Göstericiler, İsrail’in saldırılarına karşı bir tepki olarak hareket ediyorlar ve gençlerin kararlılığı, bu konuda artan baskılarla birlikte geniş bir uluslararası desteği yaratarak dünya çapında bir barış hareketinin potansiyel güçlerini ortaya çıkarıyor
Deniz Altun
Filistinli direniş örgütlerinin Siyonist işgale karşı geçtiğimiz yılın Ekim ayında gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonu sonrasında İsrail’in başlattığı Gazze saldırısı 7 ayı geride bırakırken askeri kayıpların yanı sıra on binlerce sivil hayatını kaybetti ya da yaralandı. Gazze’deki hastanelerin ve alt yapı tesislerinin de hedef alındığı İsrail saldırılarında birçok uluslararası kurum ve uzman doğrudan sivil halkı hedef alan ve savaş suçu anlamına gelen askeri saldırganlığın yanı sıra açlık ve salgınlardan kaynaklı büyük insani kayıpların kapıda olduğunu belirtiyor.
Gazze’de yaygın ve sistematik savaş suçları ile açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle ‘soykırım’ düzeyinde bir insani dramın olduğunu belirten savaş karşıtları ise Siyonist saldırganlığa ve destekçilerine baskı uygulayarak savaş makinesini durdurmaya çalışıyor.
Savaş karşıtları özellikle ABD ve Avrupa’da devletlerin Siyonist saldırganlığı destekleyen tutumları nedeniyle birçok baskı ile karşılaşıyor. Ancak buna rağmen savaş karşıtlarının gittikçe genişleyen ve kamuoyunun desteğini alan eylemleri nedeniyle devletlerin Siyonist saldırganlığın etrafına ördüğü uluslararası ‘meşruiyet’ kalkanı her yanından deliniyor.
Birçok araştırmacı İsrail’in Filistin’de uyguladığı bu soykırım savaşına karşı yapılan eylemleri ABD’nin Vietnam işgaline karşı dünya çapında yaygınlaşan ve 68 hareketinin temel bileşenlerinden biri olan barış hareketine benzetiyor. Filistin direnişinin öncülüğünü yapan Hamas’ın ideolojik konumu ve uluslararası bağlantılarındaki açmazlar ve Vietnam’dan farklı olarak sosyalist ve özgürlükçü hareketlerin örgütlü ve etkin desteklerinden yoksunluğu nedeniyle bu yorum biraz abartılı görünüyor. Ancak kullandığı biçimler, yaygınlaşma ve kitleselleşme eğilimi nedeniyle 68 esintileri taşıdığı da bir gerçek.
Siyonist saldırganlık üzerinde kurduğu baskının güncel değerinin yanısıra Ortadoğu başta gelmek üzere dünyanın farklı yerlerinde patlayan paylaşım savaşları nedeniyle 3. Dünya Savaşı tartışmalarının yapıldığı bir konjonktürde kitlesel, uluslararası ve istikrarlı bir barış hareketi ezilen halklar bakımından büyük önem taşıyor.
İsrail dahil birçok ülkede gerçekleşen kitle eylemlerinin yanında İtalya, Almanya ve Yunanistan’da militan işçi sendikalarının öncülük yaptığı, savaş makinesine askerî tedarik zincirini kırmayı öngören blokaj eylem ve grevleri henüz tekil örnekler olmanın ötesine geçemese de bir geleneğin canlanması ve yön göstermesi bakımından oldukça değerli.
Türkiye’de AKP-MHP hükümetinin sahte İsrail karşıtlığı ve ‘Filistin dostluğu’nu teşhir ederek kısmen geri adım attıran ve ‘Filistin için 1000 genç’ hareketinin önünü çektiği örnek de dünya çapında olgunlaşan resmin bir kesiti olarak kaydedilebilir.
Ancak bu eylemler dalgası içinde en dikkat çekici olanı geçtiğimiz haftalarda ABD üniversitelerine yayılan ve devamında başka ülke üniversitelerine de esin veren hareketti. Bu örnek 68 esintilerinin yanı sıra yayılma eğilimi, istikrarı ve militanlığı nedeniyle de özel olarak üzerinde durmayı hak ediyor.
Öğrencilerin, üniversite kampüslerinde, açık alanlarda toplanıp kamplar kurmasıyla başlayan Filistin’e destek gösterilerine karşı üniversite yönetimleri, yerel yetkililer ve polis, plastik mermi ve gaz bombaları ile saldırma, gözaltı ve kampüs kapatma gibi müdahalelerde bulunuyor. Buna karşın eylemler azalmak bir yana yaygınlaşıp kitleselleşerek devam ediyor. Örneğin, Columbia Üniversitesi, New York Üniversitesi, Yale Üniversitesi, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT), Tufts Üniversitesi ve diğer birçok üniversitede benzer eylemler oluyor. Gösteriler sırasında Washington Üniversitesi’nde 80’den fazla kişi gözaltına alınırken, Güney California Üniversitesi (USC) kampüsünü geçici olarak kapatma kararı aldı. Benzer şekilde, Arizona Eyalet Üniversitesi’nde 72 kişi gözaltına alındı. Süreklileşen bu eylemlere dünyanın birçok ülkesindeki üniversitelerdeki gençler ve öğretim üyeleri de destek veriyor.
Bu eylemler, öğrencilerin Filistin’e destek gösterilerinin sadece ABD’de değil, dünya genelinde savaş karşıtı kitlesel eylemlerin bir parçası olduğunu gösteriyor. Göstericiler, İsrail’in saldırılarına karşı bir tepki olarak hareket ediyorlar ve gençlerin kararlılığı, bu konuda artan baskılarla birlikte geniş bir uluslararası desteği yaratarak dünya çapında bir barış hareketinin potansiyel güçlerini ortaya çıkarıyor.
Kürt sorunu nedeniyle Türkiye’de de değişen dönemlerde ve farklı düzeylerde öne çıkan barış talebi de bir mücadele konusu olarak bugün Filistin üzerinden öne çıkan dünyasal hareketin bir parçası olarak düşünülebilir. Sadece ideolojik, tarihsel ve dünyasal önemi nedeniyle değil, aynı zamanda bizatihi -yeni bir Kürt karşıtı savaş hazırlığının gündemde olması- güncel nedeniyle de bu dalga ile daha canlı ve pratik bir ilişki kurmak büyük önem taşıyor. Filistin sorunu ve direnişini politik İslamcılığın istismar konusu olmaktan çıkararak ezilen halkların özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak yeniden tarihsel anlamıyla buluşturmak; Arnon Kalesi savaşında kanları birbirine karışan Filistinlileri ve Kürtleri bu sefer uluslararası barış mücadelesi mevzilerinde bir araya getirmek halkların özgür ve ortak geleceği için çok değerli bir kazanım olacaktır.