MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin ‘Umut Hakkı’nı gündeme getirdi. AİHM tarafından Öcalan hakkında 2014 yılında verilen karara Türkiye ısrarla uymuyor, Avrupa ise sessizliğini koruyor
Selman Çiçek
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşması ile tartışmaya açılan ‘Umut Hakkı’, on yıldır Türkiye’de uygulanmayan temel haklardan biri. 2014 yılında Abdullah Öcalan hakkında verilen Umut Hakkı, Kaytan, Gurban ve Boltan kararları ile desteklense de Türkiye bu kararlara uymadı. Kararların deneyetleyicisi olan Avrupa Konseyi’nin sessizliği ise hep tartışma konusu oldu. Peki Umut Hakkı nedir ve bugüne kadar verilen kararlarda ne vardı?
Umut Hakkı nedir?
“Umut Hakkı”, ömür boyu hapis cezasına mahkum olan kişilerin, insanlık onurlarını korumak adına gelecekte bir gün serbest bırakılma ihtimalleri olmasına dayanıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında yer bulan bu hak, mahkumların işledikleri suçlar ne kadar ağır olursa olsun, insan olma vasıflarından kaynaklanan umutlarını kaybetmemelerini amaçlıyor. Umut hakkının temelinde, bireyin insan olma değerini koruma ve gelecekte hatalarını telafi etme olasılığına sahip olma düşüncesi bulunuyor.
Vinter davası
Umut Hakkı kavramı ve uygulamaları açısından dünyada önemli bir dönüm noktası olarak 2013 yılındaki Vinter Davası yer alıyor. İngiltere’de iki ayrı cinayet işlemekten ömür boyu hapse mahkum edilen Robert Vinter ve John Mitchell adlı iki kişinin başvurusu üzerine açılan davada, şartlı tahliye imkanının tamamen ortadan kaldırılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna karar verilmiş ve AİHM kararında, insanların bir gün topluma yeniden katılma umudunu kaybetmeme hakkı olduğuna hükmetmişti. AİHM, Umut Hakkı’nı tanırken, hükümlülerin rehabilite edilme olasılıklarını göz önünde bulundurarak, serbest bırakılma ihtimalinin her zaman var olması gerektiğini savunuyor.
Vinter davasının önemi ise; Umut Hakkı kavramını uluslararası alanda güçlendirmiş ve müebbet hapis cezalarının uygulanması konusunda yeni bir tartışma başlatmıştır. Birçok ülkede müebbet hapis cezalarının yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Tutsakların insan haklarına daha fazla önem verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
AK ve CPT raporları
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin de yaşam boyu hapse mahkûm olanların şartlı salıvermeden yararlanabilmeleri hakkında birçok kararı var. 76(2) sayılı kararında ceza süresinin 8 ile 14 yıl sonra gözden geçirilmesi ve belirli aralıklarla gözden geçirmenin yenilenmesi öngörülmekte. İşkenceyi Önleme Komitesi raporunda ise; bir kişiyi hiçbir serbest bırakılma umudu olmadan cezaevinde tutmanın insanlık dışı muamele olduğu belirtiliyor.
Teklif ‘Komisyonda’
25 Eylül 2024 tarihinde DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık da Meclis’e “Umut Hakkı”yla ilgili kanun teklifi sunmuştu. Meclis’in internet sitesinde “Komisyonda” olarak görülen teklifte, AİHM’in Öcalan, Kaytan, Gurban ve Boltan davalarında Türkiye’nin “Umut Hakkı”nı ihlal ettiğini hükmettiği kararlara rağmen Türkiye’nin henüz bu konuda bir yasal değişiklik yapmadığı ifade edilirken, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının koşullu salıverilme yasağının kaldırılmasını ve hükümlülerin 25. yılda koşullu salıverilme imkanına sahip olmasını hedefleyen bir düzenleme yapılması teklifi yapılmış.
AİHM’in Öcalan/2 kararı
2003 yılında Abdullah Öcalan’ın vekilleri tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapıldı. Yapılan başvuru ile kendisi aleyhine tesis edilen hükmün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve diğer kötü muameleyi yasaklayan 3. Maddesi’ne aykırı olduğu belirtilerek başvuru yapıldı. AİHM, 18 Mart 2014’te verdiği kararla Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini Umut Hakkı bağlamında değerlendirerek AİHS’ye aykırı bulmuştur. Bu karar, Umut Hakkı özelinde Türkiye aleyhine verilmiş ilk karar olması nedeniyle de önem taşımaktadır.
10 yıldır karar uygulanmadı
Aynı doğrultuda yapılan başvurular üzerine Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan için de AİHM tarafından ihlal kararı verilmiş, ancak kesinleşen ilk karar olan Öcalan/2 kararının üzerinden on yıl geçmesine rağmen Türkiye tarafından söz konusu ihlalleri ortadan kaldırmaya dönük herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Kararın uygulanması konusunda denetim yetkisi olan Avrupa Konseyi ise bu konuda Türkiye’yi zorlayacak bir posizyona girmedi.
