Deniz Özgür/ İzlenim
24 Haziran, cumhuriyet tarihinin en kritik günü olarak kayda geçmiştir dersek abartmış olmayız sanırım. 24 saate 100 yıllık tarihimizin bütün bagajları, eksiklikleri, alışkanlıkları ve acı gerçekleri sığdı diyebiliriz.
Öncesi ve sonrasıyla ayırt edici birçok özelliği barındıran bu seçimde, bu noktaları başka yazılara bırakmak kaydıyla, Urfa’da yaşanan deneyimden yola çıkarak bazı çıkarımlarda bulunmak istiyorum.
Baskı ve koşullar olağanüstü hale geldikçe bunlarla baş etme yolları da çeşitlenmekte ve boyut değiştirmektedir. Özellikle Kürt il-ilçelerine yönelik, görünen ve görünmeyen baskının seçim günü sandıkları esir alacağına yönelik korku, kör noktalara daha fazla sahip çıkma bilinci ve iradesini kendiliğinden ortaya çıkardı. Özellikle geçmiş seçimlerde yaşanan deneyimler ve bayram arifesinde Suruç’ta yaşanan katliam, sorunlu bölgeler arasında Urfa’yı özel bir konuma taşıyordu.
Ben de Sandık Gücü üzerinden organize olan yaklaşık 250 kişilik gönüllü ekibiyle birlikte oyları korumak üzere Urfa’ya gittim ve orada 3 gün geçirdim.
Bölgede oy oranı açısından 2. parti olsa da iktidar tarafından sürekli kriminalize edilen HDP, seçim güvenliği açısından oldukça kırılgan bir noktada duruyordu. Bu nedenle, her ne kadar Urfa’da parti gücü oldukça sınırlı olsa da yük CHP’nin omuzlarındaydı. Bizler de CHP müşahiti olarak sandıklarda görev aldık. Şunu da bir dipnot olarak belirteyim; oyundan vazgeçen sınırlı sayıda gönüllü vardı. Genel çoğunluk, yurtdışında yaşayan ve oyunu önceki tarihlerde kullanmış olanlarla teknik sorunlar nedeniyle oy kullanamayan gönüllülerden oluşuyordu.
Peki, 24 Haziran’da Urfa’da olup biten neydi? Nasıl bir manzara vardı karşımızda?
Baştan söylemek gerekir ki, onlarca sayfalık bir raporu gerektiren upuzun bir gün yaşandı Urfa’da. Yüzlerce gözlemcinin her birinin yaşadığı onlarca hikâye… Askerlik anısı anlatır gibi, müşahit anılarına girersek içinden çıkamayız!
Biz gönüllüler, yereli bilen görevlilerce özellikle bugüne kadar AKP dışında hiç kimsenin gitmediği, gidemediği, olaylı geçeceği baştan belli kırsaldaki köy ve okullara gittik. Özellikle Eyyübiye, Akçakale, Haliliye ilçeleri ve çeperdeki bölgelerden sorumluyduk. Hemen hemen her sandığa bir kişi düşüyorduk. Ben ve genç bir arkadaşım, Eyyübiye ilçesine bağlı Akdilek Mahallesi’nde (aslında köy) üç sandıklı Akdilek Ortaokulu’nda görevliydik. Köydeki yurttaşlar bizi gördüğünde ilk şaşkınlıklarını yaşadılar zaten. Belli ki alışık olmadıkları bir durumdu. Esas şaşkınlık, oy verme işlemi başlayıp da itirazlarımız yükselince yaşandı. Sandık başkanının abartısız hiçbir şey bilmediği, kurul üyelerinin eksik olduğu dolayısıyla aslında oy verme işlemini baştan geçersiz kılacak mevzuattan bihaber bir seçim ortamı vardı.
Akdilek ve civarındaki köyler, Arap aşiretlerinin egemen olduğu ve on yıllardır sağ partilere toplu olarak (elbette belli pazarlıklar sonucu) oy verilen yerler. Burada da oylar yüksek oranda AKP’ye veriliyor.
