‘Unutursak kalbimiz kurusun’ denen acılar unutulmasın diye emek veren bir hesap: Narodnaya Volya
Narodnaya Volya, ‘Halkın Kurtuluşu’ demek, Rusça. Aslında kurtuluşumuzun unutmamaktan, tarihten ders alarak yeni yöntemler geliştirmekten geçtiğini düşünüyorum. Tam da bu sebeple çalışmayla isim de uyumlu oldu
Reyhan Hacıoğlu
Katliam, faili meçhul kayıplar ve işkencelerle dolu bir tarihte ve coğrafyada yaşamak beraberinde her günün bir anma tarihi olmasını getiriyor. Her yaşanan bir önceki yaşananı öteler nitelikte olunca hafızayı canlı tutmak ise gittikçe zorlaşıyor. Unutmamak için kayıpları; anıtlar yapılıp, ağıtlar yakılsa da ölenlerin adları çoğaldıkça miraslarını taşımak, adlarını bir sonraki kuşaklara aktarmak bir sorumluğa dönüşüyor.
Narodnaya Volya unutmak mümkün olmasın diye “kayıpları” hatırlatan bir sosyal medya hesabı. Kimi renklendirdiği 68 kuşağı önderlerinin fotoğraflarıyla, kimi hiç bilinmeyen kişileri hatırlatmasıyla kimi de yine hiç gün yüzüne çıkmamış fotoğraf paylaşımlarıyla bir dönemi anlatıyor, aktarıyor. Önemli bir bellek çalışması olan hesabın admini ile amacını, hesabın adının nereden geldiğini ve neler yapacağını konuştuk.
Türkiye’de politik cinayetler ya da kayıplar gibi konularda bellek oluşturan bir dizi insan hakları kurumu var. Siz, anlaşıldığı kadarıyla daha çok görsel bir bellek yaratmak istiyorsunuz. Nasıl başladı bu iş? Bu fikir nasıl doğdu, nasıl gelişti? Nihai amacınız ne?
Öteden beri geçmişe ve bilhassa devrimci geçmişe ilişkin görsellere ilgiliydim. Geçen yıl ilk pandemi döneminde çalıştığım işyeri “ücretsiz izne” çıkarınca, bolca vaktim oldu. Photoshop öğrendim. Öncelikle ailenin eski fotoğraflarını renklendirmeye başladım, daha sonra odama asmak için görseller hazırladım. Ardından hep ilgili olduğum devrimci geçmişe dair görsellere yöneldim. Planlanmış bir şey yoktu, her şey kendiliğinden gelişti. Bununla birlikte, bu konuda bir eksiklik olduğunu hep düşünmüştüm. Görseller daha çok fraksiyonlar üzerinden paylaşılıyordu. Benim amacım ve bu aslında beni diğerlerinden farklı kılan, yitirdiklerimizin hepsinin ortak değerimiz olduğu vurgusu ve renklendirme çalışmam oldu. Amacım sosyalizm mücadelesinde katledilen tüm insanlarımızın unutulmaması. Yaşadığımız dünyada ve bilhassa coğrafyada her şey o kadar büyük bir hızla yaşanıp, değişip dönüşüyor ki, maalesef unutma bir tür kaçınılmazlık haline geliyor. Unutmaya karşı bir şeyler yapmak aslında bir taraftan “devrimci” bir görev. Kendi çapımda bu görevi yerine getirmeye çalışıyorum.
Ciddi bir destek var çalışmanıza? Daha çok aileler mi? Nasıl sınıflandırıyorsunuz gelen görselleri ve bilgileri?
Çalışmalarımı destekleyenler çoğunlukla 78 kuşağından devrimciler ve Twitter takipçileri. Devamlı bilgi ve fotoğraf sağlıyorlar. Ailelerin ise yaşanan acılardan kaynaklı haklı bulduğum bazı çekingenlikleri var. Bir kısmı çalışmayı çok beğeniyor ve sorgulamadan destek sağlıyor; bazıları desteklersek, fotoğraflarımızı verirsek başımıza bir şey gelir mi? endişesini taşıyorlar. Onları ikna etmeye, yaptığımın anılarına bir saygı duruşu olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bununla birlikte fotoğraf vermeye yanaşmayan çok sayıda ailede de var. Benim için, fotoğrafların hangi kurumdan hangi gelenekten geldiğinin bir önemi yok. Ben bunun ortak bir hafıza olduğunu düşünüyorum. “Tarihte bugün” şeklinde sınıflandırıp, o görsele ilişkin araştırma da yaparak yayınlıyorum. Son süreçte yazarlar ve yönetmenler de benimle temasa geçiyorlar. Elimden geldiğince çalışmalarını destekliyorum. Misal, 68 kuşağının motosiklet hikâyesi üzerine çalışan bir belgesel ekibi var. Onlarla temastayım. Grup Yorum yeni parçasının klibinde yaptığım arşivden fotoğraflar kullandı gibi.
