İçişleri Bakanı’nın, ‘Bir yılda 5 bin korucuyu uzman çavuşluğa geçireceğiz’ açıklamasının hemen ardından gündeme düştü Sakine Kültür ve Remziye Apaydın’ın katledilmeleri. Failler özel harekatçı ve korucuydu. Başka söze gerek var mı?
Nevin Cerav
Dikkatinizi çekmiştir, Ramazan ayında Bingöl’de korucularla iftar yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, korucuların statüsünde köklü değişiklik yapılacağını açıkladı. Soylu “365 gün içerisinde 5 bin korucu inşallah uzman çavuşluğa geçmiş olacak. Daha fazla varsa, daha fazla da olur. Bu, dünyanın hiçbir noktasında gerçekleşmeyecek bir olaydır ve Cumhurbaşkanımızın talimatıdır” dedi. Ayrıca, 27 olan uzman çavuşluk yaşı da korucular için 32’ye çıkarıldı.
Kuşkusuz iktidarın bu uzman çavuş merakı boşuna değil. Çünkü Soylu’nun bu açıklaması henüz soğumadan Dêrgûl beldesinde 120 korucu, uzman çavuş sıfatıyla Metîna’ya gönderildi. Yanı sıra Kürt kentlerinde uygulanan özel savaş politikaları ve militarizmin yaygınlaştırılması da bu merakın en büyük göstergesi.
Paralı askerlikte rekor artış
Haber Global’de 4 Mayıs 2022’de yer alan habere göre; TSK’de yürütülen çalışmayla ordu içindeki profesyonel asker sayısı 2021’de ilk kez zorunlu askerlik yapan yükümlü sayısından daha yüksek bir rakama ulaşmış. Aynı haberde Milli Savunma Bakanlığı 2021 Yılı Faaliyet Raporu’na göre, 2017’de 156 bin olan profesyonel asker sayısı son 5 yılda düzenli olarak artmış ve 2021’de 216 bine ulaşmış.
Suç ağlarının özel görevleri
Bu bilgiler ışığında, Kürt kentlerinde uygulanan özel savaş politikaları yıllardır devam ediyor. Bölgede çalışan kadın örgütleri ile Kürt siyasetçilerin verdiği bilgilere göre; doğasından kentlerine, belediyelerinden kültürüne, anadilinden eğitimine ve kurumlarına kadar baskı, saldırı ve asimilasyon yöntemleri uygulanıyor. Gençler muhbir olmaya, uyuşturucuya ve fuhşa zorlanırken, kadın ve çocuklar hedef alınarak taciz, tecavüz ve şiddet de alabildiğine yaygınlaştırılıyor.
Bu savaş yöntemleri bölgede adeta bir örümcek ağı gibi örgütlendirilen özel harekatçılar, uzman çavuşlar, polisler ve korucular eliyle hayata geçirilirken, yargının bu suçlar karşısında verdiği cezasızlık kararları ise üniformalı faillerin daha da cesaretlenmesine yol açıyor.
Ne iş yapar bu uzman çavuşlar?
Mesela Kürt kentlerinde görev yapan uzman çavuşların asıl görevlerini hatırlayan var mı? Ne yapar bu uzman çavuşlar, işleri nedir? Neden askeriyelerin içerisinde değil de halkın arasında yaşıyorlar? Mahallelerde, sitelerde oturup kadın ve çocukları taciz etmek için fırsat kolluyor, genç kadınları “düşürmek” için kafelerde geziyorlar. Neden?
Nedenleri ölüme sürüklenen İpek Er’de, yıllardır bulunmayan Gülistan Doku’da, her türlü suçu işleyip ama hiç ceza almayan asker ve polislerde, kolluk güçlerinin içinde bulunduğu fuhuş çetelerinde bulabiliriz.