Usulsüzlüklere baktığımızda, yabancısı olduğumuz durumlar olmadığını söyleyebiliriz: Kadınların yerine veya onlarla birlikte oy kullanma, seçmen listesinde olup seçim günü orada olmayanların yerine topluca oy kullanma, başka yerde seçmen olup o gün sandıkta oy kullanmaya çalışma, açık oy kullanma (genelde şov ve tahrik amaçlı), boş pusulalara topluca tercih vurma vs. Ezcümle, bütün bunlara itirazımız sonucunda onlarca oyu koruduğumuz için saat 12-13 civarında “müşahitler sınıfta bulunamaz” diyerek yasal dayanağı olmayan bir gerekçeyle sınıftan atıldık ve linçe maruz kalmak üzereyken köyden kaçarak kurtulduk. O sırada Jandarma yoktu elbette. Tutanak veya herhangi bir belgeleme söz konusu olmadı, haricen tuttuğumuz tutanakla süreci belgelemeye çalıştık.
Benim başıma gelen benzeri vakalar, onlarca gönüllü arkadaşımızın da başına geliyordu eşzamanlı olarak. Yaklaşık 15-20 sandıktan uzaklaştırıldık ama geri kalanında birçok oy korundu, usulsüzlükler engellendi, ıslak imzalı tutanaklar kıyasıya mücadeleler neticesinde alınabildi. Kadın bir gözlemci arkadaşımızın başına gelen dehşetengiz sayılabilecek bir örnek vermekle yetineyim; usulsüz oy kullanma ısrarına direnildiğini gören bir seçmen, elini keserek kanatıyor ve gözlemcinin kendine bıçak çektiğini iddia edip kolluk kuvveti çağırtıyor sandığa…
Organizasyon eksikliği, her okula bir avukat kampanyasının ücra köyleri kapsayamaması gibi aksaklıklar da belirleyici oldu elbette. Özellikle buralara daha kalabalık ve donanımlı gelmek gerektiğini böylece anlamış olduk. En yakın köyle aranızda 5-6 km fark olduğunu düşünün, avukat yok, jandarma yok; böyle bir ortamda can güvenliğinizin olmadığı ortada. Bu koşullarda oylara sahip çıkmanın ne kadar zor olacağı da… Bu koşullar görülüp önlemleri alınmadan oyların güvenli ve seçimin meşru olduğundan kimse bahsedemez!
Sonuç olarak Urfa’da oyları korumaya yönelik gösterilen çaba, yaratılan bu seferberlik kendi içinde çok kıymetli olduğu gibi oralarda uzun zamandır süregelen oy kullanma alışkanlığını ve kronikleşmiş usulsüzlükleri görünür kılmış oldu. Sahada gösterilen bu çabanın ve başarısının hakkını teslim etmek lazım! Özellikle 4 partinin (CHP-SP-HDP-İYİP) seçim güvenliği konusunda aldığı ortak tutum ve sergilediği iş birliği takdire şayan. Ama esas olarak da şu gerçeği yüzümüze çarptı ki en önemlisinin bu olduğunu düşünüyorum:
Ana muhalefet partisi başta olmak üzere muhalefet partilerinin hiçbirinin söz konusu bölgelerde bir varlıklarının olmadığını gördük. Dışardan gelen bizleri en çok şaşırtan ve yaralayan da buydu. Geçmiş bilgi ve duyduklarımızla karşılaşacağımız manzarayı az çok tahmin ediyorduk ama birebir yaşadığımız deneyim bu acı gerçeği yüzümüze çarptı.
Seçim günü Urfa’da yaşananlar bütün ülkenin ana gündemi oldu. Olması da doğaldı elbette. Ancak, bu oraya gidilebildiği ve bu baskılar görünür kılınabildiği için mümkün oldu. Aklımızda, “ya gidilmeyen köyler, okullar” sorusu kaldı ister istemez. Buna mukabil, muhalefetin seçim gecesi sergilediği basiretsizlik, erken kabulleniş, gün boyunca yaşanan seçim savaşının gece sineye çekilişi yüzlerce gönüllünün kâbusu oldu. Ortada anlamlandırılamayan, karanlıkta kalan noktalar olduğu çok açık.
Buralarda yaşanan deneyimden muhalefet partilerinin kendilerine anlamlı dersler çıkarması gerekiyor. Bu seçimde bir avuç gönüllünün çabasıyla gidilen köylere, mezralara daha örgütlü, düzenli ve programlı gidilmedikçe bırakın oy tercihlerini değiştirebilmeyi, oyları koruma şansınız dahi olmayacaktır. Bunlar asgari düzeyde yapılmadan iktidar olma iddiası, esen rüzgâra karışan ıslığa benzer.