ve 35 aydır kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan için uluslararası düzeyde başlatılan ‘Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm’ kampanyası devam ederken dünyanın pek çok yerinde Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için etkinlikler yapılıyor.
Avrupa Sol Parti Siyasi Sekreterliği Üyesi Valentina Škafar, Öclalan’a yönelik tecridi ve Kürt sorununu JINNEWS’ten Melek Avcı’ya değerlendirdi.
- PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan haber alamama durumu bin günü geçti ve sessizlik hem uluslararası alanda hem de Türkiye’de sürüyor. Buna dair ne düşünüyorsunuz?
Uzun süreli tecrit ve hücre hapsi, uluslararası hukuka göre işkence türleri arasında kabul ediliyor ve tutsakların haklarını korumak için tasarlanan Birleşmiş Milletler Mandela İlkeleri’nin ihlali anlamına geliyor. Bu, Türk hükümeti açısından sadece Türkiye’deki iç hukukun ihlali değil, insan haklarının ve demokratik ilkelerin, uluslararası hukukun da açıkça ihlal edildiği bir durum. Sayın Öcalan’dan uzun süreli haber alamama durumu ve tecrit aynı zamanda Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının sesini bastırmaya ve susturmaya yönelik kasıtlı bir çabadır. Bu haliyle tecrit, Kürt halkı için kalıcı barış ve adaletin sağlanmasının önünde de bir engel de teşkil ediyor. Kişisel olarak, bu tür vahşetlerin bir insana uygulandığına tanık olmak beni derinden etkiliyor. 21’inci yüzyılda bu tür olayların hala yaşanabilmesi gerçekten endişe verici, tedirgin edici ve üzücü.
- 15 Şubat 1999 Komplosu’ndan bugüne yaşanan savaş ve çatışma ortamını nasıl değerlendirmek gerekir?
Sayın Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da tutuklanmasından bu yana Ortadoğu’da yaşanan savaş, Kürt mücadelesinin daha geniş bir etki yaratması ve bölgesel dinamikler çerçevesinde değerlendirilmelidir. Sayın Öcalan’ın tutsak edilmesinin okumasını yaparken, Kürt direniş hareketlerini ve bölgesel çatışmaları nasıl etkilediğini anlamak barışçıl ve adil bir çözüm ihtiyacını vurgulamak için önemli. Tutsak edilip rehin alınması mevcut çatışmaların daha da kötüleşmesine katkıda bulundu ve aynı zamanda Kürt halkının kendi kaderini tayin etme ve kültürel hakları için verdiği mücadeleleri de gün ışığına çıkardı. Dahası, Öcalan’ın tutsak edilmesinden bu yana Ortadoğu’da yaşanan savaşı değerlendirmek, Kürt sorununun daha geniş jeopolitik değerlendirmelerle nasıl kesiştiğini, azınlık gruplarının içinde bulunduğu kötü durumu ve bölgedeki farklı halklar arasında anlamlı diyalog ve anlayış arayışını yansıtmayı gerektiriyor. Askeri müdahalelerin kalıcı etkilerinin sosyal, ekonomik ve siyasi adaletsizlikler de dâhil olmak üzere çatışmaların temel nedenlerini ele almak ve buna dikkat etmek gerektiğini ortaya koydu bu.
- Bakıldığında, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinin ardından ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi faaliyete geçti ve Irak, Afganistan işgalleri, Suriye’nin durumu. Ve devam eden bir savaş ortamı var. Tüm bu projeler neyi hedefledi?
Sayın Öcalan’ın tutuklanmasının ardından Suriye’de cihatçı örgütlerin yükselişi ve devam eden savaşlar da dâhil olmak üzere karmaşık ve iç içe geçmiş çatışmalar gündeme geldi. Daha geniş jeopolitik bağlamı, bölgesel güç mücadelelerinin dinamiklerini ve müdahaleci politikaların etkisini dikkate almak özellikle önemli. Bölgedeki cihatçı örgütlerin silahlandırılması, çeşitli aktörlerin etki yaratma ve kendi stratejik çıkarlarını sürdürme yönündeki daha büyük ve çok yönlü çabalarının bir parçası oldu. Bu durum bölgede ciddi bir istikrarsızlığa yol açarak sivil halkın uzun süreli acı çekmesine ve kayıplara uğramasına sebep oldu. Bu tür gelişmeler, jeopolitik etkiyi sürdürme ve genişletme, ekonomik çıkarları koruma ve bölgesel dinamikleri manipüle etme yönündeki daha geniş girişimlerin bir parçası. Cihatçı örgütlerin silahlanması; yerel halkın refahını dikkate almadan, vekalet çatışmalarıyla ve stratejik kazanımların peşinde koşmayla birebir bağlantılıdır. Özünde, bunların amacı, genellikle bölgedeki insanların hayatları ve geçim kaynakları pahasına güç ve kontrol arayışı olarak görülebilir. Bu sorunları ele almak, yalnızca cihatçı grupların silahlandırılmasının acil etkilerini anlamayı değil, aynı zamanda bölgede devam eden savaş ve istikrarsızlığa yol açan altta yatan siyasi, ekonomik ve sosyal faktörleri de ele almayı gerektirir. Sürdürülebilir ve eşitlikçi çözümler yaratmanın temel direkleri olarak barış, adalet ve uluslararası dayanışma ihtiyacının altını çizmek gerekiyor.