Şantaj, tehdit, işkence
Geçtiğimiz haftalarda Silopi’de işkenceyle katledildikten sonra yol kenarına atılan Sakine Kültür’ün katili İbrahim Barkın’ın Şırnak Özel Harekât Ocakları Başkanı olduğu ortaya çıkmıştı. Barkın’ın AKP’li paramiliter yapılarla ilişkileri ve Şırnak İl Özel İdaresi’nden maaş aldığı anlaşılırken, jandarma komutanlarından AKP’li belediye başkanlarına kadar aynı karede olduğu fotoğrafları da ortaya serildi.
Hemen ardından da Elazığ’da 6 ay önce kaybolan Remziye Apaydın’ın cenazesi bulundu. Remziye’yi korucubaşı Nihat Cav’ın katledip bahçesine gömdüğü, altınlarını çalıp sattığı açığa çıktı.
Her iki failin de taciz, gasp ve dolandırıcılıkla ilgili birçok sabıkası olduğu anlaşıldı.
Şiddetin dozu arttırılıyor
90’lı yıllarda kadınlara daha çok karakollarda gözaltında yapılan taciz ve tecavüz saldırıları, son yıllarda kentlerde hatta köylerde yaygınlaştırılarak IŞİD’vari yöntemlerle uygulanıyor. Şiddetin dozu her geçen gün daha da arttırılıyor.
Kürt kadınları üzerinden toplumu çökertmeye yönelik uygulanan suçların artmasını ve 5 bin korucunun uzman çavuş yapılmasının sonuçlarını Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Nuran İmir’le konuştuk.
5 bin korucu yenilginin sonucu
Sözlerine Kürt kentlerinde uzman çavuş, özel harekatçı, polis ve korucular eliyle uygulanan özel savaş yöntemlerinin, Kürt varlığına yönelik yüzyıllık bir inkar ve imha konseptinin devamı olduğunu söyleyerek başlayan İmir, devletin ve iktidarın bütün olanaklarını bölgede yapılandırdığını vurguluyor. Bu yapılandırmanın sadece askeri anlamda olmadığını, toplumu kendisine muhtaç hale getirecek politikalar ürettiğini ifade ediyor.
Vahşete tanıklık ettik
90’larda JİTEM ve çeşitli karanlık güçlerle istenen sonucun alınamadığını o yüzden de koruculuk sisteminin getirildiğini hatırlatan İmir, on binlerce insana kendi halkına karşı savaş açtırıldığını söylüyor: “Örgütlü olmayan birçok insanı korkutarak sindirerek ya da farklı yöntemlerle bu ağın içerisine aldılar, koruculuk sistemini kurdular. Yani Kürdü Kürde kırdırma politikası böyle bir konsept ile devreye sokuldu ve bu bugün de devam ediyor. 90’ları bire bir yaşayan, Cizre’de doğup büyüyen bir çocuk olarak, bir ömre sığdıramayacağımız kadar vahşete tanıklık ettik.”
Kadının güçlenmesi engelleniyor
Kadınların neden hedef alındığını ise şu sözlerle anlatıyor Nuran İmir: “Kendilerince toplumun en zayıf halkası olarak kadınları görüyorlar. Erkek egemen zihniyetin şekillendirmiş olduğu sistemden, ataerkil gelenek ve göreneklerden de besleniyorlar. Bu yönelim aynı zamanda kadının bilinçlenmesinin, ekonomik alanda güçlenmesinin, siyasetle buluşmasının da engellenmesini sağlıyor.”
İmir, kolluk güçlerinin Kürt kentlerinde kadın ve çocukları hedef almasının gayet hesaplanmış, planlanmış bir politika olduğuna da dikkat çekiyor.
Eskiden aramıza giremezlerdi
Bölgede uzman çavuş ve polislerin 90’lı yıllarda kolay kolay toplumun içerisine giremediklerini, şimdiki gibi mahallelerde, sitelerde oturamadıklarını söyleyen Nuran İmir, bunun nedenlerini şu sözlerle açıklıyor: “AKP iktidarı ile birlikte kolluk güçleri kent nüfuslarının iki katına çıkarıldı. Her sokağa karakol ve kalekol kurdular. MOBESE kameralarıyla yaşam alanları 24 saat taciz şeklinde izleniyor ve denetleniyor. Evet, bunların hepsi var fakat biz de hem toplum olarak hem de siyaset olarak bu konuda çok ciddi özeleştiri yapmalıyız. Çünkü düne kadar mahallelere ya da binalara yerleşemeyen bir polis veya bir uzman çavuş şu anda çok rahat bir şekilde topluma karışmış durumda. Mesela koruculara, uzman çavuşlara iki kuruş karşılığı evlerini kiralayanlar var. Bilinç noktasında bir gerileme oldu.”
