Önceki gün muhalefetin bütün itirazlarına karşın ‘Afet Yasası’nı Meclis’ten geçiren AKP iktidarı, tam bir ‘Deli Dumrul’ mantığıyla hazırlanan bu yasayla, kent yoksullarını çepere iterek rant alanları açmayı planlıyor
M. Ender Öndeş / İstanbul
15 Temmuz darbe girişiminden İsrail’in Gazze soykırımına kadar her musibetten kendisine mutlaka bir ‘Allah’ın lütfu’ payı çıkaran ve fırsatları mutlaka değerlendiren AKP iktidarı, nihayet deprem felaketinden de yeni bir rant kapısı yaratmayı başardı. Gölcük depreminden bu yana uzmanların ve meslek kuruluşlarının uyarılarını kulak ardı yapan ve onları “memleketin gelişmesini istemeyen hainler” olarak gören Türkiye’nin siyasal yönetimlerinin rantçılık açısından en ‘başarılı’ ekibi olan AKP, Mereş merkezli deprem felaketinden sonra önce Hatay’da pilot uygulamasını gerçekleştirdiği ‘el koyma’ politikalarını yasaya dönüştürdü. Her yerin rezerv yapı alanı ilan edilebilmesine imkân tanıyan ‘Afet Yasası’ Meclis’te kabul edildi.
Meclis’ten geçti
Resmi adıyla “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (6306) ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaştı. Kanuna göre, her yer rezerv yapı alanı ilan edilebilecek. Dönüşüm kapsamında borcunu ödeyemeyenler mülkiyet hakkını kaybedecek. Ayrıca uygulama projesi olmasa da araziler ihale edilecek. Kişiler, mülklerini yeni yerleşim yeri şeklinde kentsel dönüşüme sokmak istiyorlarsa mülklerinin yüzde 30’unu devlete hibe etmeli ya da yüzde 30’unun parasal değerini devletin hesabına yatırmak zorunda kalacak.
Yasanın en çarpıcı yanı, bir yerin rezerv alanı olabilmesi için ‘üzerinde yapı olmaması ve meskûn mahal dışında yer alması’ şartının kaldırılması oldu. Yeni yasa ile rezerv yapı alanı ilan edilen yerler dönüşüm için boşaltılıp yerine binalar yapılacak. Şehir merkezlerinde üzerinde yapı bulunan alanlar, özel mülkiyetler, parklar ve askeri alanlar da ‘rezerv alan’ ilan edilebilecek.
Belki de bugüne kadarki en büyük gasp harekâtı olarak tarihe geçecek olan yasayla, yurttaşların binalarının sağlam olup olmamasına bakılmayacak ve özellikle paraları yetmeyen yoksullar açıkça kent merkezlerinin dışına sürülecek, üstelik tapu hakkına açıkça saldırı olan bu uygulamaya karşı hukuki girişimler de sonuçsuz kalacak.
Keyfiyetin önü açılıyor
Konuyla ilgili gazetemize konuşan gazeteci Bahadır Özgür, böyle bir yasadan hazırda çokça parası olanların elbette yararlanabileceğini ama asıl sorunun düşük gelirli insanlar açısından yaşanacağını belirterek, yasadaki anahtar kavramın ‘rezerv alan’ olduğunu, bu konudaki tanımın değiştirilmesiyle tamamen ucu açık, keyfi bir el koyma düzeninin kurulacağını belirtti. Yerinde dönüşümün iktidar tarafından asla düşünülmediğini vurgulayan Özgür, “Ben senin evini yenileyeyim, o arada şurada ucuz fiyata kirada otur, bitince de geri gel biçiminde bir uygulama akıldan bile geçmiyor. Bugün olan ve olacak olan şey, insanlara kendi evini ödenmesi mümkün olmayan fahiş fiyatlarla satmak ve ödeyemeyeni de sürmektir” derken, yoksul Sulukule’nin böyle Halkalı’ya nasıl mecbur edildiğini hatırlatıyor.
İktidara bağlı oluşturulan kurumların istediği bölgeyi ‘rezerv alan’ ilan edip boşaltma yetkisine sahip olmasının çok tehlikeli olduğuna dikkat çeken Bahadır Özgür, “Bu yapılınca herhangi bir hakkın da yok. İtiraz ve yargı süreçleri de yeni yasayla 30 güne düşürülüyor ki, yoksul yurttaşların ne buna yetecek kaynağı ne de uğraşacak zamanı var. İnsanlar nasıl takip edecek de yargı yollarına başvuracak, belki de süresi geçtiğinden haberi bile olmayacak” diyor.
Gözüne kestir ve el koy!
Şimdiye kadar İstanbul’da yapılan operasyonların da zaten aslında riskli alanları değil, şehrin merkezindeki değerli arazileri ve örneğin havalimanı çevresi gibi alanları hedeflediğini, dolayısıyla yapılanların bir ‘depreme hazırlık’ çabası olmadığını ifade eden Özgür, tek bir uzmana ve meslek kuruluşuna danışılmadan, herhangi bir komisyon faaliyeti yürütülmeden hazırlanan yasanın en kritik yanının tamamen ucu açık bir tanım yapması olduğunu belirtiyor. Özgür, “Bu ucu açık tanım, müteahhitlerin gözüne kestirdiği her yerin talan edilmesini mümkün kılıyor” diyor ve eninde sonunda vakanın polis zoruna gelip dayanacağını belirtiyor. Özgür, ayrıca böylece uzun süredir uygulanan yerel yönetimleri yetkisizleştirme ve kent arazilerini merkezin tasarrufuna verme politikasının da bu yasayla perçinlendiğini söylüyor.
HEDEP: En büyük afet sizsiniz
Meclis’teki görüşmeler sırasında “Afet riski alanlarının dönüştürülmesi” teklifine tepki gösteren HEDEP’li Perihan Koca, AKP iktidarına seslenerek, “Bu halk için en büyük afet sizsiniz” dedi. Teklifin depremle, halkın acil ihtiyaçlarıyla, kamucu politikalarla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını belirten Koca, “Ülke tarihinin en büyük vurgunlarından birinin yasal kılıfını uydurmaya çalışıyorsunuz. Ülkeyi kuzeyden güneye, doğudan batıya yağmalayan ama doymak bilmeyen müteahhitler çetesine komple teslim yasasıdır bu. Hali hazırda var olan yasayı Van depreminden hemen sonra çıkardınız, o günden bugüne uyguladığınız kentsel dönüşümün sadece %10’u depremle ilgili diğer tüm dönüşümler rantsal dönüşüm olarak gerçekleşti. Şimdi bu rantsal vurgunun en büyüğüne hazırlanıyorsunuz. Neden çünkü sermaye birikimine ihtiyacınız var ve en iyi bildiğinizi yapıyorsunuz yoksulun malına çöküyorsunuz. Bu yasa afet yasası falan değildir. Kendi anayasanıza bile sığmıyor bu yasa” diye konuştu.