Kaplan ve çetesine operasyon startı verildiğinde, bu işin Soylu’nun ilişkiler ağına yapıldığı belliydi. Kaplan sadece bir gerekçeydi. Benim de ilk aklıma gelen Ernest Röhm oldu. Soylu’nun hikâyesi Röhm’ünkine çok benziyordu. Hadi başlayalım
Doğan Durgun
Bu aralar, suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’a dönük yapılan operasyon ve Süleyman Soylu konuşuluyor. Soylu aslında İçişleri Bakanlığı döneminde hep konuşuldu. Mafyatik ilişkiler, Sedat Peker’in ifşaları, HDP’li belediyelere atanan kayyumlar her gündeme geldiğinde Soylu’nun adı mutlaka geçiyordu. Kaplan ve çetesine operasyon startı verildiğinde, bu işin Soylu’nun ilişkiler ağına yapıldığı belliydi. Kaplan sadece bir gerekçeydi. Benim de ilk aklıma gelen Ernest Röhm oldu. Soylu’nun hikâyesi Röhm’ünkine çok benziyordu. Hadi başlayalım.
Portreler
Süleyman Soylu: 1969 yılında İstanbul’da doğan Süleyman Soylu, Demokrat Parti geleneğinden gelen bir ailenin çocuğuydu. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdikten sonra, bir süre ticaret ile uğraştı. Trabzon Of’lu olan Soylu, henüz 18 yaşındayken Doğru Yol Partisi Gençlik Kolları’nda çalışmaya başladı. 1995 yılında Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı oldu. 18 Nisan 1999’daki yerel seçimlerde, DYP’den aynı ilçenin belediye başkan adayı olarak seçime girdi, seçilemedi. 2002’deki milletvekili seçimlerinde yine aday oldu, bir kez daha başarısız oldu. 2007’deki seçimlerde Mehmet Ağar’lı Demokrat Parti baraj altı kalınca, Ağar’ın yerine 2008 yılında Genel Başkan oldu. Henüz 38 yaşındaydı ve herhangi bir siyasi başarısı olmamasına rağmen merkez sağdaki misyon sahibi bir partinin başına geçmesi dikkat çekiciydi. DP Genel Başkanı olduğu dönemde; Kürtlerin mecliste olmaları, haklarıdır ve doğrudur tarzı demeçler veriyor, Erdoğan’dan hesap sormazsam namerdim demeyi de ihmal etmiyordu.
Yeni bir seçim başarısızlığı sonrası 2009 yılında DP Genel Başkanlığı’ndan ayrıldı. Yerine Hüsamettin Cindoruk geldi. Soylu, partisinin tavrının aksine 12 Eylül 2012 tarihli Referandum için ‘evet’ çalışmalarında yer aldı. O dönem Gülencilerle ilişkileri olduğu çokça dile getirildi. Bunun sonucunda partiden ihraç edildi. Tayyip Erdoğan’ın merkez sağda rakip istememesi stratejisi gereği, Soylu referandumdan bir hafta önce, Erdoğan’ın daveti ile ve törenle AKP’ye katıldı. Genel kanı, Soylu’nun Trabzon’dan vekil yapılıp, siyasi hayatına sıradan bir vekil olarak devam edeceği yönündeydi. Süleyman Soylu’nun yıldızı MHP’nin AKP ile ittifak yapmaya başladığı 7 Kasım 2015 seçimlerinin ertesinde parladı. AKP’ye geçtikten sonra milliyetçi bir dil kullanmaya başlayan Soylu beklenmedik bir şekilde, hiçbir tecrübesi olmadığı halde Sosyal Güvenlik Bakanı yapıldı. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sırasında, TRT Binası’na gitmesi ile kariyer zirvesine gidecek yolu açtı kendisine. O gece etrafında, şu an tutuklu bulunan suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan ve adamlarının ağır silahlarla donatılmış halde bulunduğu bu günlerde çokça konuşulan konulardan biri. Sonrasında, beklenildiği gibi 31 Ağustos 2016’da İçişleri Bakanlığı’na atandı ve TC. tarihindeki en uzun süreli İçişleri Bakanlığı’nı yapmak ona nasip oldu.
