Ehmed Pelda
Rant çok büyük, organizasyon çattallı. Ağar, Çiller, Güreş ismiyle özdeşleşen 90’lı yıllardaki şiddetin sonucunda 17 bin açık infaz faili meçhul listesine eklendi. 4 bin civarı köy yakıldı. Milyonlarca insan köylerden, kasabalardan, şehirlerden göç ederek ana topraklarını terk etmeye mecbur edildi.
Kandan ve şiddetten beslenenler güçlerini paraya, siyasete, mafyaya, kaçakçılığa yayarak nüfuz alanlarını genişletti. Afganistan’dan Avrupa’ya uyuşturucu trafiğini ele geçirdikleri gibi, büyük şehirler, turistik bölgeler başta olmak üzere mafya organizasyonları eliyle haraç toplayan şebekeler de kurdular. Özel timler mafyaya, mafya özel askeri güçlere nüfuz ederek paramiliter mekanizmayı her yere hakim hale getirdiler.
Başure Kürdistan’ın elde ettiği statü ve fiili imtiyazları kullanarak petrolünü satma arayışı için Türkiye bir fırsat oldu. Resmi olarak gösterilen küçük rakamların yanı sıra gayri resmi olarak devasa miktarda petrol Türkiye’ye ve farklı piyasalara aktı. Bu ürünün taşınması piyasalara aktarılması ve bundan kazanç sağlanması için petrol boru hatları yanı sıra tır ve gemi filoları kuruldu. Politikacıların, mafya gruplarının, tüccarların gemilere ilgisi de buradan feyz alır. Bazı limanlara petrol veya ticari ürün yanı sıra kamufle edilmiş uyuşturucu da dahil edildi. Azerbaycan’da Aliyev ve imtiyazlı gruplar petrolü ülke ekonomisi yerine kişisel servetleri için kullanmak istediklerinde de en uygun ülke olarak Türkiye’ye üslenmeyi esas aldılar. İran’ın kendisine karşı uygulanan ambargoyu kırmak için bu sürece eklendiğini de unutmayalım. Türkiye çekiciydi. Çünkü hem taşımacılık yapıyor, hem kayıt dışı ekonomiye imtiyaz tanıyor, hem Azeri, Kürt, Fars çıkar gruplarının servetlerini Türkiye’de ikmal etmelerine, değerlendirmelerine fırsat veriyordu. Bunların komisyonları, yatırımları, iş ortaklıkları sayesinde Türkiye’de yine politikacılar, imtiyazlı gruplar, mafya ve bürokrasi üyeleri servetlerine servet kattı.
Suriye’de yaşanan savaş Türkiye’deki karanlık elitlere yeni fırsatlar yarattı. Petrol ve uyuşturucu kaçakçılığına ek olarak insan kaçakçılığı, silah ticareti yeni gelir kapısı oldu. DAIŞ’ten alınan petrol, farklı piyasalardan temin edilen silahlar Türkiye üzerinden aktı. Bu işi de başta MİT olmak üzere, mafya, politikacılar, paramiliter organizasyonları sayesinde yönlendirdiler. İran’dan Libya’ya, Katar’dan Suriye’ye, Akdeniz’den Ukrayna’ya, Afganistan’dan Avrupa’ya Türkiye merkezli çeteler uyuşturucu, silah, petrol, mülteci, militan ticareti yaptılar. Teknelerden gemilere, tır filolarından lüks yatlara, resmi makamlara ait devlet uçaklarından özel jetlere bütün ulaşım araçlarını yeni yatırımlarla yaydılar ve kullandılar.
Şeyhler, ağalar, oligarklar, mafya babaları, uyuşturucu tacirleri, silah tüccarları, her türlü kaçakçılar Türkiye’de en üst düzeyde ağırlandılar. İmtiyaz ve iltimas sahibi oldular.
Bu çark hala en alasıyla devam ediyor. Bayrak, vatan, terörizmle savaş vb söylemlerle perdelense de bütün uygulamalarıyla açıktadır. İç ve dış bağlantıları da yerindedir. Böylesine devasa kayıt dışı sistemde arızaların çıkması, bazı birimlerin, güçlerin birbirine düşmesi kaçınılmazdır. Ama uluslararası bir müdahale veya halkın örgütlü direnişi olmadığı sürece bu mevcut sistem kendini yeniden ve yeniden üretir ve devam eder, ediyor.