HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, gazetemize konuştu: Saray’ın, Diyanet’in ve savaşın bütçesi sağlığa ayrılmalı. Siyasi partiler ve sağlık örgütlerini eşit katılımıyla bir koordinasyon merkezi kurulmalı. Toplumsal dayanışma ağları hayatidir
Hüseyin Kalkan/İstanbul
Koronavirüs dünyada yayılmaya devam ederken, Türkiye adım adım İtalya yolunda ilerliyor. Ekonomik, siyasi ve toplumsal kriz üreten AKP-MHP iktidarının ülkeyi yönetemediğini söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, ülkenin içinde bulunduğu zor durumda çıkması için bütün partilerin eşit temsil edildiği bir koordinasyon oluşturulması önerisinde bulundu. Buldan, Tabipler Birliği, Sağlık Emekçileri Sendikasıgibi sağlık meslek örgütlerinin de bu koordinasyonda olmasını öneriyor. HDP Eş Genel Başkanı Buldan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
- Rize başta olmak üzere 15 yerleşim yerinde karantina ilan edildi. (Resmi açıklama bu kadar, gerçekte kaç yerleşimde fiili karantina var bilinmiyor) Ulaştırma Bakanı görevde alındı, insanlara sokağa çıkmayın deniliyor ancak, destekten söz edilmiyor. Türkiye yönetiliyor mu, kriz yönetiliyor mu?
İnsanlığı tehdit eden ve Türkiye’de giderek yaygınlaşan koronavirüs salgını karşısında iktidarın tutumu ve aldığı önlemler bu krizin yönetilemediğini açıkça ortaya koymaktadır. Yönetemiyorlar, yönetiyorlarmış gibi davranıyorlar. Tüm dünyada karantina ve eşlik eden diğer sıkı tedbirler devreye sokuldu. “Biz devlet olarak her ihtiyacınızı karşılamaya hazırız. Önemli olan sizin sağlığınızdır. Gerisini düşünmeyin” diyen sosyal devletler devreye girdi.
Bizde ise, binilmeyen uçağa KDV indirimi getiren, konut kredisiyle müteahhidi kurtaran, krizi fırsata çevirerek kayyım atayan, belediyelerin yetkisini valiye devreden, rant kanalı ihalesini yapan, yoksulu, işçiyi, emekçiyi çalışmak zorunda bırakan, vatandaşa kolonya, sabır ve dua tavsiye eden fırsatçı iktidar anlayışı devrededir.
İhale ve rantı yönetmeyi meslek edinen AKP iktidarının toplum sağlığını tehdit eden salgın krizini doğru yönetmesi tabi ki beklenemez. Süreci şeffaflık içerisinde yürütmüyorlar. Salgının boyutlarının açıklanan resmi rakamların çok daha ötesinde olduğu anlaşılıyor. Gerçek rakamlar ve iller açıklanmıyor. Karantina uygulaması erken dönemde, salgın hastalığının toplum tabanına yayılmasını önleyen tarih boyunca salgına karşı uygulanan bir yöntemdir. Ne yazık ki Türkiye bu salgına karşı etkin bir karantina mücadelesi yürütememiştir. Hastalığın pandemi sürecine kadar bazı ülkelerin deneyimleri yeterince yol gösterici olmasına rağmen Türkiye bu süreci başarısız bir şekilde yönetmiştir
Salgının 11 Mart’ta değil çok öncesinde başladığı kuşku götürmez bir gerçektir. Covid 19’un Dünya Sağlık Örgütü’nce pandemi ilan edilmesiyle, Türkiye’deki vakaların açıklanmaya başlanması aynı tarihe denk düşmektedir. Ocak itibariyle sınırlar kapatılmalıydı, uçuşlar iptal edilmeliydi. İran sınırı çok öncesinden kapatılmalıydı. New York salgının merkezi ilan edilmesine rağmen New York-İstanbul uçuş trafiği daha iki gün önce iptal edildi. Salgının ülkeye girmesine seyirci kalındı. Ciddiyetle yaklaşılmadı. Bu işin fıtratında bu var mantığıyla yaklaşıldı. Dışarı çıkmayın denilerek sorumluluk toplumun üzerine yıkılmaktadır. Çalışmak zorunda olan işçi, emekçi ne yapacak? Bir güvence sağlanmıyor. Kendileri saraylarından çıkmıyor ama ekmeğinin peşinde olan insanlar salgın tehdidiyle karşı karşıya bırakıldı. Olayın ciddiyeti karşısında halen karantina uygulamasına geçilmiş değildir. Parlamentoda araştırma komisyonu kurulmasını önerdik. AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Meclisin sağlık, insan hakları ve plan bütçe komisyonları krize karşı harekete geçmeli dedik, dikkate almadılar. Tüm siyasi partilerin eşit katılımıyla koordinasyon oluşturulmasını önerdik, kulak tıkadılar. Tabipler Birliği, SES gibi sağlık meslek örgütlerinin önerileri, çağrıları ve uyarıları dikkate alınmıyor. Türkiye’de bu krizi iktidar değil koronavirüs salgını yönetiyor ne yazık ki!
