Kürt kentlerinde özel savaş politikasının bir parçası olan üniformalı faillerin isimleri değişiyor, kadın ve çocuklara yönelik şiddet artıyor. Yeni tecavüzcü uzman çavuşlara ‘dur’ denilmedikçe bu şiddet tüm toplumu vuracak
Nesli Şahiner
AKP-MHP rejiminin Kürtlere yönelik savaş politikaları birçok boyutuyla yıllardır sürüyor. Siyasal, toplumsal, fiziksel ve psikolojik olarak onlarca yöntemle ortaya konulan bu savaş politikaları Kürt kentlerinden cezaevlerine, Kürt kadın örgütlerinden Meclis’teki Kürt vekillere kadar her alanda uygulanıyor. En büyük zararı da kuşkusuz en başta kadın ve çocuklar görüyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün arafesinde özel olarak geliştirilen, kolluk kuvvetleri ile paramiliter güçler eliyle uygulanan ve her geçen gün daha da şiddetlenen suçları odağa aldık.
Göstermelik yasalar
Hatırlayanlar olacaktır, 2022’nin Mart ayında AKP-MHP ortaklığı ile hazırlanan kadına ve sağlıkta şiddetle mücadeleye yönelik kanun tasarısı Meclis’ten geçti. Tasarının görüşmeleri sırasında Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) yasa taslağına koydurduğu, “İktidarın suç işleyen devlet görevlileri ile güvenlik güçlerine sahip çıktığı, cezasızlık pratiği ve uygulamaları sebebiyle şiddetin sistematik hale geldiği” şeklindeki şerh cümleleri taslaktan çıkarıldı.
Bu durum iktidarın, kolluk güçlerinin kadın ve çocuklara yönelik saldırılarını kabul ettiği, göz yumduğu hatta Kürt kentlerinde bu suçları özel savaş politikları çerçevesinde uyguladığını kabul ettiğinin göstergelerinden biri oldu.
2015 bugünlerin habercisiydi
Kürt kentlerinde 90’lı yıllarda daha çok karakollarda, cezaevlerinde ve JİTEM gibi karanlık yapılarda uygulanan kadın ve çocuklara yönelik saldırılar, AKP iktidarında özellikle 2016 yılında ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte tüm toplum üzerinde yaygınlaştırıldı. Zaten Sur, Cizîr (Cizre), Nisêbîn’de (Nusaybin) 2015’te başlatılan abluka da devletin “90’lar ruhu”ndan hiç vazgeçmediğinin kanıtıydı. Abluka sırasında insanların evlerinin karargah olarak kullanıldığı, Cizreli kadınların en özel eşyalarına fütursuzca el uzatılması hafzalarımızdaki tazeliğini koruyor. Evlerin duvarlarına, aynalarına yazılan “kızlar geldik yoksunuz”, “fistanını al da gel” tarzı cinsiyetçi sözler de.
Suç ağı oluşturuldu
Üstelik medyaya, yandaş basına servis edilen bu saldırılara ceza verilmemesi daha sonra yaşanacakların başlangıcıydı. Mesela İpek Er’e tecavüz edip ölüme sürükleyen uzman çavuş Musa Orhan’ın, “Hep yaptım, yine yaparım, bana bir şey olmaz” rahatlığının doğrulandığını hep birlikte gördük.
Dolayısıyla ırkçı ve Kürt toplumunu çökertmeye yönelik bu uygulamalarla kadın ve çocuklara taciz ve tecavüzden, uyuşturucu ve fuhşa sürüklemeye, katliamlara kadar geniş bir suç ağı oluşturuldu.