Yozlaşmayı genişletmek istiyorlar
Kürt kentlerinde kadın ve çocuklara yönelik saldırılara karşı Şırnak’ta ev ev, mahalle mahalle, köy köy gitmedikleri yer kalmadığını aktaran İmir, bu çalışmalar sırasında kolluk tarafından takip ve taciz edildiklerini, toplumla aralarına mesafe konulmaya çalışıldığını söylüyor.
İmir, Süleyman Soylu’nun ‘Bir yıl içinde 5 bin koruyucuyu uzman çavuş yapacağız’ açıklamasına da atıfta bulunarak, “Bu 5 bin kişi nereden icap etti? Demek ki bu kadar yönelime, plana, saldırıya, bu kadar yoksullaştırmaya rağmen bir sonuç alamıyorlar. Özel eğitimli SADAT örnekleri boşa değil. Paralel yapılanmalar, özel ekipler oluşturdular ve bunları stratejik yerlerde görevlendiriyorlar. Dolayısıyla korucuları da aynı şekilde yapacaklar. Fuhuştur, hırsızlıktır, uyuşturucudur cinsel saldırılardır… toplumsal yozlaşmayı genişletmek istiyorlar” değerlendirmesi yapıyor.
Her türlü suça bulaşmışlar
Şırnak ve ilçelerinde dernekleşmelerle, özel harekat ocaklarıyla, Osmanlı Derneği, Milli Beka Hareketi gibi isimlerle cinsiyetçi ve ırkçı yerlerin açıldığını paylaşan İmir, şu sözlerle devam ediyor konuşmasına: “Bu karanlık yapılanmaların ne yaptığını kimse bilmiyor. Ancak Sakine Kültür gibi cinayetlerle ifşa oluyorlar. Bu yapılarda yer alan erkekler insan kaçakçılığından tutun da kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırılara, uyuşturucudan yolsuzluğa kadar her suça isimleri karışmış kişilerdir. Bu derneklere üye olanlara verilen özel kartlar var. Onlara verilen imkanlar kimseye verilmemiş. ‘Bizim adımıza yapın ne yaparsanız yapın’ deniliyor, ‘Sınırsız yetkiniz var, cezasızlık var’ deniyor. Bir sürü örneği var bunun. Çoğunun da silahlı olduğu söyleniyor ki öyledir. Yoksa İbrahim Barkın denen katil bir kadını böyle vahşice öldüremezdi. Canları istediği zaman insanları tehdit edip, mallarını gasp edebiliyorlar.”
Failleri ifşa edelim, saldırılar hepimize
“Kürdistan’da, Botan’da yaşanan saldırılara savaş demek bile az kalır” diyen İmir, son olarak şu mesajı veriyor: “Bu karanlık ve suç işleyen insanlar rahat rahat bizim evlerimize, sokaklarımıza girmemeli, çocuklarımızla diyalog kurmamalı. Birlikte ve birlik olmak durumundayız. Anne-babalara çağrımdır; bu tecavüz kültürüne karşı çocuklarınızı baskılamak ve evlere hapsetmekten ziyade bilinçlendirin. Bu suçları işleyenleri ifşa edelim. Çünkü bir kadına saldırı aslında hepimize saldırıdır. Bu zihin kuşatmasına karşı örgütlenerek, birbirimizi koruyup kollamamız gerekiyor. Her koşulda suçluların takipçisi olacağız, asla ve asla hiçbir kadın yalnız kalmayacak. Çünkü bizler varız, Kürt kadın hareketi var, ortaklaştığımız uluslararası çok büyük kadın hareketleri var. Nitelikli bir Kürt gerçekliği ve mücadelesi var. Bu özel savaş politikalarıyla asla sonuç alınamayacak. Biz birbirimizin güvencesiyiz, bunu herkesin böyle bilmesi gerekiyor.”
