Zafer Yörük
Kar yağışı ve dondurucu soğuklara rağmen Karadeniz’de sular ısınırken Erdoğan Kiev’e gitti ve Rusya ile Ukrayna arasında arabulucu olma önerisini yeniden dillendirdi. Rusya bu öneriye itibar etmeyince Erdoğan’ın söylemini ‘ev sahibi’ olma önerisi istikametine döndürdüğü görüldü. Ev sahipliği, Ukrayna ile Rusya’nın aralarındaki anlaşmazlıkları Türkiye’de görüşmelerini içeren bir davet. Yani söz konusu olan üçüncü bir tarafın katılımı değil, iki tarafı bir araya getirecek bir mekân sunma önerisi. Ama bu kadarı bile aslında hayalci bir beklenti. Çünkü Putin, sorunun muhatabının Zelenski ve Ukrayna değil NATO olduğu görüşünde. Bu nedenle de ABD başkanı Biden’la görüşmenin daha uygun olduğunu ve bu kapsamda Türkiye’nin herhangi bir rolü olamayacağını düşünüyor.
Erdoğan-Zelenski görüşmesinin tek kayda değer sonucunun iki ülkenin birlikte SİHA üretimine geçme konusunda anlaşmaları olduğu görülüyor. Türkiye, son bir yıldır Erdoğan’ın damadına ait Bayraktar fabrikasının ürettiği TB2 tipi SİHA’ları Ukrayna’ya satmaktaydı. Rusya, bu SİHA’ların Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı Rus bölgesine karşı kullanıldığı saptamasından hareketle, bu ticari ilişkiden duyduğu rahatsızlığı daha önce dile getirmişti. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye’den ithal etmek yerine, Bayraktar firmasının da ortaklığıyla Ukrayna artık kendi topraklarında SİHA üretecek ve Türkiye’nin herhangi bir doğrudan sorumluluğu olmaksızın istediği gibi kullanacak.
Ukrayna-Rusya arasında son aylarda tırmanan gerginlik, tehlikeli boyutlara varmış bulunuyor. Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya katılmayacağı üzerine taahhüt talebiyle devasa ordusunun önemli bir bölümünü batı sınırına ve Belarus’a yığmayı sürdürüyor. Bunun karşılığında ABD ve NATO ülkeleri Ukrayna’ya silah sevkiyatı yaparken Polonya ve Baltık cumhuriyetleri topraklarındaki NATO güçleri de yeni birliklerle takviye ediliyor. Amerikan yönetimi, Rusya’nın Ukrayna’ya girmesi halinde sürpriz bir karşılık vereceği uyarısında bulundu. Soğuk Savaş yıllarının iki süper gücü yeniden savaş nizamında karşı karşıya; eller tetikte.
Türkiye, bir NATO üyesi olarak bu çatışmada taraf olduğundan Ukrayna’ya silah satmasında gayrı nizami bir durum yok. Ama aynı Türkiye’nin karşı tarafın lideri Rusya’dan S 400 füzeleri satın aldığı da bir gerçek. Rusya’dan Avrupa’ya petrol ve doğal gaz boru hatlarının bazıları da Türkiye üzerinden geçiyor. Ayrıca, stratejik enerji üretim yatırımları olan Mersin ve Sinop nükleer santralleri Rusya tarafından inşa edilmekte. Turizm gelirleri ve dış ticaret açısından Rusya’nın taşıdığı önem ise herkesin malûmu. Dahası, Rusya’yla açık sürtüşme, kış ortasında ülkeyi doğal gazsız bırakma riski de taşıyor. Bu koşullar altında Erdoğan’ın Kiev’den bir ‘eyy Putin!’ narası atması çok akılcı olmazdı. Aksine, bir askeri çatışma halinde Rusya’nın Boğazların kontrolü ile ilgili talepleri olması ve Türkiye’nin de geçmişte Gürcistan çatışması sırasında olduğu gibi bunları yerine getirmesi daha büyük olasılık.
ABD ve NATO müttefikleri, geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde hassas bir çizgi üzerinde hareket ediyor olmasını anlayışla karşılayacaktır. Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti, somut sonuçlardan çok Biden yönetimi ile aradaki buzları eritmeyi uman bir hamle olarak önem taşıyor. Erdoğan Ukrayna anlaşmazlığında elinden geldiğince ABD saflarında olduğu mesajını iletmiş bulunuyor. Yani bir ‘eyy Biden !’ narası da söz konusu değil.
Jeopolitik uzmanları, Ukrayna krizinin seyrinin, içinde bulunduğumuz Şubat ayı içinde netlik kazanacağı görüşünde. İşgal olacaksa, eli kulağındadır çünkü karların erimesiyle birlikte gelecek uzun çamurlu mevsimde tankların ilerlemesi dolayısıyla da savaş, uzun süre mümkün olmayacaktır. Öte yandan, Türkiye’nin uluslararası arenada ABD iradesine yeniden teslim olma yolunda atması gereken adımlar Ukrayna ile sınırlı değil. ‘Darbeci’ Birleşik Arap Emirlikleri ile ‘hain’ Suudi Arabistan ziyaretleri üzerinden Ortadoğu’da ABD müttefikleri arası uyum sürecine yapması gereken katkılar sırada bekliyor. Bu süreçte en önemli gelişme, İsrail devlet başkanının Mart ayı içinde Ankara’da ağırlanması olacak.
Tabi Biden yönetimi bu esnada boş durmayacak ve geçtiğimiz günlerde bir operasyonla ortadan kaldırdığı IŞİD halifesinin nasıl olup da yine Türkiye sınırı yakınında ikamet etmekte olduğunu sorgulayacak. IŞİD’in önceki halifesi El Bağdadi de iki yıl önce Türkiye topraklarına yaklaşık El Kureyşi kadar yakın mesafede bulunarak öldürülmüştü.
Rivayet odur ki, yakın zamanda bir tanesini öğrendiğimiz Çerkes atasözlerinden biri de şöyledir: ‘Rüzgâr nereden eserse fırıldak oraya döner.’