Salih Yılmaz
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarının çözümünde önemli bir siyasi güç olan HDP’nin siyasi anlayışını ve izlediği siyaseti üçüncü yol olarak tanımlaması, söz konusu olgunun üzerinde durmayı ve anlaşılmasını önemli kılmaktadır. AKP-MHP iktidarının Kürt soykırımını gerçekleştirmek ve tüm demokrasi çevrelerini ezerek kendisinin mutlak otorite olduğu dinci, milliyetçi ve faşist bir sistem kurma siyasetinin zayıfladığı, dışarıda küresel ve bölgesel dengelerin oluşmasındaki rolünün; içeride de toplumu kontrol etme ve yönetmedeki etkisinin azaldığı bir süreçte üçüncü yolun ve onun ortaya çıkaracağı sonuçları anlamanın önemi daha da artmıştır.
Çünkü tüm bunların ortaya çıkmasında, AKP-MHP iktidarının yürüttüğü siyasetin zayıflaması ve toplum üzerindeki etkisinin azalmasının nedeni üçüncü yol anlayışı ve siyasetinin ortaya koyduğu duruş ve geliştirdiği mücadele olmuştur. Dolayısıyla daha konunun girişini yaparken üçüncü yolun temel bir ilkesiyle karşılaşmış olduk. Bu ilke mücadele ilkesidir. Eğer halkların, kadınların ve tüm demokratik güçlerin AKP-MHP iktidarına karşı büyük mücadelesi olmasaydı AKP-MHP iktidarı şu anki zayıf durumu yaşamaz ve Kürt sorununun çözümü tartışılmazdı.
Üçüncü yol denen çizginin tarihsel, toplumsal ve güncel boyutları vardır. Çağımızın egemen sistemi olan kapitalist modernite insanlığın başına büyük belalar sarmış durumdadır. İnsanlık olarak önemli sorunlar yaşamaktayız. Dünyamız gerçekten tehlike altındadır. Doğa büyük bir saldırı ve yıkıma maruz kalmaktadır. Bir taraftan teknik gelişmeler vs. var ama diğer taraftan büyük bir ahlaki çöküş, toplumsal çözülüş ve çürüme var. Tüm bunlar kendiliğinden ortaya çıkan, doğal gelişmeler değildir. Çağımızın egemen sistemi olan kapitalist modernite anlayışı başta olmak üzere sömürgen, sınıflı, hiyerarşik zihniyetle bezenmiş zihniyet ve siyasetin sonucu olarak bu olumsuzluklar yaşanmaktadır. Dünyanın her yerinde bunun yol açtığı sonuçları görmek mümkündür. Bu durum kimi yerlerde orman yangınları, kim yerlerde sel felaketleri, kimi yerlerde beslenme ve açlık; adalet ve eşitlik; göç ve barınma sorunları vb. şeklinde yansımaktadır. Ortadoğu’da bunların hepsi ve daha fazlası neredeyse birlikte zuhur etmektedir ve bu durum gerçekten bir trajediye yol açmaktadır. Afganistan’da yaşananlar bunun somut hali oldu.
Ortadoğu’nun diğer yerlerinde de durum Afganistan’dan farklı değildir. Ne kapitalist modernite zihniyeti ve siyaseti ne de kapitalist modernite güçlerinin siyasetinin sonucunda ortaya çıkan ve ona dayanarak var olan geleneksel örtülere bürünmüş güçlerin insanlığa, topluma herhangi bir katkısı vardır ve yaşadığımız sorunları çözecek zihniyete ve siyasete sahiptirler.