Eren Keskin: Devlet aklı her daim aynı
Silopi’de Sakine Kültür’ün özel harekatçı İsmail Barkın, Elazığ’da ise Remziye Apaydın’ın korucu başı Nihat Cav tarafından katledilmesine tepki gösterenlerden biri de İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin’di. Keskin, Twitter hesabından İçişleri Bakan’ı Süleyman Soylu’nun korucularla ilgili açıklamalarına da cevap oluşturan şu cümleleri kullandı: “Remziye Apaydın’ın katili köy korucusu. 90’larda korucular çok sayıda kadını öldürdü, cinsel saldırıda bulundu. Koruculuğa son vereceklerini söyleyenler korucu sayısını arttırdılar. Devlet aklı her daim…”
Askerler çoğunlukta
Bölgede 90’lardan bu yana kadınları hedef alan özel savaş yöntemlerini ise Eren Keskin’e sorduk. Özellikle koruculuk sistemini sorduğumuz Keskin önemli bilgiler verdi.
Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu olarak 1997’den beri çalıştıklarını, devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye uğrayan kadınlara ve trans kadınlara ücretsiz hukuki yardım verdiklerini söyleyen Keskin, 90’larda kadınların en çok mağdur oldukları olayların faillerinin başında korucuların da geldiğini söyledi.
Keskin, “Askerler çoğunluktaydı, polisler ikinci sıradaydı, korucular da 3. sırada geliyordu” şeklinde sıraladı failleri.
Korucular mahallenizden biri olabilir
Korucularla ilgili önemli ve trajik bir durumu da ortaya koyan Keskin, örnekler üzerinden yaşananları şu cümlelerle anlattı: “Tabii koruculuğun şöyle bir yönü var; sizin mahallenizden biri, belki çocukluk arkadaşınız, belki annelerinizin arkadaşı olan insanlar bunlar. Düşünün, ailenizi çok yakından tanıyan bu insanlar birden bire karşı tarafa geçip, silah alıp devlet adına size karşı saldırılarda bulunuyorlar. Bu nedenle 90’larda bize başvuran, özellikle Kürdistan’da başvuran kadınlardan birçoğu korucularla ilgili suç duyurusu yapmak istemediler. Bunun sebebi de korucuların aileleriyle kendilerini tehdit etmesiydi. Çünkü biliyorlardı onları çok yakından tanıdıklarını ve böyle bir şey yapabileceklerini. Korkuyorlardı.”
Kadınlar kolay açıklayamıyor
90’lı yıllarda Hukuki Yardım bürolarına 5 yıl içinde 23 korucu hakkında başvuruda bulunulduğunu aktaran Keskin, bu sayının az olduğunu çünkü birçok kadının da çeşitli sebeplerle başvuru yapmadığını belirtiyor.
Cinsel işkencenin en zor açıklanan saldırı tür olduğunu vurgulayan Keskin, “Kadınlar korkuyor, kirlenmiş hissediyor, yalnız kalacağını düşünüyor. Bu nedenle kolay kolay açıklayamıyor, anlatmıyorlar. İşte bu sebeplerle bize başvuran 23 kadın, aslında gerçek sayının en az kısmıydı” dedi.
Sadece tek bir korucu ceza aldı
Keskin, aktarımlarının son kısmında faillere uygulanan cezasızlık politikalarının koruculara da uygulandığına dikkat çekerek, şu bilgileri veriyor: “Devlet güçlerinin uyguladığı işkence ve cinsel işkence suçlarında koruculara karşı da büyük bir cezasızlık politikası uygulandı. O dönemde sadece bir tek korucu ceza aldı. O da şundan; cinsel saldırıda bulunduğu kadın hamile kalmıştı ve çocuğu doğurdu. Çocuğun babasının bu korucu olduğu tespit edilince artık mecbur kalıp korucuya ceza verdiler. İşte bu son Remziye Apaydın’da da kendilerini bu kadar güçlü hissetmelerinin sebebi korucuların devlet ve devlet yargısı tarafından korunuyor olmaları.
