Neoliberal düzen yeterince kötü değilmiş gibi, bizim payımıza en kötüsü olan AKP’nin neoliberal düzeni düştü. İnsan hakları, demokrasi ve ekonomi alanlarındaki geriye gidişi, doğal olarak emek piyasasındaki hakların yitimi izledi. Sendika ve örgütlenme haklarının büyük bir saldırı altında olduğu bu “yerli ve milli” neoliberal düzende, taşeron düzeni, sistemin temel dişlilerinden biri oldu. Emekçilerin alın teri “esnek çalışma” adı altında güvencesizleştirilip, ucuzlaştırıldı. İşsiz kalan milyonlarca insan emeklerini en hızlı ve ucuz şekilde paraya dönüştürmenin yollarını aradı. İnşaat piyasası, kalifiye işçi kadar, ustalık gerektirmeyen kollarıyla da insanların aklına ilk gelen sektörlerden oldu.
Umudumuzu yine hatırlatmak istiyorum.
Umut Oydaş Batman’ın Beşiri ilçesine bağlı Doğankavak köyünde dünyaya gelmiş, 20 yaşında gencecik bir emekçiydi. Girdiği üniversite sınavından umduğu puanı alamadığı için inşaatın yolunu tutmuştu. Niyeti hem geçimini sağlayacak kadar para kazanmak hem de akşamları ders çalışarak önümüzdeki sınavda üniversiteye yerleşmekti. Futbola da ilgisi vardı Umut’un. Beşirispor’un kaleciliğini yapmıştı. Muhtemelen akşamları kendisi gibi ekmek kavgası uğruna yolu inşaata düşmüş bir sürü emekçiyle paylaştığı odasında, tozlu sünger yatağında yatarken Amedpsor’da kalecilik yapmanın hayalini kuruyordu Umut, kim bilir.
Ümraniye’deki Finans Merkezi’nin inşaatında çalışıyordu Umut. Oradaki Yapı Yapı & Gür Yapı firmasının çalışanıydı Umut. Kaldıkları yerlerin gayri-insani koşulları, uzayıp giden mesailer, pazar günleri dahi çalıştırılıp emeklerinin yarısına el konulması yetmezmiş gibi haftalık 45 saati geçen mesailerinin de yarısı taşeron tarafından kesiliyordu. Bütün bu adaletsizlikler yetmezmiş gibi, Umut’un kaldığı elverişsiz işçi koğuşlarında yangın çıkmıştı. Umudunu ve hayallerini önümüzdeki üniversite sınavına ve inşaattan kazanacağı üç beş kuruşa bağlayan Umut, o yangında yaşamını yitirdi.
Elbette sermaye sahipleri, neoliberal düzeni kuran politik elitler ve onlara hizmet eden ana akım medya hemen bunun bir kaza olduğunu ortaya atacak ve aksini söyleyenleri sermaye düşmanı ve vatan haini ilan edecekler. Olsun! Varsın bizi hakikati söylediğimiz için bir kez daha vatan haini ilan etsinler. Ne Umut’un ölümü ne de plaza, köprü, baraj ve stadyum inşaatlarında yitirdiğimiz binlerce emekçiyi yitirişimiz kaza değil cinayettir!
AKP’nin kurduğu düzen emeğin, alın terinin, insan haklarının ve hayatlarının ucuz; benzinin, şekerin, ekmeğin ve kiranın pahalı olduğu adaletsiz bir düzendir. İşçilerin örgütlenmelerinin yasak, protesto ve grev haklarının cebren askıda tutulduğu fakat ölümlerinin olağan, kaza ve kader olarak sıradanlaştırıldığı insafsız bir düzendir. Böyle geldi fakat böyle gitmeyecek. Bizden bir Umut’u alan bu adaletsiz düzen, eğer birleştirsek umudumuzu alamayacak. Umudu büyütmenin, bir arada olmanın zamanıdır emekçiler. Umut Oydaş pırlanta gibi bir gençti. Onu bizden alanlar, başka Umut’ların hayatlarını almasınlar diye birlik olalım. Umut Oydaş’ın anısı önünde tekrar saygıyla eğiliyorum.