Yazınsal ve görsel medya yoluyla uç bir toplum yaratma çabasına giren TV kanalları, şiddet toplumunu ince ince işliyor
İçinde bulunduğumuz yüzyılda medyanın toplum üzerindeki etkisi her geçen gün artıyor. Bu etkiden ve toplumun şekillenmesinden söz edince gönül ister ki olumlu yönden olsun. Ne yazık ki bunu TV kanallarında görmek hiç de mümkün olmuyor. Bu haftaki medya kritik köşesinde, TV kanallarındaki yayın akışına değinmek istiyoruz. Beyinsel zehirlenmenin kaynaklarının başında gelen TV kanallarının yayın akışı, şiddeti besleyen, büyüten ve adeta onaylayan bir misyon üstleniyor. Yayınlarda “toplumu olumsuz etkileyecek, kin ve düşmanlığı büyütecek” söylem ve politikalara karşı yaptırım uygulama sorumluluğu olan bir kurum var: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK). 2017 yılında evlilik programlarının “toplumun geleneklerine aykırı, aile yapısını bozan” yayınlar olduğu yönünde gelen 120 bini aşkın şikayet ve 690 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatan RTÜK, bunların yerine gelen programlarda bir sorun görmüyor olacak ki, herhangi bir girişimde bulunmuyor. Emniyetin görevi olan “suçu ortaya çıkarma, suçluyu bulma” gibi görevleri üstlenen bu polisiye programlarda, insanların tercihleri, eylemleri yargılanıyor, toplum önünde azarlanıyor, özel hayatı ifşa ediliyor. Ve bu yolla şiddet ya da hak ihlaline “haklı” gerekçeler üretilmiş oluyor.
19 gün sonra yaptırım
Aynı RTÜK, 3 Mayıs günü bir TV kanalında yayınlanan programda Sevda Noyan’ın, “15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık (…) Bizim sitede halen 3-5 kişi var, benim listem hazır” şeklindeki katliam planını açıklaması ve nefret söylemleri için işlem yapmamakta diretti adeta. Toplumun değerlerini bu kadar önemseyen bu kurum, katliam tehditlerine karşı ancak 22 Mayıs’ta yaptırım kararı alabildi. Kanala sadece “3 kez program durdurma cezası” verdi.
Şiddet sarmalına sürüklüyor
Bu olumsuz haber akışına verilecek tonlarca örnek vardır. Fakat bir örnekle belki bu söylediklerimizi tamamlayabiliriz. Show TV’de akşam haberlerinde Adapazarı’nda iki grup arasında çıkan tartışmayı muhabir aktarırken ateşli silahı kullanmalarını ballandıra ballandıra anlattı. Bunun gibi hem görsel hem de yazınsal medyada yer alan dil, toplumu oluşturan bireyleri şiddet sarmalının içerisinde bırakıyor. İzleyiciye “dünya çok bozulmuş” mesajı verirken, “şiddetten başka bir yol yok” vurgusu yapıyor. Şiddet kültürü büyüdükçe önce kadınları, çocukları doğayı vuruyor. Yani yaşamın yok oluşunu hedef alıyor özünde. İşte tam da bu nedenle alternatif yayını yaratmak büyük önem taşıyor.
Aysel Işık/Jinnews