OPCW’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde kullanılan kimyasala ilişkin iki yüzlü bir politika yürüttüğünü ifade eden KNK Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Adem Uzun, Avrupa’daki diğer kurumların da sessizlikleri ile bu suça ortak olduklarını söyledi
Türkiye’nin 17 Nisan 2022’den beri Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metina ve Avaşîn alanlarına yönelik başlattığı saldırılarda birçok kez kimyasal silah kullanıldı. Kimyasal silah kullanımı sonucu HPG’liler yaşamını yitirirken, bölgede siviller ve doğa da bu saldırılardan etkilendi. KNK Dış İlişkiler Komisyonu Sözcüsü Adem Uzun, kimyasal silah saldırılarına karşı Avrupa devletlerinin tutumu, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride yaklaşım gibi konulara ilişkin Yeni Özgür Politika Gazetesi’ne konuştu.
OPCW Türkiye cesaret veriyor
Türkiye’nin Federe Kürdistan’da kullandığı kimyasal silahlara dikkati çeken Uzun, “Türk devleti uluslararası konsept temelinde bunları yapıyor. Türkiye uluslararası anlaşmalara taraftır. Türkiye bu kurumların hepsini kullanıyor ve uluslararası konseptle Kürtlerin üzerine saldırıyor. Özellikle kimyasalların kullanılmasına ilişkin belgeler, kanıtlar, videolar olmasına ve kamuoyu oluşturulmasına rağmen devletler bir türlü harekete geçmedi. Her devletle, dost milletvekilleri aracılığıyla devletlere bağlı parlamentolarla, devletlerin dış ilişkileri ile, birleşmiş milletlerin içinde olduğu tüm uluslararası kurumları bilgilendirdik. İstisnasız görüştüğümüz tüm devletler biz de böyle suçlamalar duyduk. Kimyasalın kullanılmasına karşıyız ama bu konuda yetkili Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’dür (OPCW) diyorlar. OPCW’ye soruyoruz. OPCW’de, ‘Bizim prosedürlerimiz var, devlet olmadığınız için devreye giremiyoruz’ diyor, topu devletlere atıyor. Sorumluluk da kaçma gibi bir durum yaşanıyor. Bu durum Türk devletinin vahşeti uygulayabilmesi için zaman kazandırıyor, destek oluyor ve cesaret veriyor” diye belirtti.
KDP kimyasalın ortağı
Uzun, burada devletlerin sadece engel olmadığını ifade ederek, “Aynı zamanda KDP’nin kendisidir. Giden heyetleri bölgeye bırakmıyor. Kanıtları toplamasını engelliyor. Bu da Türk devleti ile iş birliğini ve ortak çalışmasının açık bir kanıtıdır. KDP bırakmış olsaydı, heyetler gidip daha somut belgeler getirebilirdi. Hatta KDP isteseydi baskı sonucu Irak Hükümeti’ni devreye koyabilirdi. Irak hükümeti bu konuyu araştıracağız deyince KDP bunları oyaladı, engelledi, açık bir ihanet içerisinde yer aldı” ifadelerini kullandı.
İki yüzlü politika
Uzun, OPCW ve devletlerin kimyasal silah kullanımına ilişkin duyumlarının olmasına rağmen sorumluluktan kaçtıklarını ifade ederek, şunları söyledi: “Hukuksal prosedürlerini gerekçe gösteriyorlar. Yani bize üye iseniz ve parasal yardımda bulunuyorsanız sizi koruyabiliriz. Bize üye değilseniz size karşı kimyasalların kullanması müstahaktır. Bir anlamda, ‘Türkiye devleti benim üyemdir, bana fon veriyor, bundan dolayı kanunlarımı çiğneyebiliyor, uluslararası kanunları hiçe sayabilir, kimyasal silah kullanabilir’ diyorlar. Bu yönlü hem kendi kanunlarını ihlal ediyorlar. Hem de topluma karşı iki yüzlü bir politika üretiyorlar. Hukuksal anlamda, uluslararası normda, siyasal anlamda baktığımızda OPCW ve diğer Avrupa kurumları suça ortak konumundadırlar. Bu kadar delil ve kanıtın ortada olmasına rağmen hareket etmemelerini bu suçun ortağı olarak görüyoruz” diye kaydetti.
OPCW teşhir oldu
Kimyasal silah kullanımına karşı Birleşmiş Milletler’in (BM) mekanizmalarıyla ilişki içerisinde olduklarını aktaran Uzun, “Ancak onlarda üç maymunları oynamaktadırlar. Devletler çıkarları gerektirdiğinde ya da kendisine düşman gördüğü grup ve devletler kimyasal silah kullandıklarında hemen füzeleri fırlatıyorlar. Ancak Türk devletinin yüzlerce kez Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmasına sesini çıkarmıyorlar. Burada önemli olan sivil toplumun, halkın ve kamuoyunun vicdanıdır. Biz bu konuda toplumun, kamuoyunun ve halkın vicdanımı kazandığımızı, gündem yarattığımızı söyleyebiliriz. OPCW ve devletleri bu konuda teşhir ettiğimizi söyleyebiliriz” şeklinde belirtti.
Suç ortaya çıkacak
Uzun, devletlerin Türkiye’nin kullandığı kimyasal silahların kimler ve hangi firmalar tarafından verildiğinin açığa çıkmasından korktuklarını dile getirerek, “Buradaki suç ortaklıklarını gizlemek için böyle bir önlem alıyorlar. Nitekim Halepçe’de hangi devletlerin ve hangi firmaların kimyasal gaz verdiği ortaya çıktı. İleriki süreçte de Türkiye’nin kullandığı silahlarının kimler tarafından verildiği ortaya çıkacaktır” diye kaydetti.
Üç maymunu oynuyorlar
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride de işaret eden Uzun, şunları söyledi: “Tecride ilişkin gerek avukatlar ve gerekse diplomatik alanda, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) nezdinde, Avrupa Konseyi’nde, Avrupa Parlamentosu’nda (AP), belediyelerde ve sivil toplum kurumlarında çalışmalar yürütüyoruz. Ancak İmralı sistemi de uluslararası konsept çerçevesinde olduğu için üç maymunu burada da oynuyorlar. Kamu nezdinde diplomatik çalışmaları ve hukuksal alanda tecridi teşhir etme noktasında çalışmalar yürütüyoruz. Avrupa, Kurdistan, Afrika ve Orta Doğu’da 2000’i aşkın avukat ‘Abdullah Öcalan ile görüşüp avukatlığını yapmak istiyoruz’ diyerek Türk Adalet Bakanı’na başvuruda bulundular. Bu avukatlar şu anda CPT ve ülke parlamentoları azından çalışmalar yürütüyorlar. Maalesef şu ana kadar tecridi kıramadık. Sonuç alma noktasında eksik kaldığımızı ve önümüzde temel bir hedef olarak durduğunu belirtmek istiyorum.”
DIŞ HABERLER