Uluslararası insan hakları örgütleri yazılı bir açıklama yaparak, 4 Kasım 2016’da tutuklanan Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması çağrısında bulundu
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu, 4 Kasım 2016’da siyasetçilerin gözaltına alınıp tutuklanmasının 7’nci yazılı açıklama yayımladı.
Siyasetçiler serbest bırakılmalı
Açıklamada, Türkiye hükümetinin uluslararası hukuka uyması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcı kararlarını yerine getirerek, muhalefetteki Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) geçmiş dönemlerde eş başkanlığını yapmış olan siyasetçiler Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın derhal serbest bırakılmaları gerektiği belirtildi.
Süreç hatırlatıldı
Açıklamanın devamında dava süreci ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tutuklamaya ilişkin verdiği ihlal kararı hatırlatıldı. Davanın, DAİŞ’in Kobanê saldırısı sırasında başlayan Kobanê protestoları döneminde HDP’nin Twitter hesabından yapılan açıklamaya dayandırıldığı ve bundan dolayı siyasetçilerin “Devletin birliğini ve bölünmez bütünlüğünü ihlal” ve “İnsan öldürme” iddialarıyla ilişkilendirildiği kaydedildi.
Ölümlerden siyasetçiler sorumlu tutuldu
Protesto sırasında 37 kişinin hayatını kaybettiği vurgulanan açıklamada, “Siyasetçiler, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin çoğunlukta olduğu Kobani kentinin IŞİD olarak da bilinen İslam Devleti tarafından acımasızca kuşatılmasına karşı düzenlenen protestolar sırasında işlendiği iddia edilen tüm suçlardan sorumlu tutuluyor” ifadelerine yer verildi.
İnsan hakları ihlal ediliyor
Açıklamada Demokratik Bölgeler Partisi’ne (DBP) yönelik saldırılara da dikkat çekilerek, 18 partilinin tutuklu olduğu ve yine 25 Ekim 2016’dan beri tutuklu bulunan Amed’in seçilmiş eski belediye başkanı Gültan Kışanak ve 6 Kasım 2016’da tutuklanan DBP eski eş başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu hatırlatıldı. Kışanak’ın 7 yılı aşan tutukluluk süresi, uluslararası insan hakları hukukunun açık ihlali olduğu belirtilerek, aynı zamanda keyfilik olduğu vurgulandı.
Muhalif siyasetçiler susturulmak isteniyor
Yazılı açıklamada, söz konusu insan hakları örgütü yöneticilerinin görüşleri de paylaşıldı. İnsan Hakları İzleme Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü Hugh Williamson, “Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın hukuka aykırı şekilde hapsedilmelerinin yedinci yıl dönümü, Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’nın Türkiye’deki milyonlarca Kürt ve sol seçmeni temsil eden, demokratik yollarla seçilmiş muhalif siyasetçileri susturmak amacıyla tutukluluğu siyasi saiklerle kullanma isteğinin belirgin bir hatırlatıcısıdır. Türkiye, siyasetçilerin serbest bırakılmasına hükmeden bağlayıcı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymayarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile daha geniş anlamda uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini alenen ihlal etmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
Davanın amacı siyasi
Uluslararası Hukukçular Komisyonu Avrupa ve Orta Asya Programı geçici Direktörü Temur Shakirov, “AİHM’in Yüksekdağ ve Demirtaş’ın tutukluluğunu haklı kılacak yeterli gerekçe bulunmadığı yönündeki kararına rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Nisan 2023’te, Yüksekdağ ve Demirtaş’ın siyasi ifadeleriyle ilgili olduğunu iddia ettiği çok sayıda suçtan mahkûmiyet talep etmiştir. Bu durum, iki siyasetçiyi hedef alan davanın nihai amacının siyasi olduğunun altını çizmekte ve adaletin yerini bulacağına dair şüpheleri güçlendirmektedir” dedi.
Tüm araçlar kullanılmalı
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, “Muhalefetin önde gelen iki isminin tutukluluğu ile ülke bu kritik kampanya süreçlerinde anlamlı bir demokratik tartışmanın önemli bir aracından ve adil seçimlerden mahrum bırakılmıştır. Mart 2024 yerel seçimleri hızla yaklaşırken, Bakanlar Komitesi ve diğer Avrupa Konseyi organları, Demirtaş’ın ve Yüksekdağ’ın kamu işlerinde yer alma hakları dahil olmak üzere esasen milyonlarca seçmenin haklarını da ilgilendiren haklarına yönelik devam eden ihlallerin sona ermesini sağlamak için mevcut tüm araçları kullanmalıdır” diye belirtti.
İhlal prosedürü başlatılmalı
Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi Direktörü Ayşe Bingöl Demir de, “Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerine uymayı reddetmesi Yüksekdağ davasında da tekrarlanmıştır. Komite, bu davalarla ilgili olarak Türkiye’ye yönelik denetimini daha fazla gecikmeksizin yoğunlaştırmalıdır. Bu denetim tutuklu hak savunucusu Osman Kavala’nın davasında haklı olarak yürütüldüğü gibi ihlal prosedürünün başlatılmasını da içermelidir” dedi.
HABER MERKEZİ