Halayların, düğünlerin yasaklanması Türkiye’de Kürt düşmanlığının düzeyini iyice somutlaştırdı. Görmeyene, görmek istemeyene bile görünür kıldı. Bundan gayrısı artık görmek istememenin de ötesinde bizzat bu zulümden yana olmak anlamına gelir. Eğer bu da değilse daha ne olabilir? Bilen varsa yazsın, anlatsın. Ne demeli, bütünüyle kör talihsiz bir toplum mu demeli? Bilemiyoruz. Fakat durumu böyle açıklayamayız. Ama toplumun böyle olması için çok şey yapıldı, bunu da biliyoruz. Yüz yıldır Türkiye’de gerçeklik hep ama hap ıskalandı. Gerçeklik ıskalana ıskalana bugünlere gelindi ve bunca musibet yaşandı. Şükür ki şimdi toplum nasıl sıkıştırıldığını, itilip kalkıldığını, terinin, emeğinin fena çalındığını görüyor ve bu durumdan çıkmak için feryat figan ediyor. Bundan sonra düşüncenin, siyasetin, bilim ve sanatın görevi böyle bir çıkışın olması için çalışmak ve bunu başarmaktır. Yoksa sözün, sazın bir değeri olmaz.
Kürtlere yapılanlar birçok topluma yaşatılanları anımsatır hep. Bu toplumlardan biri de İskoçlardır. Vakti zamanında İngiltere Krallığı, İskoçların evlenmelerini yasaklamıştı. İskoçların evlenebilmeleri için evvela İskoç kadınlarının bir İngiliz soylusuyla birlikte olması gerekirdi. Ancak ondan sonra kendi aralarında evlenebilirlerdi. Cesur Yürek filminde bu tarihsel gerçeklik etkili bir şekilde işlenmiş. İskoçların isyanı ve ardından zafere ulaşmalarında bu durum karşısındaki tepkinin payı belirleyicidir. İskoçya örneği sömürgeciliğin tecavüzcü gerçeğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Biçimi ne olursa olsun her egemenlik tecavüzdür. Egemenler egemenliklerini sürdürebilmek için er geç tecavüze yeltenirler. Aslında tecavüz kültürünün temellerini, egemenlikle olan bağını uzun uzadıya işlemek gerekir. Fakat bunu bu yazıya sığdıramayız.
Şimdi aynısı Kürtlere yapılıyor. Kürtlerin düğünü, halayı yasaklanıyor. Bunun bir adım ötesi vaktinde İskoçya’da yapılanlar olacaktır. Ama aslında bu zaten yapılıyor. Dersim isyanı özünde yapılan tecavüzlere karşı toplumun tepkisi olarak gelişmiştir. Yoksa gerçekte resmi tarihin yansıtmaya çalıştığı gibi halkın kendiliğinden geliştirdiği bir isyan yoktur. İsyandan çok önce Kürt soykırımı amaçlı planlar yapılmış. Kürdistan’ın her yeri için ayrı planlar çıkarılmış. Dersim için de adına “Tunç Eli” denilen kanunlar çıkarılmış. Topluma boyun eğdirmenin bir yöntemi olarak tecavüz de bunun bir parçası olarak uygulanmış. Bu düzeye varan bir vahşetle karşı karşıya kalınca Kürt halkı isyan etmiş.
Bu açıdan şimdi yapılanları basit ele alıp geçmemek gerekir. Çeşitli yaklaşımlarla açıklayıp geçilecek türden değildir. Ne ilk, ne lokal, ne de amacı olmayan bir şeydir. Tam tersine sistemli, bütünlüklü ve belli bir amaca yönelik bir plan ve projedir yapılanlar. Baştan beri Kürtlere olan yaklaşım bu şekilde olmuştur. Bu bir soykırımdır ve eveleyip gevelemeden bunu söylemek gerekir. Söylemekle de kalmamalı, temellerini ortaya koymalı ve buna karşı yapılması gerekenleri yapmalı. Yani tutumsuz ve siyasetsiz kalmamalı. Birçok AKP’li bakan, vekil, vali, yöneticinin Kürt kadınlarına el konulmasını belirten açık konuşmaları vardır. Ayrıca özel savaşın ve özel savaş yapılanmalarının yaptıkları bilinmektedir.
