Amed Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan kadınlar yaşadıkları hak ihlallerini mektuplarla aktardı
Amed Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan kadınlar, Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Cezaevi Çalışma Grubu’na yaşadıkları hak ihlallerini aktaran bir mektup gönderdi.
Yaşanan hak ihlalleri kapsamında, koğuşlardaki çift kamera ve havalandırmadaki pencereler dâhil üç yönlü taciz uygulandığını belirten tutuklular, “Yatakhanenin yarısına kadar gören havalandırmadaki kamera ile lavabonun giriş kapısına monte edilmiş. Kamera tuvalet ve banyoyu görerek 7-24 çekim ve taciz ediliyoruz. Suç duyurularımız sonucu görüntülerin incelenmesiyle kameraların rahat çekim yapması için ışıklar zorla açık tutularak tuvalet ve banyo girişleriyle koğuşun yatma yeri kule tarzı projektörlere aydınlatılarak bize uyku bozukluğu yaşatılmaktadır. Yine en az 10 kişinin yaşadığı koğuşlarda bir metre karelik banyoda giyinmek zorunda bırakılıyoruz. Sıcak buharda astım, kalp ve tansiyon hastaları yaşam riski altında kalmakta kıyafetlerimiz ıslanarak romatizmasal hastalıkları tetiklemektedir” dedi.
Sevklerde işkence
Mahkeme ve hastaneye götürülürken insanlık onurunu zedeleyen keyfi uygulamaların devam ettiğinin belirtildiği mektupta, çift kelepçe uygulamasının süreli hale getirildiği ifade edildi. Kelepçe uygulaması farklı amaçlarla kullanılarak insanlığa karşı işlenen suç kapsamının dışına çıktığını söyleyen tutuklular, “Mahkemeye götürülürken hücrede kelepçeli tutularak tutsağı kelepçeli yemek yemeye zorlayan vahşi bir uygulamadır. Buna derhal son verilmelidir. Bu uygulamalara itiraz edince de fiziki tehditle karşılaşmaktayız. Bunların acilen kaldırılması insani vicdani ahlaki ve hukuki bir gerekliliktir. Çıplak arama tüm yasa maddelerinden çıkarılmasına rağmen, hala keyfi olarak uygulanmaktadır. Çıplak arama hem uygulayan hem de uygulanan kişinin onur ile oynanan bir işkencedir. İnsanda geri dönüşü olmayan tahribatlara yol açmaktadır. Yine ailelere ve çocuklara üst araması adı altında çıplak arama dayatılmaktadır. İtirazlarında ise ziyaretçilere altı aya varan görüş yasağı verilerek tecrit derinleştirilmekte. Çıplak arama hiçbir biçimde yapılmamalıdır” ifadelerine yer verildi.
‘İkinci kez tutsak edilmekteyiz’
Kitap ve yayın yasağının devam ettiğini söyleyen tutuklular, “Biz politik kadın tutuklular Kürtçe yayın yapan gazeteleri (Xwebûn) okumaktan men ediliyoruz. Abone olmak istediğimiz dergi, yayın ve kitap yasakları ile karşılaşıyoruz. Yine iki ayda bir 10 kitap verilmesi uygulamasının yanı sıra iki ayda bir belirlenen haftada kitaplar kargo ile yetişmemesi durumunda ise gönderene iade edilmesi veya verilmemesi ile cezalandırılmakta. Dünyayla bağımız kesilerek ikinci kez tutsak edilmekteyiz. Gelen kitaplarını toplama kararı olmamasına rağmen cezaevi görevlileri ve idare keyfi biçimde bir cezaevi için toplama kararı alabilmekte ve yasaklayabilmektedir. İdare ve Gözlem Kurulu, özgürlükten yoksun bırakılan tutsaklar bu kurul kurallarıyla mükerrer yargılamanın içinde zindandan zindana mahkûm eden kendilerine yargıç görevi yükle kuruldur” diye belirtti.
Beslenme ve sağlık ihlalleri
Sağlık ve beslenme hakkının uzun süredir ihlal edildiğini dile getiren tutuklular keyfi uygulamalara bir an önce son verilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi: “Hasta tutsaklara raporları olmasına rağmen ‘özel menü uygulayamıyoruz’ diyerek sağlıklı beslenme hakkı engellenmektedir. Tansiyon, kalp, kanser gibi hastalar her an ölümle burun burunadır. Kimi doktorların tutsaklara düşmanca yaklaşıyorlar. Kelepçeli muayene ve tedavi etme uygulamalarının da daha da hastalandırıldığı açıktır. Sağlıklı beslenme hakkının ihlali, genel olarak sağlıklı beslenme hakkı zindan da hak olmaktan çıkarılmış ruha ve bedenen sağlıklı olmak lüks görülmektedir. Pandemi dolayısıyla uygulamaya giren sosyal ve sportif tüm faaliyetlerin durdurulması ortadan kalkan pandemiye rağmen hala devam etmektedir. Koğuş içinde tecrit edilmiş durumdayız ‘illegal örgüt faaliyetlerinin önüne geçmek’ gerekçesiyle koğuşlar arası etkinlikler engellenmektedir.”