- Sizin ülkenin ve krizin çözümü konusunda öneriniz nedir? Bütün partilerin desteklediği ve katıldığı bir çözüm hükümeti olabilir mi?
Daha fazla vakit kaybetmeden biran önce karantina uygulamasına geçilmeli ve karantina sağlıklı bir şekilde yürütülmelidir. Türkiye bu salgınla artık kişisel korunmalar ve yoğun bakım destekli tedavi mücadelesini yürütmeli, bunun üzerinden hızla eksikler giderilmeli, ilaç ve ekipman ihtiyacı hızla temin edilmeli ve solunum destekli yoğun bakım üniteleri biran önce hazır hale getirilmelidir. Siyasi partilerin eşit katılımıyla merkezi bir koordinasyon oluşturulmalı ve çalışmalarına başlamalıdır. Tabipler Birliği, Sağlık Emekçileri Sendikası gibi sağlık meslek örgütleri bu koordinasyonda olmalı ve sürece aktif katılımı sağlanmalıdır. Bu süreci iktidar tek başına yürütemez.
Yürütemiyor da zaten. Bu sürecin yönetilmesinde toplumun kendisi ve sivil demokratik toplumsal örgütlenmeler. Toplumsal dayanışma, işbirliği, kolektivizm çok önemlidir. Bunu gerçekleştirmemiz gerekir. Test sayısının arttırılması hayatidir. Tüm dünya daha fazla test yaparak salgının üstesinden gelmeye çalışmaktadır. Bu kriz sürecinde Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneği, Diyanet Bütçesi ve savunma bütçesi halk sağlığına ayrılmalıdır. Halk sağlığı temel öncelik olmalıdır. KHK ile atılan sağlık emekçileri derhal görevlerine iade edilmelidir. Hastaneler kamulaştırılmalı ve hazır hale getirilmelidir. Sosyal devletin halkın evde kalması için temel ihtiyaçları giderecek şekilde insanların evde kalmasını sağlama sorumluluğu vardır. Çalışmak zorunda olanların iş güvencesi ve ücret güvencesi sağlanarak evde kalmaları sağlanmalıdır. Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüler savunmasız durumdalar. Salgının en çok tehdit ettiği alandır cezaevleri. Bu yüzden infaz yasasında eşitlik sağlanmalı ve siyasi tutuklu ve hükümlüler derhal tahliye edilmelidir.
- Kürt illerine test kiti ve gerekli malzemelerin gönderilmediğin dair haberler var, ayrıca yoksul insanlara yardım yapılmadığı söyleniyor. HDP olarak bu konularla ilgili ne gibi girişimleriniz olacak?
Biz pandemi sürecinden önce parti olarak iki merkezde birbiri ile doğrudan iletişim halinde kriz koordinasyonları kurduk. Her iki merkezde de konunun uzmanı hekim ve sağlıkçı arkadaşlarımız ile kriz yönetiminde deneyimli arkadaşlarımız yer aldı ve almaya devam ediyor. Kriz koordinasyonlarından biri Amed’de diğer ise Ankara’da günün her anı toplantı formatında olacak şekilde çalışıyorlar. An be an süreci yakınen takip ediyoruz. Test sonuçları pozitif olanlar ve partimize iletilenler ile her türlü dayanışmayı sağlamaya çalışıyoruz.
