Ulusal ve uluslararası basın ve yazar sendikaları, tutuklanan 16 Kürt gazeteci için dayanışma mesajı gönderdi
Gülcan Dereli/Vedat Yeler
İnsan hakları ihlallerinin ezilen kimlik, inanç ve cinsiyetlere karşı had safhada olduğu Türkiye’de 8 Haziran 2022 tarihinde Diyarbakır’da gazetecilere dönük yapılan polis operasyonlarıyla başka bir boyuta taşındı. İfade ve düşünce özgürlüğünün ‘tutsak’ olduğu Türkiye’de özellikle son 6-7 yıldır hükümetin iç ve dış politikada süren baskıcı politikaları binlerce insanın sürgün edilmesine, tutuklanmasına, polis şiddetine maruz kalmasına, hapishanelerde işkence ve ölümlerin artmasına vb. bir dizi sonuç doğurdu.
Özellikle Kürtlerin yaşadığı illerde süren baskı politikalarını ve devlet taraflı işlenen suçları deşifre eden, kamuoyuna duyuran gazeteciler yıllardır devlet ve iktidarların hedefi halindeler. 1990’larda işlenen gazeteci cinayetleri, ev baskınları, asılsız iddialarla yıllara varan hapis cezaları, işkenceler, gözaltılar, sürgünler sadece o dönemde kalmadı, bugün hala devam etmekte. Misal, Ermeni gazeteci Hrant Dink (19 Ocak 2007), Kürt Avukat Tahir Elçi (28 Kasım 2015) cinayetleri yakın tarihimizde ölümle sonuçlanmış ve dünya kamuoyunda bilinen, hala aydınlanmayan cinayetlerdir. Raporlara göre güncel olarak tutuklu olan gazeteci ve yazarların toplam sayısı 150’nin üzerinde. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a göre kendi medyasına çalışanlar dışında hiç kimse gazeteci değil, herkes teröristtir. Her gün gazete sayfalarında ele aldığımız hak ihlallerini, devlet ve iktidar baskılarına ek olarak maalesef bu sefer de tutuklanan 16 gazeteci arkadaşımızı işliyoruz. Uluslararası yaklaşık 60 basın örgütü ile temas kurarak Kürt gazetecilerin tutuklanmasını sorduk. Birçoğu dayanışma mesajı göndererek Kürt gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Dayanışma içindeyiz
Almanya Gazeteciler Sendikası, Birleşik Krallık ve İrlanda Ulusal Gazeteciler Sendikası ve Amerika Ulusal Yazarlar Sendikası, Diyarbakır’da 8 Haziran’da tutuklanan 16 gazeteci arkadaşımızla dayanışma içinde olduklarını belirterek, Türk makamlarına tutuklu 16 Kürt gazetecinin serbest bırakılması çağrısında bulundu. Türkiye’de siyasal gelişmeleri yakından takip ettiklerini aktaran gazeteci ve yazar sendikaları, Erdoğan hükümetinin baskıcı politikaları sonucu açığa çıkan hak ihlallerini endişeyle takip ettiklerini ifade ettiler.
Almanya Gazeteciler Sendikası
Sadece Almanya’da basın ve ifade özgürlüğü için değil, gazetecilerin iyi çalışma koşulları için çalışan sendikacılar olarak Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yıllardır büyük bir endişeyle takip ettiklerini not düşen Almanya Gazeteciler Sendikası, 8 Haziran 2022 tarihinde Diyarbakır’da evlerine ve işyerlerine yapılan polis operasyonlarıyla gözaltına alınan ve akabinde 16 Haziran’da tutuklanan 16 Kürt gazetecinin tutuklanmasını, “Türkiye’yi gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanelerinden biri haline getiren gelişmelerin yeni bir doruk noktasıdır” sözleriyle değerlendirdi.
Özgür habercilik suç değil
Türkiye’nin Sınır Tanımayan Gazetecilerin basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 149. sırada yer almasına da değinen sendika, “Devlet kurumları, istemedikleri haberleri bastırmak için medya çalışanlarına karşı misillemelerini ‘terörle mücadele’ bahanesi altında giderek daha da arttırıyor. Bu nedenle Türkiye, Sınır Tanımayan Gazetecilerin basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 149. sırada yer alıyor. Almanya Gazeteciler Sendikası (dju) dju.verdi.de olarak Kürt ve Türk meslektaşlarımızla dayanışma içerisindeyiz. Erdoğan hükümetini, Türk polisi ve yargısını tutuklanan gazetecileri derhal serbest bırakmaya, siyasi zulme son vermeye ve sansürsüz-engelsiz haber yapmalarını sağlamaya çağırıyoruz. Almanya’da siyasi sorumluluğu olanlara da Türkiye’deki ilişkilerini Türkiye’de basın özgürlüğü için güçlü bir kampanya yürütmek için kullanma çağrısında bulunuyoruz. Özgür habercilik suç değil, demokratik bir toplum için yapıcıdır” dedi.