Bakanlık yaptığı dönemde HDP’li belediyelere kayyum atamasıyla sürekli övündü. Kürt karşıtlığı üzerinden özellikle milliyetçi çevrelerden güç devşirdi. MHP ve Bahçeli için dokunulmaz biriydi. AKP içinden, bu otonom görünümlü güç gösterisinden rahatsızlık duyan çevreler oluşmaya başladı. Berat Albayrak ile sürtüşmeleri gün yüzüne çıktı. O dönem suçüstü yakalanılan birçok kişi ile fotoğrafları ortaya çıkmasına rağmen, muhalif medya dışında kimse soru sormaya cesaret edemedi. Sedat Peker’in ifşaları karşısında zor duruma düşmesine rağmen, merkez medyaya çıkarak kendini aklamaya çalıştı. Bahçeli ve Mehmet Ağar kendisine paratoner oldular. 4 Haziran 2023’te Bakanlık görevi sona erdi.
Ayhan Bora Kaplan: 1971 yılında Erzurum’da doğdu. Daha sonra ailesi Ankara’ya göç edince, gençliği Yenidoğan’da geçti. Sonrasında uyuşturucu işine girdi. Kendine bir ekip kurdu. Uyuşturucudan elde ettiği parayla Ankara’da tefeciliğe başladı. Yolu 2015 yılında Süleyman Soylu ile kesişti. Dost oldular. Ahmet Şık, Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal ve Timur Soykan’ın 2021 yılında yayınlanan Duvar kitabında Kaplan hakkında şunlar yazılmıştı: “2016’da İçişleri Bakanı olmasından sonra uyuşturucu tacirlerine savaş açtığını belirten Süleyman Soylu’nun talimatıyla polis teşkilatı Ankara’daki önemli mafya gruplarına büyük operasyonlar düzenlemişti. 2018 yılı içerisinde yapılan iki büyük operasyonda önce Arif ve Yavuz Ötleş kardeşlerin çetesi, ardından da Ankara’da uyuşturucu ticaretinin yüzde 70’ini elinde bulundurduğu iddia edilen Muzaffer Alkaç’ın liderliğini yaptığı çete çökertilmişti. 2019 yılı başında yapılan büyük bir operasyonda da Kadir İnan çetesi çökertilince Ankara uyuşturucu piyasasındaki torbacıların en büyük tedarikçileri temizlenmiş oldu. Büyük mafya gruplarının çökertildiği operasyonlarda rakipleri ortadan kaldırılırken nedense kendisine dokunulmayan Ayhan Bora Kaplan da işlerini giderek büyütmüştü.
İddiaya göre Kaplan uyuşturucudan kazandığı parayla tefecilik yapıyor, yüksek faizlerle verdiği paraları ödeyemeyenlerin iş yerlerine el koyuyordu. Kazanılan yüksek meblağlı paralarla da Ankara’da, Haymanalıların elinde bulunan gece kulüpleri, pavyon ve barların da aralarında bulunduğu mekânlar son birkaç yılda el değiştirerek Kaplan grubunun hâkimiyetine geçiyordu. Tren, Makyaj, Klarnet, Vinner ve Günay gibi mekânlar artık Kaplan’ındı.” İddialara göre Soylu ile Kaplanın ilişkisi 2022’de bozuldu. Bunun nedeni Kaplan’ın Kıbrıs’ta kumarhane almaya çalışmasıydı. Ancak Soylu, Kaplan’ın bu girişimini engelledi. Ayrıca Kaplan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşayan Sedat Peker ile görüşmek istedi, ancak sadece Peker’e yakın bazı isimlerle görüşebildi. Böylece aralarına mesafe girdi. Kaplan, aylık 1 milyon lira geliri olduğunu beyan ediyordu.