Kürt meselesinin ortaya çıkışı ve çözümsüzlüğü de kapitalist sistemin Ortadoğu’daki siyasetinin bir sonucudur. Yakın Çağ’da insanlığa yaşatılan önemli sorunlardan biri de Kürt sorunu oldu. Bu durum Kürtler başta olmak üzere geniş bir çevrenin özgürlük ve demokrasi sorununu yaşamasına, büyük acılar ve değer kaybı yaşamasına neden oldu. Kürtlerin varlığı yok sayıldı, varlıkları inkar edildi. Fakat inkar edilseler de Kürtler vardılar. O vakit bunun gereği olarak varlıkları ortadan kaldırılmalıydı ve işte Kürtlerin varlığının ortadan kaldırılması için yüzyıldır başlatılan savaş bunun sonucudur. Kürtler de yüzyıldır buna karşı direniyor, varlık mücadelesini veriyor.
Kürt sorununun aynı zamanda Türkiye’nin diğer sorunlarının ortaya çıkmasının nedenidir. Türkiye’nin ekonomi başta olmak üzere temel sorunları özgürlük ve demokrasinin olmamasının bir sonucudur. Türkiye’de özgürlük ve demokrasi Kürtlerden dolayı bu kadar kısıtlanmaktadır. Özgürlükler ve demokrasi sorunu çözülse Alevilerin, emekçilerin, farklı yaşam tarzını tercih eden geniş toplumsal kesimlerin, emekçilerin sorunları çözülecektir. Fakat Kürt varlığının yaşam bulması ve Kürt sorununun çözülmesi özgürlüklerin ve demokrasinin gelişmesiyle sağlanacağından ötürü Kürt düşmanlığı ve inkarı üzerinden kurulu olan zihniyet ve siyaset bunun önünde engel olmaktadır.
İşte Kürt sorununun çözümünden bahsedildiği bir dönemde Tayyip Erdoğan ‘Kürtler yoktur’ dedi. Bu devletin Kürtlerin varlığına dönük yaklaşımını ifade etmektedir.
Halbuki Kürt sorununu çözmek Türkiye’de önemli bir demokratik dönüşümün ortaya çıkmış olması, Ortadoğu’nun demokratik gelişmeye açılması, emperyalizmin bölgedeki etkinliğinin son bulması, Suriye, Irak ve İran’da köklü değişimlerin gelişmesi demektir.
AKP-MHP iktidarı Kürt düşmanlığından ve Kürtlere karşı yürüttüğü siyasetten dolayı tüm bunların gelişmesi önünde bir engeldir. Yani AKP-MHP bir insanlık sorunudur artık.
İnsanlığın yaşadığı sorunlar ancak köklü ve yeni bir zihniyet ve siyasetle çözülebilir. Bu çözümün unsurları ve aktörleri bu sorunları yaşayan gerçek insanlardır. İnsanlığın ve hepimizin sorunlar yaşamasına ve sorunlarımızın çözümsüz bırakılmasına yol açan zihniyet bencil, hiyerarşik, mülkiyetçi, buyurgan ve antidemokratik bir karakterdedir.
Bu zihniyetle ve onun uzantıları olan AKP-MHP gibi bölgesel ve yerel güçlerin zihniyetiyle sorunlar çözülemez, adil ve doğru bir yaşam kurulamaz. Tüm bu haksızlıklara karşı baştan beri mücadele edenler; küresel boyutta kapitalist modernitenin tüm insanlığı, yaşamı ve doğayı yutmasına; bölgede faşizmin ve despotizmin egemenliğinin kurulmasına engel olanlar üçün yolun yolcuları, bu yolcuların zihniyeti üçüncü yolun anlayışı ve siyaseti olmaktadır.
Türkiye’de Kürt sorununun meşru muhatabının tartışıldığı bir dönemde HDP’nin kendi farkındalığını daha iyi anlaması önemlidir. Çünkü HDP her konuda üçüncü yolun temsilidir. Örneğin HDP’nin üçüncü yolu mu geliştirecek yoksa seçimlerde CHP’yle ilişkileri mi olacak, diye belirtiliyor. HDP eğer seçimlerde veya başka konularda birileriyle ilişkiler geliştirirse bunu üçüncü yolun adına yapmış olacak. Çünkü üçüncü yol veya demokrasi ittifakı HDP’nin asli kimliği, zihniyeti ve siyasetidir.