- Sizce 15 Şubat Komplosu gerçekleşmeseydi şuan Ortadoğu ve Kurdistan’da başka bir denge hali ve savaşsız bir ortam bizi bekler miydi? Çözüme dair ne düşünüyorsunuz?
Sayın Öcalan’ı çevreleyen durum ve bölgedeki daha genel sorunlar karmaşık ve çok yönlü olduğundan tek bir çözüm önermeyi çok zorlaştırıyor. Ancak benim bakış açıma göre, anlamlı diyaloğu teşvik etmek, sosyal adaleti teşvik etmek ve ezilen halkların haklarını savunmak çözüm arayışında çok önemli ilkeler. Potansiyel bir çözüm, Kürt nüfusunun ve etkilenen diğer toplulukların şikayetlerini gidermek için barışçıl müzakerelere ve diyaloğa öncelik verilmesini içerir. Bu, adalet arayışına, kültürel hakların tanınmasına ve demokratik yönetişim yapılarının desteklenmesine odaklanan kapsayıcı, çok paydaşlı tartışmalar için fırsatlar yaratılmasını içerebilir. Ayrıca, ekonomik eşitsizlikler, sosyal adaletsizlikler ve siyasi ötekileştirme gibi çatışmaların temel nedenlerinin ele alınması, bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması açısından çok önemli. Bu, merkezi olmayan yönetimi teşvik etme, kapsayıcı temsili sağlama ve tarihsel adaletsizlikleri giderme çabalarını da içermeli. Ek olarak, çeşitli topluluklar arasında dayanışmayı teşvik etmek ve ezilen halkların kendi geleceklerini tayin edip belirleme konusundaki aktörlüğünü tanımak kritik öneme sahip. Önerilen herhangi bir çözümde etkilenen tüm tarafların sesinin duyulmasını ve saygı duyulmasını sağlamak, ileriye yönelik sürdürülebilir ve kapsayıcı bir yol oluşturmak için çok önemli bir yöntemdir. Sonuçta çözüm, bölgedeki şiddet ve baskı döngüsünü sürdüren altta yatan sistemik sorunları ele alırken, sosyal adalet, demokratik yönetim ve çatışmaların barışçıl çözümü ilkelerine bağlılıkta yatmaktadır. Ayrıca Sayın Öcalan’ın taban demokrasisini ve kapsayıcılığı teşvik eden alternatif siyasi modellerin savunulmasında önemli bir figür olarak rolünün kabul edilmesi gerekiyor ve bu önemlidir. Sayın Öcalan ile iletişim kopukluğu, Kürt meselesinde barışçıl ve eşitlikçi bir çözüme yönelik anlamlı diyalog ve ilerleme olanağını engellemektedir.
- Geçtiğimiz günlerde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde işkenceye ilişkin oylama yapıldı ve bir rapor hazırlandı. Burada Türkiye’nin İmralı’da tecrit uyguladığı ve Öcalan-2 kararına rağmen fiziki özgürlüğü konusunda herhangi bir adım atılmadığı yönünde hukuki tespitler yapıldı. Fakat henüz bir adım yok, sözleşmelere taraf devletler neden kararı uygulamıyor?