Dönüşler nasıl oluyor? Gençler hep ya dizilerden ya kitaplardan etkileniyor bir dönemi anlamak için. Örneğin Hatırla Sevgili öyle oldu biraz. Ve bu dönem sosyal medya dönemi, bu anlamda paylaşımlarınıza gençlerin de yoğun ilgisi var bunu neye bağlıyorsunuz?
Dönüşlerin çoğu olumlu oluyor. Olay hakkında sorular geliyor. Ben de olaya hâkim, tanık olan kişilerden bilgiler alıyorum. Sonuçta hem ben öğreniyorum hem de çalışmayı takip edip dönüş yapanlarla karşılıklı bir bilgi alışverişi oluyor. Bu olumlu geri dönüşler ve pozitif ilgide dediğiniz gibi “Hatırla Sevgili” dizisinin olsun; dönemin öğrenci liderlerine ilişkin yapılan çalışmaların, Turhan Feyizoğlu gibi araştırmacıların kitaplarının olsun elbette bir payı olduğunu düşünüyorum. Fakat ben aslında bu ilginin yaşadığımız sosyo-ekonomik şartların, siyasi iklimin gençleri politize etmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Ayrıca renklendirmelerin başarılı bulunması ve ilgi çekiciliği de gençleri sayfaya yönlendiriyor diye düşünüyorum.
Ne çok ölüm değil mi? Faili meçhuller, cinayetler, kayıplar. Fotoğraflara bakınca ne hissediyorsunuz? Bunu hatırda tutma çabası nasıl bir duygu? Çünkü biz çabuk unutan da bir toplumuz. Neredeyse her gün bir şey yaşanıyor.
Evet, ne yazık ki belirli isimler ve olaylar dışında katledilen pek çok insandan habersiziz. Bu konuda ciddi eksiklik olduğunu düşünüyor, görüyor ve o boşluğu doldurmaya çalışıyorum. Bakıldığında 68 hareketinin dikey, 78 hareketinin ise yatay ilerlediğini görebiliyoruz aslında. 68’de katledilenlerin çok fazlası 78’de katlediliyor ve neredeyse hiçbirinden haberdar değiliz. Bilhassa bölgelerde katledilen insanların fotoğraflarını ve bilgilerini bulmak oldukça zor oluyor. Bulduğumda öfke ve hüzünle karışık bir mutluluk yaşıyorum. Birini daha belleğe ekledim diye seviniyorum. Genel olarak fotoğraflara baktığımda hissettiklerimi ise tarif etmem pek olanaklı değil…
Bu anlamda, bir kitap çalışması da var sanırım. O nasıl gidiyor, nasıl olacak?
Bir e-kitap olarak toparlamayı düşünüyorum. Amacım arşivin toplu bir şekilde herkesin ulaşabileceği bir şekilde kullanıma sunulması, gerek tarihi merak edenlerin ve gerekse araştırmacıların kolayca faydalanabilmesi için.
Bir zaman sonra da birileri Ankara Katliamı’nı, Suruç ve Roboski için mi böyle yapacak dersiniz? Ya da bu dönemde hayatını kaybeden devrimci-yurtseverler için?
Eski kuşak devrimciler katledilen arkadaşlarını, yoldaşlarını unutmuyor. Bunu genç kuşak devrimcilere de göstermek gerektiğini düşündüğüm için böyle bir çalışma yapıyorum. Elbette Ankara Garı Katliamı da Suruç da, Roboski de bu çalışmalara dâhil edilmeli. Benim odaklandığım 68’de 78’de teker teker katledilmeler günümüzde, 2000’li yıllarda maalesef toplu katliamlara dönüştü. Başlangıçta dediğim gibi yaşadığımız dönemin müthiş hızı ve baş döndürücülüğü içinde, eylemlerde “Unutmayacağız” pankartları açılan bir coğrafyada unutmaya karşı girişilen her eylem ilerici bir eylemdir. Ankara Garı Katliamı Cumhuriyet tarihinin en büyük katliamı. Üzerinden 6 yıl geçti. Bir zaman sonra değil, şimdi yapılmalı.
Son olarak neden Narodnaya Volya?
Yar Yayınları’ndan çıkan, “Sabırsızlık Zamanı”nı okuyordum, kitapta bir nokta çok ilgimi çekti. Narodnikler eyleme gitmeden önce, fındık kabuğunun içine zehir koyuyorlar ve eğer Çarlık polisleri tarafından yakalanırlarsa fındığı ağızlarında kırıp kendilerini öldürüyorlardı. Yapılan bu fedakârlık çok dikkatimi çekti. O sebeple de adımı kitaptan esinlenerek oluşturdum. Narodnaya Volya, “Halkın Kurtuluşu” demek, Rusça. Aslında ben kurtuluşumuzun unutmamaktan, tarihten ders alarak yeni yöntemler geliştirmekten geçtiğini düşünüyorum. Tam da bu sebeple yaptığım çalışmayla isim de uyumlu oldu. Hesabım da artık sola ait oldu. Bundan da çok memnunum.