Yoksullara yardım ağını oluşturma noktasında il ilçe örgütlerimiz, yerel yönetimlerimiz, hem gençlik meclislerimiz hem bölge kriz masalarımız ilk günden itibaren yardım için çalışmalara başlandı. İl, ilçe yönetimlerimiz ailelerimizi arıyor ve ihtiyaçları doğrultusunda destekler sunmaya çalışıyor. İhtiyacı olan kesimlere özellikle 65 yaş üstü ve kronik hastalığı olan kimselerin ihtiyaçlarına cevap olmaya çalışıyoruz. Yine 12 maddelik ekonomi paketimizi açıklayarak hükümetin böylesi zor bir süreçte ekonomik olarak neler yapması gerektiğine dair önerilerimizi açıkladık. HDP’li belediyeler bu konuda yerellerde ihtiyaç tespiti yapmaya ve bunları halka ulaştırmaya devam ediyor.
Her bir komisyonumuz ayrı ayrı kendi alanları çerçevesinde çözüm önerilerini sürekli kamuoyu ile paylaştılar. Hükümete de çağrılar yaptılar. Ancak hükümet maalesef gerçekleri kamuoyundan saklayan ve şeffaf davranmayan bir süreç yürüttü. Bu nedenle geldiğimiz tablonun ciddiyetinde hâlâ uzak bir hükümet var.
Bölge’de uzun bir süre test uygulanmadığını biliyoruz. Bölgedeki birçok hastanede hala tanı kiti yok. Test için numuneler alınıyor ama test kitleri mevcut olmadığı için sonuçları öğrenemiyorsunuz. Zaten şu ana kadar elimize ulaşan haberlere göre çoğu hastane test yapmamak adına grip, zatüree gibi teşhisler koyup hastaları evlerine gönderiyor ya da test sonucu ortada olmadığı için normal yoğun bakımlarda hastalara tedavi uygulanıyor. Bu durumun bir an önce giderilmesi için hem bakanlığa gerekli başvuruları yaptık hem de sağlık örgütleri ile beraber ortak hareket etmeye çalışıyoruz. Sağlık örgütlerinin verdikleri bilgiler doğrultusunda açıklamalarımızı, sorularımızı ve taleplerimizi bakanlığa iletiyoruz.
Diğer taraftan Bölge illeri hastane ve sağlık personeli açısından da eşit olmayan koşullara sahip. Bu nedenle Allah korusun olası bir toplum kırımın oluşmaması için hızlı bir şekilde ek sağlık merkezleri kurulmalıdır.
Çin günler içinde geçici hastaneler kurdu veya kurumları hastaneye çevirdi. Bu hastanelerde konumlanacak sağlıkçılar da var. İhraç edilen sağlık emekçileri…
Bir diğer önemli husus ise riskli bölgelerde insanların ihtiyaçlarını giderecek şekilde evinde kalmasını sağlamak devletin sorumluluğundadır. Bunu sağlamadığı sürece olası her ölümden tedbir almamış bir Sağlık Bakanlığı sorumludur.
Bölgede üç arkadaşımız basın toplantısı için bir araya gelse semtler abluka altına alınıyor ama her ne hikmetse pandemi düzeyi bir hastalık için gerekli hassasiyet gösterilerek hastalığın yaygınlaşmasının önüne geçilemiyor. Bu konuda hükümeti uyarıyor ve ciddiyete davet ediyoruz.
Partimiz vekilleri, il ilçe teşkilatları canhıraş bir şekilde halkı bilgilendirmeye ve evde kalmaya ikna etmeye çalışmaktadır. Belediyelerimiz ayrıca önlemler alıyor. Önlem alan belediyelerimize kayyım atayarak halkı salgın tehdidiyle karşı karşıya bırakan bir iktidar var. Korona virüsün tarihteki yeri neyse kayyımcı AKP de tarihin aynı karanlık sayfasında yer alacaktır.
Buradan bir kez daha halkımızı evlerinden çıkmamaya, yaşamlarını koruma altına almaya çağırıyorum. Evde kalmak yaşam için bir zorunluluktur. Tüm halkımızı bu konuda en üst düzeyde duyarlılığa çağırıyorum.