Veysi Sarısözen
Diyelim ki patlıcan fiyatları ehven. Bu pahalılıkta ne yaparsınız? Elbette patlıcan yemeği yaparsınız. Bugün patlıcan kızartması yaptınız. Yarın patlıcan musakka. Sonra “etsiz” patlıcan kebap. Derken imam bayıldı… Evde çocuk isyanı çıkar. Çocuk muzip; “baba bana bir bardak su ver patlıcansız olsun” deyiverir.
Altılı Masa tur üstüne tur bindirirken, seçmene neredeyse “patlıcanlı su” içerecek, bir de “afiyet olsun” diyecek.
Sizce bu Altılı Masa liderleri o masada ne konuşuyorlar? Ben size söyleyeyim:
“Kazara başkanlığı kazanır, AKP-MHP’yi iktidardan düşürüp iktidar olursak ne yaparız?” diye birbirlerine soruyorlar. Bu sorunun cevabını değil “istikşafi” toplantılarda istihareye yatsalar rüyalarında bile bulamazlar. Toplantıların uzaması “kimin başkan olacağını” bilmediklerinden değil, başkan yaptıklarının ne yapacağını bilmediklerindendir.
Erdoğan doları bilerek yükseltiyor. Enflasyonu bilerek azdırıyor. İşsizliği bilerek tırmandırıyor. Orduyu neredeyse Sarıkamış’a süren Enver Paşa gibi Zap’ta kışı bekliyor. Donmuş asker tabutlarının başına Altılı Masa’yı davet edecek. Gitme de görelim. Erdoğan bilerek Türk dış politikasını karman çorban ediyor. Altılı Masa lal olmuş. Madrid NATO bildirisinde Rusya ve Çin’e savaş açılmasına ne “evet” diyebiliyor, ne “hayır”. Erdoğan bıyık altından gülerek Putin ne derse onu yapıyor, üstüne üstlük bir de Şanghay İşbirliği Örgütü’nün toplantısında NATO’ya gözdağı verecek. Altılı Masa Şanghay’e ne “evet” diyebiliyor, ne “hayır”. Erdoğan Altılı Masa’nın altını mayınlarla döşedi.
İçlerinde bir Babacan “iyimser”. “İki yılda enflasyonu tek haneye indireceğim” diyor demesine de o iki yıl boyunca başına neler geleceğini düşünmüyor. Karşısında hepsi de yandaşlar arasından seçilmiş yargı var, Erdoğan’ın “kara kutusu” MİT var, polis var, Akar’ın yönettiği ordu var. SADAT var. Saray’ın “Beşli çetesi”, o çeteyle iltisaklı mafyası var. İki yılda enflasyonu tek haneye indirmek mümkün olmasına mümkün de bu devlet cihazını hizaya nasıl getirecek Babacan? Yüzü rahmetli Menderes’e çok benziyor, Allah sonunu benzetmesin.
İşte Altılı Masa’da bu ve benzer işler konuşuluyor. Masada patlıcanın baklavası bile var da Erdoğan sonrasında mide fesadına karşı içilecek gazoz yok.
Uluslararası duruma da elbette bakıyorlar. Muhtemelen içlerinden birisi “ben Biden ve Putin’in yerinde olsam bizim Altılı Masa’yı değil, Erdoğan’ı desteklerdim” diye konuşmuş olmalıdır. Öyle ya, Biden ve Putin bu Altılı Masa’nın altı parçalı haline bakıp, “bunların her biri bizim için iyi olabilir de, altısı bir arada hiçbir işimize yaramaz” demiyorsa ben, Soylu gibi konuşayım, hemen yazı yazmaya son veririm. Altılı Masa “anti emperyalist” olduğundan değil. Emperyalizmin işlerini yüzlerine gözlerine bulaştıracağı için Erdoğan’ın “alternatifi” sayılmıyorlar. Altı partinin her biriyle, o altı partinin içindeki hiziplerin her elebaşısıyla tek tek konuşmak mı, yoksa Erdoğan’la, üstelik yalnızca “Halifemizdir” diyen “tercüman” Kavakçı’nın katıldığı toplantıda teke tek konuşup anlaşmak mı kolaydır?