Bu saldırıların failleri genellikle üniformalı erkeklerden oluşurken, suç dosyası kabarık, silahlı ve karanlık paramiliter güçler de bu saldırılarda yer almaya başladı. Kadın örgütlerinin “gayet planlı ve üzerinde düşünülmüş özel savaş yöntemleri” dediği bu saldırılar bazen kaba kuvvetle bazen de “düşürme” ve şantaj yöntemleriyle hayata geçirildi, geçirilmeye de devam ediyor…
İşleri kadınları ‘düşürmek’
Güvenlik güçlerinin Kürt kentlerinde kadın ve çocuklara yönelik saldırı yöntemlerini, bu saldırılara karşı verdiği mücadele nedeniyle cezaevinde olan Ayşe Gökkan, gazetemizin 25 Ekim 2020 tarihli sayısında şu sözlerle anlatmıştı: “Kürdistan’da uzman çavuşlar artık operasyona falan gitmiyor. Uzman çavuşlar artık kafelerde oturup kadınlarla iletişim kurmaya çalışıyor, onları düşürmeye uğraşıyor. Yani uzman çavuş Musa Orhan gibi Kürdistan’da kadınlarla tanışmaya çalışıyorlar. Musa Orhan da İpek Er’le Batman’da bağ kurup alıp İzmir’e götürdü ve tecavüz etti. Üniformalı erkek şiddetiyle kadınlar eve kapatılıyor ve evde de yine farklı şekillerde şiddete maruz kalıyorlar. Kadınların intihara sürüklenmelerine de neden oluyor bu politikalar…”
Kendilerini gizlemiyorlar
Gökkan’ın bahsettiği kolluk güçlerinin kadınları “düşürme” yöntemlerini Silopi’de yaşayan Rengin Onuk da bu yılın ocak ayında JinNews’e şu şekilde aktarmıştı: “Dijital medyayı kullanamaz duruma geldik. Sürekli arkadaşlık istekleri ve mesajlar geliyor. Çevremde bunu yaşamayan kadın kalmadı nerdeyse. Tanımıyoruz ama profillerinden polis, asker ya da uzman çavuş olduklarını anlıyoruz. Açık isim kullanıyorlar zaten. Kendilerini gizlemiyorlar. Üniformaları ile kadınları düşürmeye çalışıyorlar.”
Kadın örgütlerine başvuru
Geçtiğimiz yıl Tevgera Jinên Azad (TJA) konuyla ilgili bir rapor hazırladı. Rapora göre; Kürdistan’da kolluk güçlerinin cinsel saldırısı ve şiddetine maruz kalan 75 kadın TJA’ya başvuruda bulundu.
Kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etmek amacıyla Amed’de faaliyet gösteren Rosa Kadın Derneği de Ekim 2020-Kasım 2021 tarihleri arasında, yani bir yıl içinde derneklerine 100 başvuru yapıldığını açıklamıştı. Bu başvuruların çoğu cinsel saldırılardı ve faillerin çoğu da üniformalı erkeklerdi.
Polislerin fuhuş çeteleri
Bölgede uzman çavuş, polis ve korucuların son birkaç yıldır açığa çıkarılan suçlarından bazıları da kadın ve çocukları fuhşa ve uyuşturucuya sürüklemeleri.
Örneğin bu yılın ocak ayında, 2’si polis 6 kişinin Wan’da kadınları fuhşa zorladıkları ortaya çıktı.
Mezopotamya Ajansı’na konuşan ve masaj salonunda daha önce çalışan bir kadın verdiği ifadede, salonun 2 ortağının polis olduğunu, yapılacak herhangi bir operasyonun bilgisini önceden alarak önlem aldıklarını, polislerin salonda çalışan kadınlara tecavüz ettiğini ve fuhuşa zorladığını anlattı.
Elazîz’de (Elazığ) Remziye Apaydın’ı katledip bir evin bahçesine gömen korucubaşı Nihat Cav’ın da adının uyuşturucu ve fuhuş suçlarına karıştığı ortaya çıkmıştı.
Tecavüzcü ‘kanaat önderi’
Bölgede kolluk güçlerinin suçları cezasızlıkla ödüllendirilirken, bundan güç alarak aynı suçları işleyen iktidara yakın simalar da bu cezasızlıktan faydalanıyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri temmuz ayında hepimizin gözleri önünde yaşandı. 2002 yılında Mêrdîn’de (Mardin) “N.Ç. Davası” olarak bilinen ve çocuğun onlarca kamu görevlisi tarafından istismar edilmesinin faillerden biri olan Davut D., Derik Kaymakamlığının etkinliğinde “kanaat önderi” sıfatıyla takdim edildi.
