Koronavirüs salgınının başlangıcında olayı hafife almakla eleştirilen iktidar, özellikle umreden gelenler konusunda gevşek davranmakla suçlanırken, umre ziyaretçilerinin sağlık verilerinin ‘tabu’ gibi saklanması şüpheleri artırıyor
M. Ender Öndeş
Koronavirüs salgınının bütün dünyada hızla yayıldığı günlerde Türkiye’nin Suudi Arabistan’dan gelen Umre ziyaretçilerini önce eve gönderip, çok sonra karantina uygulaması başlatması kamuoyunda eleştiriliyor. Sağlık Bakanlığı’nın Umrecilerin toplam sayısı ve kaçının pozitif çıktığı konusunda net sayılar vermekten ısrarla kaçınması, vahim bir hatayı gizleme çabası olarak yorumlanırken, hekimlerin de bu konuda baskı altında olduğu ve konuşmaktan kaçındıkları iddia ediliyor.
En son 3 Nisan günü basın toplantısında gazetecilerin bu konudaki sorularını yanıtlayan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, umreden gelenlerin de yurt dışından gelenlerden farksız bir şekilde olduğunu savunarak, toplam 357 bin olarak verdiği dışarıdan gelenler içerisinde Umrecilerin sayısını yaklaşık 57 bin olarak verirken, vaka oranlarının aynı olduğunu söylemişti. Ancak, bugüne dek yapılan açıklamalara göre Umrecilerden yaklaşık 10-15 bininin karantinaya alındığı bilinirken, geriye kalan 40 bine yakın kişinin gittikleri yerleşim yerlerinde nasıl bir yayılma yarattığı ise karanlıkta kalmaya devam ediyor.
13 günde ne oldu?
Umreciler konusunda ilk açıklamayı 13 Mart’ta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş yapmış ve Suudi Arabistan’ın 27 Şubat’ta Umre girişlerini durdurduğunu belirterek, bu tarihten sonra gelenlerin 14 gün boyunca evden çıkmamaları ve ziyaretçi kabul etmemeleri konusunda bilgilendirildiğini ifade etmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 18 Mart’ta yaptığı açıklamada ise daha net ifadeler kullanılarak “2 Mart’ta, umreden dönen herkesin sağlık muayenesinden geçirilmesini kararlaştırdık ve vatandaşlarımıza 14 günlük karantina kuralına uymalarını tavsiye ettik” demişti. Erdoğan, aynı konuşmasının devamında ise “14 Mart’ta, umreden dönen bir vatandaşımız yeni vaka olarak kayıtlara geçti. 15 Mart’ta, umreden dönen vatandaşlarımızın, öğrenci yurtlarında karantinaya alınması uygulamasını başlattık” demişti. Böylece 2 Mart ile 15 Mart arasındaki 13 gün boyunca yaklaşık 40 bine yakın Umre ziyaretçisinin ateş ölçmekten ibaret bir muayeneden sonra, “evden çıkmayın” tavsiyesiyle ailelerinin yanına gönderildiği netleşmiş oldu. Hatta bu süreçte organizatörlerin insanlara ‘parasetemol’ ilaçları vererek ateş kontrolünden geçirdiği de basındaki iddialar arasında yer aldı.
Yazılıp silinen tweetler
Bütün bu gerçeklikler, Bakan Koca’nın Avrupa’dan gelenlerle Umre’den dönenlerin arasında risk farkı olmadığı iddiasını boşa düşürürken süreç içerisinde basında çıkan bir dizi haber de yaygın kuşkuları doğrular nitelikteydi. AKP Isparta Milletvekili Özel’in, twitterdeki ”İlimizde şu an 268 pozitif vaka vardır. Ancak bu vakaların 245’i Isparta’mızda misafir ettiğimiz umreden dönen vatandaşlarımızdır” paylaşımı bunlardan biriydiAynı günlerde, Karadeniz ve Orta Anadolu’da ilan edilen karantinaların çoğunun da aynı nedenden kaynaklandığı basında yazıldı. 3 Nisan’da Konya’da karantinaya girmeyen bir umrecinin 257 kişiye koronavirüs bulaştırdığını ve 5 kişinin de ölümüne neden olduğu basında yer alırken, Gölbaşı’nda Umre’den dönenlerle ilgilenen doktorlar da 100’den fazla pozitif vaka olduğunu aktarmışlardı. Yine Giresun’da Umreden dönen bazı yurttaşların karantina uygulanmadan evlerine gönderildiğini bizzat İl müftüsü doğrulamıştı. CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül ise sadece Aydın’da, 256 kişinin karantinaya alınmadan “14 gün boyunca dışarı çıkmayacakları ve ziyaretçi kabul etmeyeceklerine” dair bir yazı imzalatılarak evlerine gönderildiğini açıklamıştı.
Veriler gizli mi?
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz hekimler, salgının Türkiye’ye yayılmasını tetiklediği belirtilen umrecilere ilişkin tüm verilerin Sağlık Bakanlığı tarafından sır gibi saklandığını, kendilerinin de bu verilere ulaşamadıklarını belirtiyor. Görüştüğümüz bir hekim, bu konuyla ilgili net talimatlar olduğunu ve Umreden gelen kaç kişide virüs tespit edildiği veya kaç kişinin yaşamını yitirdiğine dair bilgilerin gizlendiğini söyledi.
İlahiyatçı İhsan Eliaçık: Verileri gizliyorlar
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz İlahiyatçı İhsan Eliaçık, hac ve umre işlerinin resmi kanallardan yapıldığını ve verilerin devlet kontrolünde olduğunu belirterek, zaten genel olarak salgın verilerinin doğru verilmediğini, ancak Umre verilerinin de özel olarak gizlendiğini ifade etti ve “Veriler tam açıklanmıyor ki, insanlarda hacca karşı bir duygu oluşmasın, insanlar şüpheye düşmesin” dedi. “Aslında Umre şart değil zaten” diyen Eliaçık, “Adı üzerinde umre. Aslolan hacdır, o bile tartışmalı aslında ama insanlar bunun farz olduğunu düşünüyor. Ömürde bir defa vakti olan, durumu iyi olanın gitmesi lazım diye İslam kültüründe bir kalıp oluşmuş. Ama aslında bu gönüllü bir şeydir. Umre ise zaten tümden gönüllüdür. Aslolan hacdır ve o da sağlığı, parası vakti olanlar için geçerli” diye konuştu.