Kaytan Davası
Kaytan davası kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’de insan hakları ihlali konusunda verdiği önemli bir karardır. Bu karar, özellikle ‘Umut Hakkı’ ve mutlak müebbet hapis cezası gibi konularda önemli yargısal bir dönüm noktası oldu.
15 Eylül 2015 tarihli Kaytan / Türkiye kararında mahkeme, “iç hukukta mutlak müebbet hapis cezasının gözden geçirilmesine yönelik herhangi bir mekanizma veya imkân sağlanmadığı hallerde, mutlak müebbet hapis cezasının” hüküm kurulduğu andan itibaren işkence ve kötü muamele yasağına aykırılık teşkil ettiğini belirtmişti. Mahkeme, bu tür bir cezanın, mahkuma herhangi bir tahliye umudu sunmaması nedeniyle, insanlık onurunu zedeleyen bir ceza türü olduğunu belirtmişti.
Bu karar, AİHM’in “Umut Hakkı” kavramını daha net bir şekilde ortaya koymasına ve bu hakkın önemini vurgulamasına katkı sağlamıştır. Karar, mutlak müebbet hapis cezasının insan haklarına aykırı olduğu yönündeki görüşü güçlendirmişti. Türkiye’de bu karar, ceza hukuku ve ceza infaz sistemi üzerinde önemli tartışmalara yol açtı. AİHM kararlarına uyum sağlamak amacıyla Türk Ceza Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılması gündeme gelse de bu konuda bir adım atılmadı.
Bu dava, özellikle ‘Umut Hakkı’ ve mutlak müebbet hapis cezası gibi konularda önemli yargısal bir dönüm noktası olurken Öcalan/2 kararını da destekleyen bir karar olmuştur.
Gurban Davası ve Umut Hakkı
Gurban davası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi insan hakları ihlali nedeniyle mahkum ettiği önemli davalardan biridir. 15.12. 2016 yılında verilen kararda ‘Umut Hakkı’ ihlali kararı verildi. Gurban davasında; AİHM, Türkiye’nin Gurban’a verdiği mutlak müebbet hapis cezasının, mahkuma herhangi bir tahliye umudu sunmaması nedeniyle, işkence ve insanlık dışı muamele yasağına aykırı olduğuna karar verdi. AİHM, Gurban davasında olduğu gibi birçok davada, ‘Umut Hakkı’nın önemini vurgulamış ve bu hakkın ihlalinin kabul edilemez olduğunu belirtmişti.
Boltan ve yeniden yargılama
Umut Hakkı ile ilgili verilen son karar ise Civan Boltan oldu. AİHM’e yapılan başvuru, 12 Şubat 2019 tarihinde karara bağlandı. Buna göre Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin işkence ve kötü muamele yasağının düzenlendiği 3. maddeyi ihlal etmekten suçlu bulundu. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar için emsal niteliğinde olan bu kararla birlikte AİHM, Türkiye’nin hasta mahpus Civan Boltan’a 1500 Euro mahkeme masrafı ödemesine ve yargılamanın yeniden yapılmasına da hükmetti.
Yargıtay: Değişiklik yapılmalı
AİHM kararına istinaden yeniden yapılan yargılamada Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Civan Boltan hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ihlal kararına rağmen Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği mahkumiyet kararını onayladı. Yerel mahkemenin kararında, AİHM kararının uygulanabilmesi için TCK’de değişikliğe gidilmesi gerektiği belirtildi
Kararda şu ifadelere yer verildi: “Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.02.2014 tarihli, 2012/144 Esas 2014/23 Karar sayılı ilamında hükümlünün sübut bulan eylemin cezai müeyyidesinin 5237 sayılı TCK’nın 302/1 inci maddesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olarak belirlendiği ve maddenin halen yürürlükte bulunduğu, bu halde 5237 sayılı TCK’nın 302/1 inci maddesinde yasal bir değişiklik yapılmadıkça hükümlü hakkında farklı bir cezai müeyyideyi içeren yeni bir mahkumiyet hükmü tesis edilmesinin mümkün olmadığı…”
AK’nin son kararı
Bakanlar Komitesi, Umut Hakkı’nın uygulanmasına ilişkin 19 Eylül 2024 tarihli bir karar aldı. Bu kararda Bakanlar Komitesi söz konusu kararların uygulanması bakımından bir gelişme olmamasından “derin endişe” duyduğunu belirtiyor ve Türkiye’nin daha fazla gecikmeden kararları uygulamak için gereken önlemleri almasını istiyor. Ayrıca Türkiye’nin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılıp cezasında bir indirim yaptırılamayacak kişiler hakkında bilgi istiyor.
AK, konunun yeniden değerlendirmesini Eylül 2025 yılına bıraktı. Ayrıca, bir yıl içeresinde bir değişiklik olmamışsa bu endişeyi belirten kuvvetli bir karar (resolution) hazırlamak için sekreteryaya talimat verdi.