Giresun ve Rize’deki sel felaketinin ardından Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’ndan uyarı geldi: Bilimi dikkate almadan devam edersek, bu acı olayları yaşamaya devam edeceğiz
Giresun ve Rize’de yaşanan sel felaketlerini değerlendiren Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, uç meteorolojik olayların sıkça yaşanabileceğine dikkat çekti. Kutoğlu, yapılan 6 yıllık çalışmada Türkiye’de 6 sene içerisinde yağışa dönüşebilir su miktarının arttığını ve giderek artış gösterdiğini belirterek, “Şehirlerimiz üzerinde asılı kalan bu nem tabakası bir soğuk hava dalgası geldiğinde artık havada asılı kalamıyor” diye konuştu.
İklim değişiyor
Bilimsel göstergelere göre bu tür afetlerin ilerleyen zamanlarda sıkça yaşanabileceğinin altını çizen Kutoğlu, “Giresun’da büyük bir sel felaketi yaşadık. Bilimsel göstergeler gösteriyor ki bu tür afetleri ilerleyen zamanlarda da sıkça yaşayacağız” dedi. Küresel iklim değişikliği sebebiyle yerel iklimlerde değişimlerin yaşandığını söyleyen Kutoğlu, “Bu değişimin yanı sıra şehirlerimiz giderek betonlaşıyor. Bu ikisinin etkisiyle uç meteorolojik olayları sıkça yaşayacağız. İnsanoğlu hayatını sürdürebilmek için doğa üzerinde birtakım değişiklikler yapıyor. Örneğin nüfusumuz arttıkça daha çok tüketiyoruz. Doğaya atmosfere daha çok karbon salıyoruz. Isınmak ve elektrik kullanmak için fosil yakıtlar kullanıyoruz. Bunlar atmosfere karbon salınımı yapıyor” diye konuştu.
20. yüzyılda 2 derece ısındı
Atmosfer tabakasındaki gaz konsantrasyonunun değiştiğini hatırlatan Kutoğlu, “Bu ne demek normal şartlar altında güneşten gelen ışınların bir kısmı yer yüzeyine çarptıktan sonra enerjisini kaybetmeden yine atmosferin dışarısına çıkabiliyordu. Ancak atmosfer tabakasında gaz konsantrasyonu değiştiği için güneş ışınları sera gazları nedeniyle büyük kısmı atmosferin dışına çıkamıyor. Sıcaklık, atmosferde su buharında ve bu gazlar tarafından tutuluyor. Atmosferdeki sıcaklık artıyor. Sadece geçtiğimiz 20. yüzyılda 2 derece sıcaklık artışı oldu. Oysa bu kadar sıcaklık artışı geçmiş dönemde ancak bin yılda gerçekleşebilmişti. Isınma olayı giderek devam ediyor” diye konuştu.
Yağmur toprakla buluşamıyor
Betonlaşmanın da çarpan etkisi oluşturduğunu hatırlatan Hakan Kutoğlu, yazın yağan yağışların toprakla buluşamadan buharlaşıp atmosfere geri dönünce uç meteorolojik olaylara sebep olduğuna dikkat çekerek, “Yollar, binalar hızlı bir betonlaşmaya neden oluyor. İklim değişikliğini gözetmeden yapılan bu değişiklikler nedeniyle özellikle yaz aylarında yağan yağışlar toprakla buluşamıyor. Yer altı suları olarak yer altına inemiyor. Doğanın topografyasını değiştirdiğimiz için su doğal akış yolundan akamıyor, dağlardan tepelerden gelen sular, geçiş yolu bırakmadığımız için karayolları derelere dönüşüyor. Betonlaşmada çarpan etkisi yapıyor. Yazın gün boyu sıcaklık artışı oluyor. Beton binalar bu sıcaklığı gün boyu emiyor. Gece olduğunda da bu sıcaklık tekrar ısınan beton yapılardan atmosfere yayılmaya devam ediyor” dedi.
Yağışa dönüşebilir su arttı
Üniversite tarafından yapılan 6 yıllık çalışma sonucunda yağışa dönüşebilir su miktarında artışların olduğunu tespit ettiklerini belirten Kutoğlu, “Yaz aylarında yağan yağmur ısınan beton, asfalt gibi yapılar nedeniyle sular toprakla buluşamadığı için yeniden buhar olarak atmosfere karışıyor. Orada yağışa dönüşebilir su buharı olarak bekliyor. Üniversitemizde yapılan 6 yıllık çalışma ile Türkiye’de yağışa dönüşebilir su miktarı artmış durumda ve giderek de artış sergiliyor. Şehirlerimiz üzerinde asılı kalan bu nem tabakası bir soğuk hava dalgası geldiğinde havada asılı kalamıyor. Bu nedenle şehirlerimizin üzerine 1-2 sene içerisinde yağması gereken toplam yağış bir anda yağıyor. Yoğun yağışa göre dizayn edilmemiş altyapı yağışları kaldıramıyor, derelerimiz menfezlerden taşmaya başlıyor. Riskli nehir yataklarına yerleşim yaptığımızda ise maalesef Giresun, Rize ve başka şehirlerde yaşanan hadiseler gibi felaketleri yaşıyoruz” diye belirtti.
Bilim dikkate alınmalı
Prof. Kutoğlu, “Bilim bize bunların olabileceğini söylüyor. Biz uydu teknolojileri sayesinde yağışa dönüşebilir su buharını gün gün takip edebiliyoruz. Bu tip olayların olabileceğini önceden biliyoruz. Geliştirilen modeller sayesinde ani bir su baskını olduğunda nerelerin sele maruz kalabileceğini coğrafi bilgi sistemi destekli olarak ortaya koymak mümkün. Kentlerimizi tasarlarken imar planlarımızı yaparken yeni ortaya çıkan tabloya göre tedbirlerimizi almamız gerekiyor. Hiçbir şey yapmadan, bilimi dikkate almadan devam edersek bu acı olayları yaşamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
EKOLOJİ SERVİS