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin Sayın Öcalan’ın tecridine ilişkin aldığı karar ve diğer kararların uygulanması pek çok siyasi, hukuki ve diplomatik faktöre bağlı. Karar, uluslararası görüş ve standartlar açısından önemli bir ağırlık taşıyor olsa da fiili uygulama, sonuçta, Türkiye de dahil olmak üzere, tek tek devletlerin bu tür kararlara uyma konusundaki istekliliğiyle ilintilidir. Gördüğümüz gibi Türkiye bu anlamda tüm çabaları görmezden geliyor. Uygulanmaması durumunda çeşitli karmaşık nedenler devreye giriyor. Bunlar ulusal egemenlik ve iç politikaya ilişkin endişelerden jeopolitik hususlara ve kurumsal engellere kadar değişebilir. Ayrıca ilgili ülkedeki siyasi irade ve iç destek de bu kararların ne ölçüde uygulanacağının belirlenmesinde önemli rol oynuyor. Ayrıca jeopolitik ittifakların, ekonomik çıkarların ve tarihsel dinamiklerin etkisi, özellikle Sayın Öcalan’ın tecridi gibi siyasi açıdan dolu durumlarda, devletlerin uluslararası kararları tam olarak uygulama istekliliğini etkiliyor. Bunun gibi kararların uygulanmaması, uluslararası kurumlar içindeki daha geniş güç dinamiklerinin ve sistemik zorlukların bir yansıması olarak da görülebilir. Genellikle uluslararası standartların ve normların uygulanmasını etkileyen yapısal eşitsizliklerin ve güç dengesizliklerinin ele alınması ihtiyacını vurgulamak gerek. Temelde, uluslararası kararlar önemli ahlaki ve hukuki sonuçlar taşırken, bunların fiili uygulanması, tek tek devletlerin ve bir bütün olarak uluslararası toplumun davranış ve kararlarını şekillendiren karmaşık faktörler ağına bağlıdır.
- Son olarak hem Ortadoğu hem Kurdistan’da savaşların son bulması için çözüm nerede yatıyor?
Sayın Öcalan üzerindeki tecride ilişkin durumu değiştirme çabaları diplomatik, hukuki ve insani kaygılara dayandırılmalıdır. Uluslararası kurumlar, hükümetler, sivil toplum ve tabandan gelen girişimler de dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde somut eylemler gerçekleştirilebilir. Alınabilecek bazı olası eylemler şunlar diye düşünüyorum: Birincisi, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi uluslararası kanallar aracılığıyla Türkiye ile temasa geçmek için uluslararası baskı ve diplomatik çabalar seferber edilebilir. Bu çabalar, Türkiye’yi uluslararası normlara, insan hakları standartlarına ve yasal hükümlere uymaya teşvik etmeye odaklanmalı. Sayın Öcalan üzerindeki tecride son verilmesini savunmak için birden fazla ülke ve uluslararası kuruluşun eşgüdümlü çabalara dahil edilmesi, etkiyi artırabilir ve daha güçlü bir diplomatik cephe oluşturabilir.
İkincisi, hem Türkiye hukuku hem de uluslararası insan hakları sözleşmeleri kapsamında keyfi gözaltı ve tecride maruz kalmama hakkı da dahil olmak üzere temel hakların ihlallerini vurgulamak için ulusal ve uluslararası mahkemelerdeki hukuki savunuculuk ve hukuki mücadeleler sürdürülebilir. Ayrıca ve çok önemli olan kamu savunuculuğudur. Kamuoyunun savunuculuğu, medya kampanyaları ve halk gösterileri yoluyla Sayın Öcalan’ın durumu ve daha geniş anlamda Kürt sorunu hakkında farkındalık yaratmak, uluslararası dayanışmanın oluşmasına ve hükümetlere harekete geçmeleri için baskı yapılmasına yardımcı olabilir. Yasal temsile erişim ve tıbbi tedaviye erişim de dahil olmak üzere, Sayın Öcalan’ın temel insan haklarının korunması için yorulmadan çalışan çok sayıda birey ve gruptan gelen destek beni gerçekten etkiledi. Daha birkaç gün önce Brüksel’de bile bir destek ve dayanışma eylemi gerçekleşti.
Bu vesileyle, ‘Öcalan’a özgürlük’ kampanyasında yer alan herkese, Sayın Öcalan’ın serbest bırakılması yönündeki amansız çabalarınız ve sarsılmaz kararlılığınız için teşekkür etmek istiyorum. Adalete ve insan haklarına olan bağlılığınız gerçekten ilham verici ve dayanışma ruhunu somutlaştırıyor. Direnciniz ötekileştirilmiş ve ezilen halklara umut veriyor. Eylemleriniz olumlu değişim için güçlü bir güçtür ve Sayın Öcalan ve Kürt halkıyla dayanışmamızı yineliyoruz. Sayın Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüşmesine izin verilmeli ve en sonunda, Türkiye’de onlarca yıldır devam eden Kürt sorununa adil ve demokratik bir siyasi çözüm bulunmasında rol oynamasına imkan verecek koşullar altında serbest bırakılmalıdır.
HABER MERKEZİ