Altılı Masa şeflerine küresellerin laf anlatması çok müşküldür. Lafı anlamadıklarından değil, biri Amerikalının ya da Rus’un lafına “emriniz olur” dese, öteki, kendisine hitap edilseydi “he” diyecekken, “ne ediyon ortak” diye rekabet ruhuyla işleri bozacak. Bunlarla uğraşacağına alırsın karşına “tek adamı”, elinde artık beyzbol sopası mı olur, yoksa kasadaki çakma darbenin dosyaları mı, Bilal’e anlatır gibi anlatırsın…
Ben eksik anlatıyorum, Altılı Masa neyin ne olduğunu benden daha iyi biliyor. O nedenle de, şunun şurasında seçimlere yedi sekiz ay varken, sahaya ineceklerine bir onun evinde, bir ötekinin merkezinde “patlıcan yemeklerinin ve tatlılarının tarifesi” hakkında konuşuyorlar. Buna içindekileri “iktidara gidiyoruz” sansınlar diye treni sallamayı da ekleyebilirsiniz. Vatandaş “sallan yuvarlan” ketemperesine gelmiş bulunuyor.
Bu vatandaş her geçen gün daha büyük bir öfkeyle “lafı uzatmayın, şu iktidara hele bir gelin” dedikçe, bunlar içlerinden, Aziz Nesin’in öyküsündeki cinayetten yargılanan Laz gibi, “gelelim de asaysunuz bizi” diye “pışşık” yapıyorlar.
Muhalefetin iktidar perspektifi olduğuna inanmıyorum. Çok zekiler, başlarına geleceği biliyorlar.
Onlar böyle tur üstüne tur bindire dursunlar, nihayet iyi bir haber okudum. Bir başka altı parti “Emek ve Özgürlük İttifakı”nı kurmakta anlaşmış. “HDP’nin öncülüğünde” deniyor da, ben bu ittifakın “kolektif öncülük”le yönetileceğini düşünüyorum. Çünkü bu partiler ne “patlıcan” yemeğini, ne de “patlıcan pastasını” paylaşma derdinde değiller. Halkın emek ve özgürlük mücadelesinde ödenecek “bedelleri” eşit olarak paylaşmaktan başka bir beklentileri yok. Çünkü onlar bu seçimlerde “iktidar” olsak mı, olmasak mı sorusunu tartışmıyorlar. Anlaştıkları apaçık meydanda: Muhalefeti demokrat bir ortak aday göstermeye ve AKP iktidarına son vermeye zorlayacaklar. İktidarın devrilmesini sağlayacaklar ve muhalefete de “asılan adama ip nasıl destek veriyorsa”, işte öyle, onları “hem ağlarım hem giderim” diye diye iktidar hedefine doğru itekleyecekler.
Ama asıl işleri, muhalefetin iktidarda yapacaklarından sonra değil, Saray düştükten hemen sonra başlayacak. O nedenle “HDP’nin oyu var, bunların neyi var” diyenlere kulak asmayın. Seçimlerden sonra, faşist aygıt parçalanıp, onun surlarında demokrasiye giden gedikler açıldığı zaman, o altı partiden en “küçük” olanın tek bir üyesi bile Mahir olur, Deniz olur, İbo olur da, “kelle koltuğunda üç gün savaştı, devrim devrim deyip geçti Genç Osman” gibi burca “emek ve özgürlük bayrağını” çekebilir. Faşist Reichstag’a kızıl bayrağı çeken Kızıl Ordu askeri gibi.
Evet! Seçim günü “bir şey” olacak. Ama asıl seçimin ertesi günü “çok şey” olacak.