Birleşik Krallık ve İrlanda
Kürt gazetecilerin tutuklanmasını kınayan Birleşik Krallık ve İrlanda Ulusal Gazeteciler Sendikası da Kürt gazetecilerle dayanışma içerisinde olduklarının altını çizerek, “Ulusal Gazeteciler Sendikası olarak Türkiye’deki son baskınlarda Kürt gazetecilerin hedef alınmasını kınıyor ve yetkilileri tutuklanan gazetecilerin tümünü serbest bırakmaya çağırıyoruz. Türk makamları, ülkedeki tüm gazetecilerin ve medya çalışanlarının güvenliğini ve korunmasını sağlamak için şimdi harekete geçmelidir” sözleri ile gazetecilerin serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Amerika Yazarlar Sendikası
Erdoğan rejiminin son saldırıları karşısında Kürt gazetecilerle dayanışma içerisinde olduklarını bildiren Amerika Ulusal Yazarlar Sendikası ise; gazetecilere, akademisyenlere, siyasi örgütlere ve tüm toplumsal muhalefete yönelik Türkiye’de gerçekleşen saldırıların AKP hükümetinin iktidarını korumak için olduğunu söyledi. “Ulusal Yazarlar Sendikası, 16 gazetecinin son zamanlarda Türk makamları tarafından tutuklanmasını kınıyor. Erdoğan hükümeti iktidarını korumak için gazetecilere, akademisyenlere, siyasi örgütlere ve tüm toplumsal muhalefete saldırırken durumu yakından takip ediyoruz” diyen Yazarlar Sendikası, Kürt halkının sürekli baskı, kitlesel tutuklama, siyasi partilerinin kapatılması ve Türk yetkililerin uyguladığı şiddetle karşı karşıya olduğunun özellikle farkında olduklarını vurguladı.
Kürt gazeteciler ve Yeni Yaşam
Türkiye’de basına yönelik son saldırıları kınamak için uluslararası basın kuruluşlarıyla birlikte çalıştıklarını dile getiren Yazarlar Birliği, koşulların basın özgürlüğü açısından özellikle Kürt gazeteciler ve onların gazeteleri Yeni Yaşam için bir ölüm kalım meselesi olduğunu kaydetti.
“Gazeteciliğin kriminalize edilmesi, yükselen otoriterliğin ve faşizmin bir belirtisidir. Bu durum, George Floyd protestoları sırasında güvenlik güçleri tarafından ABD’li gazetecilerin baskı altına alınmasından Al Jazeera muhabiri Shireen Abu Akleh’in Cenin’de öldürülmesine kadar küresel bir eğilim haline geldi” sözleri ile gazeteciliğin suç olarak gösterilmeye çalışılmasının küresel bir boyutta olduğuna dikkat çeken Yazarlar Birliği, ABD’deki yazarlar, freelance çalışanlar ve gazeteciler olarak şeffaflık ve basın özgürlüğü için mücadele ettiklerini ve Kürt gazetecilerle tam dayanışmalarını ilan ettiklerini belirtti.
Rusya’dan mesajlar
Rusya’daki gazeteciler de tutuklanan Kürt gazeteciler için dayanışma mesajı gönderdi ve derhal serbest bırakılmaları çağrısında bulundu.
Rusya’daki gazetecilerin isimleri şöyle:
- Yelena Petrovna (Beyaz Rusya-Minsk)
- Georgi Vyaçeslaviç (Beyaz Rusya-Minsk)
- Olga Sergevna (Rusya-Sankt-Peterburg)
- Mamed Mustafayev(Rusya-Moskva)
- İşxan Miroyev (Rusya-Moskova)
- Kadir Karamanov (Rusya- Moskova)
- Mussa Allo(Rusya-Moskova)
- Viktorya Sergeevna(Rusya-Rostov na Donu)
- Mixail Magit(Rusya-Moskova)
- Alîk Baravi(Rusya-Moskova)
- Vazir Kaşaxi (Rusya-Moskova)
- Kurdistan Lezgiyeva(Rusya-Moskova)
Ne Olmuştu?