Ernest Röhm: 1887 yılında Almanya Münih’te dünyaya geldi. 1. Dünya Savaşı’nda üsteğmen rütbesi ile görev yaptı. Savaş sırasında yüzünden ciddi bir yara aldı. 1920 yılında Almanya İşçi Partisi’ne (milliyetçi sosyalizm görüşüne sahip bir parti) katıldı. 1923 Münih’te gerçekleşen ve Hitler’in önderlik ettiği, başarısız olan Birahane Darbesi’nde yer aldı, 15 ay cezaya çarptırıldı. Böylece yolları Hitler ile kesişmiş oldu. Hitler’in Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi, Alman sermayesi tarafından desteklenince parti de büyüdü. Bunu gören Röhm, Hitler ile daha da yakınlaştı. Bunun sonucunda 1920’de kurulmuş olan paramiliter Sturmabteilung’in (kısaca SA, Türkçe: Fırtına Birliği) başına 1931 yılında getirildi. Hitler’in iktidara geldiği 1933 yılında SA’ya üye sayısı 3 milyon civarındaydı. SA, sokak şiddeti ile muhalifleri, Yahudileri, komünistleri baskı altına alıyordu. Röhm parti içinde ‘milliyetçi-ırkçı bir sosyalizm’i savunuyordu. Bu grup büyük şirketlerin devletleştirilmesinde, çalışanlara kâr payı verilmesinde ve faiz oranlarının düşürülmesinde ısrar ediyordu.
Tüm bunlar Hitler’in iktidara gelmesini destekleyen iş dünyası için söz konusu olamayacak şeylerdi. Röhm ikinci bir devrimden bahsetmeye başladı ve “tepkiciler” olarak adlandırdığı kesime karşı hareket etmeye ant içti. Emrinde devasa bir güce ulaşmış SA vardı. Hitler, hemen iş dünyasına güvence verdi. Yeni iktidar olmuştu, ülkenin tek hâkimi olmak için liberal bir imaj çizmeye çalışıyordu. Böyle bir durumda Röhm ile fazla devam edemezdi. Röhm’ün SA liderliği öldürüldüğü 2 Temmuz 1934 yılında sonra erecekti.
Tasfiyeye giden yol
Süleyman Soylu 12 Nisan 2020 tarihinde İçişleri Bakanlığı görevinden istifa etti. Covid-19 salgını döneminde 10 Nisan’da 2 günlük sokağa çıkma yasağı kararı alınmış, Soylu bunu erkenden açıklayınca da, insanlar marketlere, fırınlara akın etmiş, kaotik bir durum oluşmuştu. Meydana gelen tepkilere karşı, Soylu gücünü test etmek için aradığı fırsatı bulmuş oldu. Fakat Erdoğan bu resti görüp, istifayı kabul etmedi. Bundan sonra adı kimi zaman Erdoğan sonrası AKP lideri olarak, kimi zaman Bahçeli sonrası MHP lideri olarak geçmeye başladı. İçişleri Bakanlığı’nı kendine müstakil bir hale getirdi. Zaman zaman parti içindeki rahatsızlıklar basına yansısa da, Soylu’yu tasfiye için doğru zaman değildi. Önce, son seçimlerde kendisine görev verilmedi. Düz bir vekil olarak mecliste yer aldı.
Ernest Röhm de Soylu’nun İçişleri Bakanlığı’nda yaptığı gibi, SA’yı tamamen kendine bağlı müstakil bir hale getirmişti. O kadar gücüne inanıyordu ki, 1934 Şubat’ında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin SA’nın içine katılması çağrısı yaptı. Ordu henüz Nazilere mesafeliydi. SA’yı serseri bir grup olarak görüyorlardı. Ve doğal olarak bu teklife öfke duydular, kendilerini aşağılanmış hissettiler. Hitler’in ileride yapacağı savaş için orduya ihtiyacı vardı. Aynı zamanda bir darbeye uğramamak için orduya fazla baskı yapmıyordu. 1934 Haziran’ında Şansölye Hindenburg, SA’dan duyduğu rahatsızlığı belirtti ve Hitler’i sıkıyönetim ilan etmekle tehdit etti. Röhm için sonun başlangıcı belli oldu.