Üstü örtülen saldırılar
Sonuç olarak, Kurdistan’da devletin ve iktidarın korumasında suç işleyen kolluk güçleri ve suç makinesi paramiliter erkeklerin saldırılarını ne rakamlarla ne de örneklerle bitirebiliriz.
Kadın örgütlerinin mücadelesiyle açığa çıkarılan bu suçların buzdağının sadece görünen yüzü olduğu siyasetçiler tarafından dile getiriliyor. Üstü “şüpheli ölüm” olarak kapatılan, Remziye Apaydın gibi katledilip gömülen ve “kayıp vakası” olarak bırakılan, tehditle susturulan, “rezil olurum” kaygısıyla konuşmayan onlarca vakanın olduğu ise bölgedeki kadın örgütlerince ifade ediliyor.
Failleri koruyan yargı suç ortağı
Kurdistan’da bu yıl işlenen suçlara şöyle bir göz attığımızda dahi, özel savaş yöntemlerinin nasıl yoğun bir şekilde uygulandığını ve faillerin nasıl korunduğunu görebiliriz.
Şirnex (Şırnak) Qileban’da (Uludere), 15 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunan 6 kişiden çoğu korucuydu. Koruculardan biri olan Cengiz Aydemir’in AKP’li Uzungeçit Belediyesi Başkanı Cemil Yıldız’ın yakın koruması olduğu ortaya çıktı.
Şirnex’in Silopya ilçesinde Özel Hareket Ocakları İl Başkanı İbrahim Barkın, Sakine Kültür isimli kadını işkenceyle katletti. İsmi taciz, şiddet ve dolandırıcılıkla anılan failin hakkında birçok soruşturma dosyası olduğu, buna rağmen serbestçe gezdiği öğrenildi.
Dersim’de ismi belirlenemeyen bir uzman çavuş bir kadını taciz etti, tepkiler üzerine de çevreye ateş açtı. Tunceli Valisi yaşanan olaya ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, tacizi ve şiddeti “tartışma” olarak değerlendirdi.
MHP’li tecavüzcüye beraat
Amed’de MHP İl Başkanı Cihan Kayaalp, 17 yaşındaki çocuğa sistematik cinsel istismarda bulundu. Mahkeme tutuklu yargılanan Cihan Kayaalp hakkında yeterli delil olmadığı iddiasıyla beraat kararı verdi.
Şırnak’ın Uludere ilçesinde, 18 Ağustos’ta kaybolan 17 yaşındaki Firdevs Babat’ın cansız bedeni bulundu. Tutuklanan Ahmet Babat isimli failin, cinayeti korucu ağabeyi Ramazan Babat’ın silahıyla işlediği açığa çıktı. Cinayette bir kişinin daha DNA’sına rastlandı.
Amed’de S.S. isimli kadın, polis Enes Aydemir tarafından alıkonuldu, darp edildi ve tecavüze uğradı. S.S. sanal medya üzerinden uğradığı hakaretlere ilişkin gittiği karakolda da polisler tarafından darp edildi, “Sen de hep şikayete geliyorsun” diye azarlandı.
Uzman çavuşlara ceza yok
Wan’da geçtiğimiz yılın ekim ayında İki çocuğa tecavüz eden uzman çavuş Talip Korcan, ilk duruşmada tahliye edildi.
Mêrdîn’de bir kadına 6 ay boyunca sistematik olarak tecavüz eden uzman çavuş Ömer Ayas yargılandığı davada beraat ettirildi. Gerekçeli kararda sanığa itibar edilirken, kadının beyanı “hayatın olağan akışına aykırı” bulundu.
Wan’da bir çocuğa cinsel tacizde bulunan korucu Faik Dural’a ‘basit sarkıntılık’tan işlem yapıldı.