Diyarbakır’da 8 Haziran’da evlerine ve işyerlerine yapılan polis baskınlarıyla gözaltına alınan ve “silahlı terör örgütü üyeliği” ile suçlanan gazetecilerden 16’sı çıkarıldıkları Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği tarafından 16 Haziran’da tutuklandı. Herkesin uyuduğu saatlerde polisler tarafından yapılan operasyonlarla gözaltına alınan 20’si gazeteci, 22 kişi sekiz günlük gözaltı süresini geçirdikleri Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde susma haklarını kullanarak hukuksuz bir şekilde haklarında teknik ve fiziki inceleme yürüten polislere ifade vermediler. Emniyet Müdürlüğü’ndeki ifade alma işlemi sırasında susma haklarını kullanan gazeteciler, savcılıkta ifadelerinin alınmasının ardından Sulh Ceza Hâkimliği’ne çıkarıldı. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yeniden ifadeleri alınan gazeteciler, haklarındaki iddiaları reddederek, sadece gazetecilik yaptıklarını söylemişti.
Gece yarısı tutuklandılar
Nöbetçi Sulh Mahkemesi’ne savcılığın tutuklama talebiyle çıkartılan JINNEWS Müdürü Safiye Alagaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin yine herkesin uyuduğu bir saatte tutuklandı.
Gazeteciler neyle suçlandı?
Polis, savcı ve mahkeme tutanaklarına göre, gazeteci arkadaşlarımıza sorgu sırasında Sterk TV ve Medya Haber TV’ye ne amaçla program yaptıkları, yaptıkları programlarda kullandıkları ifadeler ve haber kaynaklarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinin sorulduğunu görüyoruz.
Gazeteci arkadaşlarımızı teknik takibe alan ve yapılan telefon görüşmelerini dinleyen emniyet mensupları, suçlamaya konu edecek hiçbir kanıt bulamayınca dolaylı ve soyut yollardan delil üretmeye yeltenmiş, elimizdeki tutanaklara göre. Çalıştıkları basın kuruluşlarını veya ürettikleri içerikleri kriminilize etmeye çalışan polis, Diyarbakır’dan kalkan ve Irak Federe Kürdistan’daki bölgeleri bombalayan Türkiye’ye ait savaş uçaklarının haberini istihbarat bilgisi olarak değerlendirmektedir. Oysa, bu bilgiler dünyanın her yerinde haber niteliği taşır. Üstelik gazetecilerin sunmadığı programlar üzerinden suç unsuru olarak görülmüş ve tutuklanma gerekçelerinden biri olmuş.
Tutanaklarda bahsi geçen bir diğer tutuklanma gerekçesi ise gazetecilerin haber kaynakları ile kurdukları iletişimlerdir. Bu kaynaklar da suç unsuru olarak gösterilmeye çalışılmış ve savcılık sorgulamasında yer edinmiştir. Türkiye ve özellikle Kürtlerin yaşadığı illerde 90’lı yıllarda devletin ‘faili meçhul’ bıraktığı cinayetler dünya kamuoyunda bilindiği gibi hala güncel bir mesele olarak gündemdedir. Bazı gazeteci arkadaşlarımızın kayıp yakınları ile kurdukları iletişimler ve yaptıkları haberler örgütsel ilişki olarak tutanaklarda yer edinmiş ve sorguya tabi tutulmuştur.
Epilepsi hastası olan gazeteci arkadaşımız Ömer Çelik’in çocuğuna ait olan tablete el konulmuş ve iktidara yakın basın kuruluşu olan Yeni Şafak Gazetesi tarafından örgütsel doküman olarak basına servis edilmiştir. Çok ciddiyiz. Arkadaşımızın evinde sadece dijital malzeme olarak çocuğuna ait olan oyun tableti ele geçirilmiş. Tutanaklarda mevcuttur.
Aynı gazetede basılmamış evler basılmış olarak servis edildi ve polis tutanaklarında bile olamayan PKK bayrağı arkadaşlarımızın evinde bulunmuş gibi servis edildi.
Gazetecilerin gözaltına ve tutuklanmasına sebebiyet olarak gösterilen dosyaya gizlilik kararı getirilerek ifade ve savunma hakkı gasp edildi. Gazetecilerin tam olarak hangi nedenlerden kaynaklı gözaltına alındığı ve tutuklandıkları savcılık ve mahkeme tarafından açıklanmadı. İddianame hala açıklanmadı. Bu elimizdeki tutanaklara göre devletin en somut kanıtları yukarıda sıraladıklarımız gibi. Geçmişte olan ve hala örnekleri yaşanan basın ve siyasal dava dosyalarına göre bu gizlilik kararı; devletin delil yaratmak için zaman kazanmaya, sahte deliller yaratmaya ve kamuoyu algısını değiştirmeye dönük zaman kazanmaya çalışacağına işaret etmektedir.