Geçtiğimiz günlerde Ayhan Bora Kaplan ve çetesine bir operasyon yapıldı. Kaplan’ın gözaltı şekli, mesaj verir gibiydi. Ardından iktidara yakın basında, Kaplan ve Soylu arasındaki ilişki iddiaları gündeme geldi. Soylu’ya yakın kimi emniyet görevlileri pasifize edildi. Hiç kuşkusuz ki, Kaplan çetesine yönelik operasyon ve Soylu iddialarının gündeme gelmesi tesadüf değil. Amaç, Soylu’nun Bakanlığı döneminde devşirdiği gücü yok etmek. Hatırlarsınız Sedat Peker, Soylu için daha ağır iddialar gündeme getirmişti ama o zaman devasa bir gücü kontrol ediyordu. Röhm ise en güçlüğü olduğu dönemde Uzun Bıçaklar Gecesi operasyonu ile tasfiye edildi. Nazi Gizli Polisi Gestapo, 2 Temmuz 1934’te, intikam gecesi anlamında kullanılan Uzun Bıçaklar Gecesi olarak bilinen operasyonla, geceden sabaha kadar süren bir infaz ile 85 kişiyi öldürdü. Elbette aralarında Ernest Röhm de vardı.
Dünya ne 1930’ların dünyası, Türkiye de Nazi Almanya’sı değil elbette. Erdoğan da Hitler değil. Fakat Röhm ile Soylu’nun tasfiye süreçleri benzer. İkisinin de amacı, parti içinde lidere karşı güç elde etmek, bu gücü şahsi menfaatleri için kullanmak ve olabilirse, liderin yerine geçmek. Soylu’nun tasfiye sürecinde arkasında duran AKP’li bir isme rastlanılmadı. Fakat Bahçeli, yaptığı paylaşımda, “Bilmeyenler için tekrar ifade etmeliyim ki, Sayın Süleyman Soylu Türk milletine mal olmuş, bakanlığı döneminde koltuğunda bir saniye oturmayarak dağ tepe demeden dolaşmış, bölücü terör örgütüne kök söktürmüştür. Bu itibarla Milliyetçi Hareket Partisi vefanın ve siyasi ahlakın bir gereği olarak Sayın Süleyman Soylu’nun sonuna kadar arkasındadır” diyerek, Soylu’nun siyaseten tasfiye edilmesine açıktan karşı olduğunu belirtti. Bu paylaşım, devlet kademesindeki bazı güçlerin Soylu’dan hala desteklerini çekmediği anlamına geliyor.
Aynı hikâye
Soylu ve Röhm’ün hikâyesi, yıllar sonra bir filmin tekrar çekilmesi gibi. Nasıl mı?
- Soylu Bakanlıktan, Röhm ise SA (Fırtına Birlikleri) başkanı olmadan önce önemli mevkilere sahip değillerdi. Yükselebilecekleri yer arıyorlardı. Soylu bunun için AKP’ye, Röhm ise Nazi Partisi’ne girdi.
- İkisi de geldiği mevkilerde önemli bir gücü kontrol etme imkânı yakaladılar. Soylu, polis teşkilatından valilere, oradan yargıya kadar nüfuz etti. Ordu içinde ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Röhm ise 3,5 milyona varan bir üyeye sahip, paramiliter bir gücü kontrol etmeye başladı.
- İkisi de gücünü milliyetçilikten alıyordu. Daha çok milliyetçi dil kullanmak, daha çok güç ve dokunulmazlık demekti. İkisi de maço bir profil çizmeye gayret ediyordu.
- Hem Soylu hem de Röhm bu gücü kendilerine bağlayıp, müesses nizamın dışında tutmaya çalışıyorlardı. Böylece siyaseten ne kadar güçlü olduklarını gösterip, geleceğin liderleri olma hayali kuruyorlardı.
- Soylu ve Röhm, elindeki polis ve SA’yı pervasızca muhaliflere karşı kullandılar. İlki, polisi Kürtlerin ve diğer muhalif kesimlerin etkinliklerini, her türlü şiddeti kullanarak bastırmaya yolluyor, ikincisi de, SA’yı Yahudilerin, sosyal demokratların, komünistlerin üzerine salıyordu.
Sonuç
Bakalım Soylu üzerinden AKP-MHP gerilimi nasıl sonuçlanacak? Soylu MHP’ye geçip, Bahçeli sonrası Genel Başkan olup, siyasi gücünü devam mı ettirmeye çalışacak, yoksa bunu göze alamayıp, siyaseten tasfiye edilmeyi kabullenecek mi? Röhm, Uzun Bıçaklar Gecesi ile oyun dışı bırakıldı. Soylu ise Kaplan operasyonu ile oyun dışına çıkarılmaya çalışılıyor.