Bursa ve Tekirdağ cezaevlerinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan tutuklular, Tecrit kırılmadığı müddetçe eylemlerine devam edeceklerini söyleyerek, “Moralliyiz, güçlüyüz ve başaracağız” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kalkması talebiyle süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in eylemi 106’ncı gününde devam ediyor. Güven’in ardından cezaevlerine yayılan ve yüzlerce tutuklunun girmiş olduğu süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi de sürüyor. Bursa H Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklar Salih Koyun ve Mithat Tunç, açlık grevi eylemelerini tecrit kalkıncaya kadar sürdüreceklerini ve bu konuda kararlı olduklarını söyledi.
‘Çok huzurlu hissediyorum’
Batman’da 1993 yılında dünyaya gelen Salih Koyun, Ağustos 2018’de tutuklanarak 3 yıl 45 gün hapis cezasına çarptırıldı. 28 Aralık 2018 tarihinden bu yana Bursa H Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan Koyun, böyle bir dönemde açlık grevi sürecine dahil olduğunda dolayı mutlu, moralli ve çok huzurlu hissettiğini söyledi. İmralı’da uygulanan tecridin hiçbir hukuki dayanağının olmadığına vurgu yapan Koyun, “Hukuki dayanaktan yoksun olan bu tecrit halkın vicdanını yaralamaktadır. Buna sessiz kalmamam gerektiğini düşündüğüm için ve Leyla Güven’in başlattığı eyleme bir ses olabilmek için açlık grevine başladım” diye belirtti. Koyun, Tecrit tamamen kalkmadığı sürece ve hukuki süreç işletilmeden açlık grevini sonlandırmayacağını söyledi.
‘Tecrit bir insanlık suçu’
1997 yılında Ağrı’nın Diyadin ilçesinde dünyaya gelen Mithat Tunç da, 27 Nisan 2016 tarihinde tutuklanarak, 8 yıl 9 ay hapis cezası aldı. 16 Ocak 2019’da süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren Tunç, şunları söyledi: “Başlamış olduğum bu açlık grevi sürecinde kendimi gayet iyi, moralli ve coşkulu hissediyorum. Tecrit bir insanlık suçudur. İmralı’daki tecrit de tüm halklara uygulanıyor. Tecridin tamamen kaldırılması, barış ve demokrasinin ülkede kalıcı bir hale gelebilmesi için açlık grevine başladım. Tecrit kaldırılıp insani ve hukuki süreç başlatılmadan açlık grevini sonlandırmayacağım.”
‘Moralliyiz, güçlüyüz ve bizler başaracağız’
Öte yandan, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevini sürdüren 11 kişiden Seyhan Kurt, tecrit kırılmadan eyleme son vermeyeceklerini söyledi. 67 gündür grevde olan Kurt, babası Levent Kurt ile telefonla görüştü. 9 yıldır cezaevinde olan ve bu görüşmede ailesi aracılığıyla mesaj yollayan Kurt, Leyla Güven’in başlattığı ve günden güne büyüyen eylemin tarihi bir eylem olduğunu söyleyerek, “Büyük ve tarihi bir eylem başlatıldı. Amacımız tecridi kırmaktır. Tecridin kırılması Ortadoğu’da yaşayan halklar açısından önemlidir. Tecrit Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan’ın özgürlüğü ile doğrudan bağlantılıdır. Onun için uluslararası güçler ve savaştan nemalananlar tecridin devam etmesini istiyor. Bizim amacımız da bu tecridi kırmak. Tecrit kırılmadığı müddetçe eylemimiz devam edecektir” dedi. Tecrit kırılıncaya kadar eyleme devam edeceklerini yineleyen Kurt, “Biz bu eylemi devam ettireceğiz. Moralliyiz, güçlüyüz ve bizler başaracağız. İsteğimiz halkımızın bu eylem etrafında kenetlenmesi ve sahiplenmesidir” ifadesinde bulundu.
Baba Kurt: Herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin
Baba Levent Kurt ise,“Bu halk bunca yıldır ne yazık ki Sayın Öcalan’ı burada tutuyor. Bu geç bir adımdır. Bunu telafi etmek için açlık grevindekilere destek çok önemlidir. Bunun için herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin” dedi.
‘Ne olursa olsun amaca odaklı bir yaklaşım…’
Öte yandan, 2 Şubat’tan beri bulunduğu Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Hediye Yayık, gönderdiği mektupla amacını, sağlık durumunu ve eyleminin nasıl gittiğini anlattı. Diyarbakır 1986 doğumlu olan Yayık, “örgüt üyesi olmamakla beraber, örgüt adına suç işlemek” iddiasıyla 12 yıl ceza aldı. Yaklaşık 6 yıldır cezaevinde olan Yayık, daha önce uzun süreli açlık grevine girmediğini, uzun süreli eyleminin 15 gün olduğunu ifade etti. Daha önce de deneyimlediği açlık grevine ilişkin Yayık, “Homojen bir şekilde ifade etmek için herhalde sayfalar doldurmak gerekecektir. Söz konusu zindan olunca ve elinde pratik anlamda kendini ifade edebileceğin çok fazla seçenek yoksa açlık grevinin önemi, girme isteği, içinde yer alma gibi duygularda odaklanma ve yoğunlaşma oluyor. Şu anda, sürecin nereye evirileceği konusunda bir netlik yok. Dolayısıyla açlık grevlerine dönük yaklaşım, süreden ziyade sonuç ne olursa olsun amaca odaklı bir yaklaşım söz konusu. Ayrıca 15 günlük bir süre olsa da defalarca deneyimlediğim için ne olabileceğine dair özgün bir merakım olmadı. İradenin sınırları, biyolojik açıdan bedenin karşı karşıya kaldıkları ve açlığın anlamsızlığı…” tanımlamasını yaptı.
Aydınlar ve demokratlara çağrı
Vitamin aldığını, tansiyon ve nabız ölçümlerinin yapıldığını ifade eden Yayık, kamuoyuna şu çağrıyı yaptı: “Eyleme dair kamuoyuna mesajım örgütün ve Leyla Güven’in mesajıyla aynıdır. Salt Kürt halkı değil, özellikle Türkiye halkları bu sürecin, Sayın Öcalan’ın geleceğinin onların geleceğiyle çok bağlantılı olduğunu idrak etmeli; ona göre bir tutum ve tercih sahibi olabilmeliler. Ayrıca bu meselenin vicdan boyutu da var. İnsan olmanın gereklilikleriyle yaklaşılırsa, kamuoyu açısından daha objektif olur. Tabi burada rolünü oynaması gereken kurumlar, aydınlar ve demokratlardır. Halka dönük farkındalık görevi oluşturmak onlara düşüyor.”
Kaynak: MA