Andre Rieu klasik batı müziğinin geniş halk kitlelerine aktarımında çok önemli yeri olan bir sanatçı. Müzikle ilgili yetenekleri kadar, sahne hâkimiyeti, şov becerileri ile televizyon ekranlarından ve sosyal medya mecralarından çok geniş yığınlara ulaşabiliyor.
Cumartesi gecesi, tv kanalları arasında gezinirken tesadüfen ilginç bir konserine rastladım. “Kralın balosu” adlı konser, Hollanda kraliçesi Beatrice’in yaşı ilerlediği için tahtını oğluna bırakmasına adanmıştı. Konseri 60 bin kişinin izlediğini söyledi Andre Rieu. Gerçekten de her yaştan 60 bin kişinin bir sahne performansı için yan yana gelmiş olmaları bile başlı başına muhteşem bir görüntü oluşturuyordu.
Popülizmin gereği olarak, herkesin kulaklarının aşina olduğu ezgilerden oluşan bir repertuvar hazırlanmıştı. Mavi Tuna valsi çalınırken o devasa kitle eşleriyle dans eden mahşeri bir kalabalığa dönüştü. Hani Nazımın dizeleri vardır, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” diye soran. Mutluluğun resmi uydu vericilerinden, yansıtıcılarından tüm dünyaya yayılıyordu. Hollanda’yı simgeleyen turuncu renk, kimilerinde bir şapka, kimilerinde bir şal, kimilerinde bir atkı olarak herkesin giysisinde yerini almıştı. Avrupa insanı, Avrupa kültürünü alabildiğine yaşamaktaydı izlediğimiz görüntülerde.
Lakin Avrupa insanının ve Avrupa kültürünün bizim coğrafyamıza ve dahi dünyanın çoğunluğunu oluşturan başka coğrafyalara, Afrika’ya, Güney Asya’ya, Latin Amerika’ya yansıması, tv ekranlarında gördüğümüze hiç mi hiç benzemiyor.
Bize Avrupa kültürü Andre Rieu’nun sahne performansından önce, Suriye’de vesayet savaşı sürdüren IŞİD olarak yansıyor. İnsanlık karşıtı bu yapılanmanın nasıl örüldüğü, serbest piyasa ekonomisine milli ve milliyetçi iktisat saikleriyle direnen Esad’ın başına kimler tarafından musallat edildiği esas olarak kimse için sır değil.
Orta Doğu’da dökülen her kanda Avrupa kültürünün payını düşününce, o kutlama boğazımızda düğümleniyor adeta. Roboski davasını, birkaç evrak belirlenen süreden sonra geldiği için reddeden AİHM yargıçları veya savcıları da o kalabalığın içinde miydi?
ABD küresel emperyalizmin baş aktörü ise, yardımcı rolünde de AB çerçevesinde birleşen batı kültürü yer alıyor. Türkiye, Suudi Arabistan vs ülkeler ise bu oyunun üçüncü, dördüncü sıradaki oyuncuları. Rusya Federasyonu, dağıttığı Sovyet gücünü yeniden ve tek başına kendi benliğinde oluşturmak için, oyunu emperyalizmin kuralları ile oynamayı tercih ediyor.
Şovun başarısı her birinin kendi rollerini iyi yapmaları ile mümkün olabilir. Hepsi de bunu farkında oldukları için, mazlum halkların kendi kaderlerini belirleme iradesini çiğnerken birbirlerine daima yardımcı olmaktalar. Tablo bugüne özgü değil, iki yüzyıldır aynı kirli siyasetin nimetleri Avrupa’da yoksulluğu kademeli olarak bitirirken, dünyanın geri kalan ülkelerine kan ve gözyaşı olarak geri döndü.
Rojava devriminin ürettiği kadın özgürlüğü, halkların bir arada yaşama pratiği, farklılıkların bilinciyle örülen birlik, o sözüm ona gelişmiş Avrupa kültürünün dahi idrak sınırlarını aşıyor. Yoksa Türkiye’nin ikide birde ‘göçmenleri salarım haa’ tehditleri bu kadar büyük panik ve buna bağlı olarak caydırıcılık etkisi yaratamazdı.
BM çatısı altında, bir dizi hariçten gazel atanın toplaşıp, egemen ve bağımsız bir devletin anayasasını şekillendirme cüreti, densizliğin vardığı boyutu göstermesi açısından ibretlik bir durum.
Umut mu? Umut kaf dağının ardında değil, çok daha somut, çok daha görünür bir şekilde Santiago’nun, La Paz’ın, Beyrut’un, Bağdat’ın sokaklarında. Başka bir deyişle ‘Doğu’nun dalga dalga vurmasında’. Livaneli’nin Rıza Pehlevi’nin devrilmesi sonrasında yaptığı bu beste, Humeyni istibdadından dolayı çabuk sönümlendi. Ama beklenti halen sıcak.
Büyük insanlık henüz başına gelenin ayırdında değil. Hepimiz ekranlarımızın karşısında pembe hayaller üreten görüntülerle oyalanmanın rehavetindeyiz.
Gerçek ise başka yerde, İstanbul Fatih’te, Antalya’da insanların çaresizliğinin kanıtı olarak apartman dairelerinden çıkarılan dörder cenaze, karşı karşıya olduğumuz acı gerçeği yüzümüze çarpıyor. TRT Müzik kanalından yayınlanan şov bu gerçeği örtemez.