“Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir düştü. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.” E. Allan Poe
***
İşte acıyla, hüzünle bir yıl daha geçti. Bu konuda yapılan muhasebeler durumun dünya ölçeğinde de iç açıcı olmadığını belirtiyor. Öyle ki: Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri bile yeni yıl için yayımladığı mesajında, dünya genelinde yaşanan sorunlara yönelik ‘endişeli zamanlar’ diyor, “kırmızı alarm” uyarısı yapıyor.
Türkiye’de ve çevresinde olup bitenler bu endişeyi daha da çoğaltıyor.
Son dönemlerde nereye gitsek, kimin gözlerinin içine baksak derin bir mutsuzluk suretiyle karşılaşır olduk. İzlediğimiz her görüntü, dinlediğimiz ya da dillendirdiğimiz her söz içten içe kanıyor gibi.
Bazen karmaşık gibi görünse de iç içe yaşarız birçok gerçeği. İnsanlar tüm bu olumsuzluklara karşı direnmeyi biliyor. Çünkü yüreğimizin bir köşesinde bize karşı oyunları bozacak bir umut ve düş saklıdır. Umutla, düşle beslenen bir hayat zaman zaman tökezlese de ayakta kalmayı beceriyor.
Albert Einstein söylemişti: “Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Çünkü bilgi sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kapsar.”
Düş gücü; kalıplaşmış kurallardan, şablonlardan düşünülmeden kabullenilmiş “doğru”lardan sıyrılabilme gücünü de içinde barındırır..
Düşlemek; sıradan yaşantı içinde devinmenin ötesinde bunu gerçekleştirmek için bir mücadeleye de kapı aralar. Bilim de ortaya koymuştur ki: Bu anlamda umutlu düşünme, sorunu çözmenin önemli bir parçasıdır.
***
Düş gücü bir ihtiyaçtan doğar, düşlerimizin derinliği de istek ve özlemlerimizin yoğunluğuyla ilgilidir. Ama nereye evrilirse evrilsin tüm bu özlemlerde insan gibi yaşamanın bilinci ve özgür yaşamaya susamışlık vardır.
Düşlemek, düş gücünü kullanmak belki de en çok sanatın olmazsa olmazıdır. Sanat yaşamın tekdüzeliği karşısında düş gücünü, düşünceyi ve umudu hep ayakta tutmuştur.
Nasıl da uyumlu bir ikilidir düş ile umut. Yaşar Kemal bir söyleşide ‘düş gücünü yitiren insanın hiç umudu olur mu’ diye sorar ve devam eder: “Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden birisi değil mi? İnsan umut yaratmadan yaşayabilir mi? Gerçeklikle düş gücü iç içedir. Düş gücünün bitmesi, insanlığın insani yönünün, en önemli bir yerinin çökmesi demektir.” (Alain Bosquet ile Görüşmeler-YKM Yayınları)
Sanatın bir işlevi de insan yaşamını daha dolu, daha yaşanır kılmak, düşünmeye ve mücadeleye ivme kazandırmaktır. Bunu da düş gücü yetimize, muhayyilemize dayanarak gerçekleştirir.
Hayal ya da düş gücü ne dersek diyelim, çoğu insan nezdinde yadırganır çoğu zaman. Çünkü kendine dair düşleri olmayanlar, sizinkileri anlayamazlar.
Oysa her şey hayalle, düşlemekle başlıyor. Düş gücü eylemin kaynağı, değişmenin ve gelişmenin de öncüsüdür. … Sanat eserleri sanatçıların hayal gücüyle oluşmuştur.
Robert Lynd; hayal etme yetimizi (muhayyileyi) küçümsemeyi, görmek mucizesini reddeden bir köre benzetir ve ekler: “Gözlerimizi açan ve hislerimizi etrafımızdaki hakiki şeylerden haberdar eden hep muhayyiledir. Hayal gücü olmayan yerde bencillik ve ölüm vardır. Bunun eksikliğinden doğabilecek sonuçların en iyi örneğini milletin millete, sınıfın sınıfa yaptığı vahşice muameleler bize gösteriyor.”
Dayan der ya şair; ‘Umut ile, sevda ile, düş ile’ İşte tam da öyle dayanmak ve diretmek insanın boynuna borçtur.
“Öyle yıkma kendini, / Öyle mahzun, öyle garip…/ Nerede olursan ol, / İçerde, dışarda, derste, sırada, / Yürü üstüne – üstüne, / Tükür yüzüne celladın, / Fırsatçının, fesatçının, hayının…/ Dayan kitap ile / Dayan iş ile. / Tırnak ile, diş ile, / Umut ile, sevda ile, düş ile…”
Yeni yılın bu ilk yazısı da böyle yazdırdı kendini…
Gelecek günler güzellikler getirsin hepimize… Umutsuz ve düşsüz kalmayalım.