Faillerin hepsi serbest kaldı
Kürt kentlerinde sadece son 3 yılda kadın ve çocukları hedef alan uzman çavuş, korucu ve polis saldırılarının bazılarını derledik:
*2020 Batman: Gercüş ilçesinde, 15 yaşındaki bir çocuğun aralarında asker, polis ve korucuların olduğu 27 kişi tarafından tecavüze uğradığı ortaya çıktı. Emniyet, valilik ve cumhuriyet başsavcılığı, failleri yakalamak yerine “algı operasyonu” diyerek haberi yapan ve yayınlayanları hedef aldı.
*2020 Batman: 18 yaşındaki İpek Er, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihara sürüklendi. Kamuoyundaki tepkiler üzerine tutuklansa da kısa bir süre sonra serbest bırakılan Orhan, dava sonucunda 10 yıl ceza aldı ama cezaevine hiç girmedi.
*2021 Hakkari ve Şırnak: Bir kişinin itirafları ve bazı görüntüleri ifşa etmesi üzerine, aralarında asker ve korucuların da olduğu bir çete yapılanması ortaya çıktı. Hakkari ve Şırnak’ta faaliyet gösteren çetenin 3 yıl önce kurulduğu, kadınları şantaj yoluyla fuhşa sürüklediği ve başını korucu ile askerlerin çektiği belirtildi. Bir kadının katledildiği, bir kadının ölümünün şüpheli olduğu ve bir kadının intihar girişiminde bulunduğu açığa çıktı. İsmini vermek istemeyen bir tanık, korucu ve uzman çavuş olduklarını söylediği 70’den fazla kişinin isimlerini açıkladı
*2021 Van: Lise öğrencisi iki çocuk, uzman çavuş Talip Korcan’ın cinsel taciz ve saldırısına uğradı. Van 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Korcan, 27 Ocak’ta tanıkların çelişkili olduğu gerekçesiyle tahliye edildi.
*2021 Mardin: 19 yaşındaki bir kadın, 70. Mekanize Alay Komutanlığı’nda görevli uzman çavuş Ömer Ayas tarafından 2018-2019 yıllarında tehdit edilerek, sistematik olarak tecavüze uğradığını ifşa etti. Açılan soruşturmada gözaltına alınan Ayas, “rıza” savunması yapmasının ardından serbest bırakıldı, yargılamanın sonucunda ise beraat ettirildi.
*2021 Mardin: Savur’a bağlı bir mahallede bir kadını taciz eden korucu H.B. ile R.Ç. gözaltına alındı. Korucular jandarmadaki ifadelerinin ardından savcılık talimatıyla serbest bırakıldı.
*2021 Siirt: Şirvan ilçesinde zihinsel engelli M.E.’nin köy korucusunun tecavüzüne uğradığı ortaya çıktı. Kadının doğum yapmasıyla ortaya çıkan olayla ilgili başlatılan soruşturmada adı geçen korucunun ifadesi dahi alınmadı.
*2022 Şırnak: Uludere’de 15 yaşındaki çocuk üvey annesi tarafından 8 yıl boyunca fuhşa sürüklendi. Çocuğa köydeki Cengiz Yıldız ve Semyan Aydemir isimli korucuların tecavüz ettiği ortaya çıktı.
Bir yılda 100 başvuru
Kadına yönelik toplumsal, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, cinsel ve psikolojik şiddetle mücadele etmek amacıyla 3 Aralık 2018 tarihinde Diyarbakır’da kurulan Rosa Kadın Derneği’ne sadece Ekim 2020-Kasım 2021 arasında 100 başvuru yapıldı. Bu başvuruların çoğu cinsel saldırılardı ve faillerin çoğu da üniformalı erkeklerdi.
*Yeni Yaşam Kadın Eki’nde yer alan diğer yazıları okumak için tıklayınız.