Çocuklardı onlar. Bildiğimiz çocuklar… Ama teslim olmadılar Nazi hoyratlığına, giyimlerinden şarkılarına ve sokak kavgalarına kadar hep çıbanbaşı oldular. Bedeli ağır oldu ama geriye bir miras bıraktılar
25 Ekim 1944 sabahında, Köln’ün Ehrenburg banliyösünde, 13 darağacı kuruldu. 13 genç insan sehpaya çıkarıldı. İçlerinden altısı, ‘Edelweiss Korsanları’ (Edelweiss Pirates) üyesi çocuklardı. Sonradan o caddeye ismi verilecek olan Barthel Schink, 16 yaşındaydı; diğerleri de öyle. “Bir gün yine özgür olacağız / zincirleri kırmak üzereyiz. / Yumruklarımız güçlü ve sert / ve bıçaklarımız keskin / gençliğin özgürlüğü için” diyorlardı şarkılarında. Çocuktular ama büyükler kadar iş gördüler Nazi rejimine karşı.
Tek tip olmaya isyan
Tarihin derinliklerinden ancak çok sonraları çıkarılabilmiş olan bu anti-Nazi grubun hikâyesi çok trajik aslında. Her şey 1930’lu yıllarda Hitler Gençlik Örgütü (HitlerJugend – HJ) üyeliğinin zorunlu hale getirilmesiydi belki. Nazi yasalarıyla HJ üyeliği sadece zorunlu hale getirilmiyor, üye olmamak suç sayılıyordu; böylece Naziler çocukluktan itibaren milyonlarca genci rejimin köleleri haline getiriyordu.
İlk Edelweiss Korsanları, 1930’ların sonlarında, çoğunlukla 14 ve 18 yaşları arasındaki gençler arasında ortaya çıktı. Almanya’nın birçok şehrinde otonom Edelweiss grupları vardı; örneğin Köln’de ‘Navajos’ olarak biliniyorlardı. Alp Dağları’nın uçurumlarında açan Edelweiss çiçeği, bir rozet olarak ortak simgeleriydi. Zamanla sayıları 3 bini aşan bu çocukların ortak özelliği, Nazilerin gençliği kontrol etme isteğine karşı çıkmalarıydı.
Teslim olmayan ruh
Yaptıkları çok fazla bir şey değildi aslında, en azından başlangıçta… Neredeyse tümü işçi sınıfı kökenli olan gençler için HJ üyesi olmamak bile bir eylemdi. Hitler gençliğinin savunduğu her şey Edelweiss Korsanları’nın karşı çıktığı her şeydi. Onlar üniforma giyip Nazi propaganda müziği dinlerken, Korsanlar damalı gömlek ve kısa pantolonlar giyip Yahudi müzisyenleri ve devletin sevmediği şarkıları dinliyorlardı. Korsan grupları, kendi aralarında cinsel ayrım da yapmıyor ve yasalara karşı çıkarak kırsal bölgelerde yürüyüş ve kamplar yaparak kendi bohem alanlarını yaratmaya çalışıyorlardı. Ama en sevdikleri etkinlik şüphesiz Hitler gençliği devriyelerini pusuya düşürüp dövmekti.
Daha sonra Nazi otomobillerinin benzin deposuna şeker dökmek, Nazi karşıtı broşürler dağıtmak geldi. Toplama kamplarından kaçanlara yardımlar, yetişkin direniş gruplarına patlayıcı çalmak ve Yahudilerin gizlenmesi gibi daha cesur etkinlikler de bunlara eklendi.
Bugünden bakılınca bütün bunlar basit görünebilir belki ama 1930’ların sonunda çok tehlikeli işlerdi yaptıkları. Yine de başlangıçta, Nazilerin tutumu nispeten yumuşaktı. Gestapo bu ‘veletleri’ küçük bir pürüz olarak görüyor ve biraz dövdükten sonra saçlarını kökten tıraş edip bırakıyorlardı. Ancak SS lideri Himmler hoşlanmadı bundan. Ağaç yaşken eğilmeli ya da biçilmeliydi! Ocak 1942’de Heydrich’e yazdığı bir mektupta “sadakat göstermeyen gençlik gruplarına” hoşgörü gösterilemeyeceği belirterek hepsinin toplama kamplarına gönderilmesini istiyordu. “Çöp toplatın onlara! Aşağılayın!” diyordu.
Unutulup gittiler ama…
10 Kasım 1944 sabahına böyle gelindi. “Patlamamış İngiliz bombalarından çıkarılan patlayıcıları kullanarak Köln’deki Gestapo merkezini havaya uçurma” planlarına sahip olduğu iddia edilen 13 kişi yargılanmaksızın idam sehpasına çıkarıldı. Bunun doğru olup olmadığı bilinmiyor ama asılanlardan altısının Korsanlar’dan olduğu kesindi. 2011’de 82 yaşında yaşamını yitiren son Korsanlar’dan biri, Jean Jülich, o gün şanslıydı. 1945’te bir toplama kampından sağ kurtulabildi.
İşin ilginci savaş sonrasında da sevilmedi onlar. Gestapo’nun dosyalarını esas alan Amerikan otoriteleri onları haydut olarak görüp tutuklamaya devam ederken, Sovyet bölgesinde de bozguncu ve otorite tanımazlar olarak görülüp cezalandırıldılar. Öyle ki, ancak uzun yıllar sonra bu genç insanların bir ‘direniş grubu’ olduğu resmen teslim edildi. Yıllar sonra “Edelweiss Pirates” filmini yapan Yönetmen Nico von Glasow, Jean Jülich’e “Ben Köln’de büyüdüm. Neden hiç sizi duymadım” dediğinde aldığı cevap çok ilginçti: “Ülkede tek bir kahraman varsa, geri kalanlar bunu hiç bilmediklerini söyleyebilirdi. Ama her sokakta bir kahraman olduğu anlaşılırsa, herkes kendini kötü hisseder.”
Belki de uzun süren unutuşun sırrı gerçekten de buydu: Çocuklar direnirken susmanın utancı…
* Edelweiss Pirates filmi için: https://vimeo.com/99341412 Edelweiss Pirates (for subtitles click on cc)https://vimeo.com