Yarım ağızla söylemek ve tutumsuz kalmak Türkiye’de bir tarz haline gelmiş. Günümüz CHP’sinin yaklaşımını buna örnek verebiliriz. CHP ne Kürt var diyor ne yok diyor. Kürt var diyebiliyor ama Kürt sorununu çözerim demiyor. Mesela Özgür Özel ayağını kırdığı için aylar önce “Ziyaret edeceğim” dediği Mardin-Diyarbakır Büyükşehir Belediyelerine gitmiyor, ama asker cenazesine katılıyor. Aylar önce “Selahattin Demirtaş’ı hapishanede ziyaret edeceğim” demişti, bunu da yapmadı. CHP en çok oy alan partidir ve ne yazık ki yaklaşımı bu şekildedir. Eğer siyaseti de böyle olacaksa toplumun daha çok çekeceği vardır demektir.
Elbette herkesin tutumu böyle değildir. Son derece cesaretli çıkışlar da vardır. Örneğin baskının yoğun olduğu bir süreçte Şebnem Korur Fincancı böyle bir çıkış yaptı. Dahası bu tür onurlu çıkışların yanında kolektif mücadele ve siyaset de vardır. Kürtler de dahil olmak üzere sol, sosyalist, demokratik güçler Türkiye genelinde en fazla karşılığı olan cephedir. Türkiye yarı CHP yarı AKP değildir. İkisinin toplamı %65’i geçmiyor. Demokrasi cephesinin gücü tek tek ikisinden de fazladır. Yani esas lider üçüncü siyasi çizgidir. Üçüncü siyasi çizginin sorunu birlikteliği yeterince sağlayamamak ve bundan dolayı gerçek potansiyeline ulaşamamaktır. Ayrıca şu gerçeği de bilmek gerekir ki CHP de özünde demokrasi güçlerinin varlığı sayesinde toplumun bunca teveccühünü kazanıyor. Eğer demokrasi güçlerinin mücadelesi olmazsa CHP böyle bir gelişmeyi yaşayamaz, bu kadar güç olamaz. Bu açıdan CHP’nin gittikçe siyasete dönüşen bu yaklaşımı eleştirilmelidir. Demokratik siyasetten aydınlara, basına, mecralarına kadar geniş bir çevreden bu eleştirileri yapmak ve asgari doğru tutuma gelmesini belirtmek gerekir. Bu tutumu sadece CHP’ye de değil, kendini olumlu doğru gösterip de buna göre hareket etmeyen, asgari bir tutumu bile ortaya koymayan herkese yapmak gerekir. Elbette iktidarı eleştirir gibi eleştiri yapılmaz ama vaziyet buysa buna karşı eleştirisiz kalmak da olamaz. Türkiye ciddi bir kıskaç altında. Toplum bundan bunalmış ve kurtulmak istiyor. Bu beklentinin böyle berhava edilmesine seyirci kalmak hem çok yanlış hem de çok pahalıya mal olacaktır.
Peki, tarz ve gidişat değiştirilmezse ne olur? İktidarın istediği gibi olur. Yani toplumun beklentisinin tersi olur. Tayyip Erdoğan son konuşmasında “İç cephenin güçlü tutulması çok önemlidir” dedi. Bundan kasıt dışarıda yapılanlar ve yapılması planlananlar üzerinden içerinin sesini çıkarmamasıdır. Peki, bu demek değil midir ki içerinin bu durumu dışarıda yapılanların sonucudur? Gayet tabii. Yoksa içeride durum niye böyle olsun! Siyaset yapılacaksa, mücadele edilecekse bunun görülmesi ve buna göre hareket edilmesi gerekir. Türkiye adına AKP iktidarının yaptığı ve yapmayı planladığı şeyler aşikardır: Bölgede yayılmak ve bunu Kürtleri soykırıma uğratarak yapmak. Ancak ve ancak buna karşı durularak bir şeyler yapılabilir, bir şeyler değiştirilebilir. Ol hakikat budur ve ol hakikat bunu gerektirir…