AKP-MHP ittifakıyla Kürtlere sömürgeciliğin en ağır koşulları uygulanmaya, dayatılmaya çalışılıyor. Şiddete dayalı, modernizmin geliştirilmiş şiddet yöntemleri uygulanarak sömürgecilik sürdürülmeye çalışılıyor. Yüzyılı aşkındır Kürt halkına çok kapsamlı bir şiddet uygulanmaktadır. Şiddet sadece şiddet araçlarıyla değil şiddetin tüm yöntemleri uygulanarak yürütüldü ve halen de bu şekilde yürütülüyor. Kürt halkına çok ağır bir soykırımcı sömürgecilik uygulandı ve bu süreç devam ediyor, tamamlanmak isteniyor.
Bu sömürgeciliğin uygulanmasının da sebepleri vardır. Bu sebeplerin başında son derece çarpıtılmış ve gerçeklikten kopartılmış bir Türk ulus-devlet yapılanmasıdır. Bu durumun toplumsallıkla, Türk-Türkmen halkıyla hiçbir ilgisinin olmadığı açıktır. Kapitalist sömürgeciliğin büyük bir komplosu, oyunudur. Emperyalizmin bir siyasetidir. Halkları birbirleriyle savaştırıp kendine bağlamanın siyasetidir. Şimdi bu siyasetle oluşturulmak istenen düzenin krizi ve iflası söz konusudur.
Kapitalist-emperyalist zihniyet ve sömürgelikle şekillenen bazı devlet içi kesimler küresel düzlemde iflas etmiş bu siyaseti kendilerinin geliştirdiğini ve bugün kendilerinin bunu sürdürebileceklerini sanmaları ve bu şekilde bir devlet gücünü kullanıp harekete geçirmeleri bir akıl dışılıktan başka bir şey değildir. Kişiliksiz bazı sahte kalemşörlerin günlük olarak bu duruma mürekkep dökmeleri basit bazı bireysel menfaatlerin sonucu olduğu anlaşılmaktadır. Çok büyük bir ciddiyetle yürütülüyor gibi yansıtılan bu durumun siyasal ve toplumsal bir karşılığı ve dolayısıyla gerçek anlamda hiçbir ciddiyeti yoktur. Gerçekte basit zihniyetli insanların toplumsal onur ve ahlaklarını yitirenlerin methiyeleriyle uyguladıkları tarihin en gerici faşizmi vardır.
Peki, bu kadar gerçeklikten kopmuş bir faşizm nasıl oluyor da kendini var kılabiliyor, kendine yer bulabiliyor? Hegemonik dünya sisteminin yaşadığı durumun sonucunda bu olabiliyor. Kapitalist dünya sistemi bir kriz durumunu yaşıyor. Hegemonik bir sarsılma geçirmektedir. Siyaseti parçalanmıştır. Her türlü gericilikle ilişkilenmekten geri durmayan kapitalist egemen güçler bu krizli ve zayıf durumunun sonucunda en köhne faşizmimle uzlaşmaktan geri durmamaktadır. Bugün Türkiye’deki AKP-MHP ittifakını ayakta tutan bu kapitalist güçlerdir. Dünya ile bağı kopmuş bu sistemi dünyayı sömüren sistem ayakta tutuyor. Fakat bu durum faşizmi kurtarmaya yetmeyeceği ortadadır. Hegemonik sistem kendi menfaatleri çerçevesinde Ortadoğu’ya şekil vermeye çalışmaktadır. Stratejik başka bir amaçları yoktur ve hiç kimseyle de stratejik bir ittifakları söz konusu değildir. Böylesi koşullarda faşizmin iddia ettiği argümanları bu şekilde ve aslında hiçbir şekilde gerçekleştirmesinin imkânı yoktur.
Hala tüm yönleriyle haberlere konu olmayan ve siyasal düzeyi yüksek olduğu ve hızla yayılması durumunda çok büyük sonuçlarının olacağı anlaşılan yeni bir durum yaşanmaktadır. Güney Kürdistan halkının yeni bir ayağa kalkışının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu ayağa kalkışın diğerlerinden çok farklı olacağını belirtmek mümkündür. Koşullar değişmiştir. Güney halkının özellikle son elli yıllık ayağa kalkışının doğru temsili yapılamadı. İşbirlikçi kesimler sürekli bunun üzerine oturarak saptırması söz konusu oldu. Yoksa Güney halkının başkaldırıları ve verdiği mücadele, ödediği bedel tek başına bir ülkeyi kurtarmaya, özgürleştirmeye yeterdi. Şimdi durum daha farklı. Kürt halkı çok şey gördü, öğrendi, mücadele etti, çok ağır bedeller verdi. Bunların tümü bir bilinç yarattı. Bu bilinç siyasete döküldü ve bugün dünya ve Ortadoğu gerçekliğinde stratejik bir noktaya gelmiş bulunuyor. Ağır bir faşizmle bu durumu geriye götürebileceğini sanıyor. Ama bu mümkün değildir. Şeladıze halkının karakolları basması bunun durumu ortadan kaldırmıştı. Tayyip Erdoğan’ın uçaklarımızı üzerlerine gönderdik demesi bu durumun itirafıdır. Güney halkının karakolları basması Kürt halkının sömürgeciliği tümüyle deşifre etiğinin ve yeni bir süreci başlattığının ilanıdır.
Şeladıze’de Kürt halkı ulusal birliğe doğru büyük bir adım attı, bunun önündeki son engel olan işbirlikçiliğe büyük bir tokat attı. İşbirlikçi siyasetin ulusal birliğin önündeki en büyük engel olduğu ve bu engelin de nasıl aşılacağı halk tarafından ortaya konuldu. Direnişin yayıldığı ve daha da yayılıp önemli toplumsal sonuçlara yol açacağı anlaşılmaktadır. Leyla Güven zindanda bu direnişi başlattı. Yoldaşları bu direnişi sahiplendi. Şimdi yüzlerce tutsak bu direnişin eylemcisi konumundadır. Faşizm Bakur’da Kürtlerin ayaklanışını bastırmaya çalışırken Kürtler Başur’da ayaklandı. Direniş halklaştı, tüm parçalara yayılıp ulusal düzeye ulaştı. Geriye gidiş artık mümkün değildir.