Amed’de mesleki faaliyetleri nedeniyle haklarında dava açılan 15’i tutuklu 18 gazetecinin duruşması ikinci günde devam etti. Mahkeme 15 tutuklu gazetecinin serbest bırakılmasına karar verdi
Amed merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan ve 16 Haziran’da tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn Gazeteci Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın’ın ilk duruşması başladı. Mesleki faaliyetleri nedeniyle “örgüt üyesi olmak”la suçlanan gazetecilerin davası Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci duruşma görüldü.
15’i tutuklu 18 gazetecinin yargılandığı duruşma 4. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Duruşmaya DİSK Basın-İş, TGS, MLSA ve uluslararası basın kuruluşu temsilcileri katıldı.
Duruşmanın dün yapılan ilk oturumunda Serdar Altan, Ömer Çelik, Zeynel Abidin Bulut, Mehmet Ali Ertaş ve Mehmet Şahin savunma yapmıştı.
Duruşma tutuklu gazeteci Mehmet Şahin’in savunmasıyla başladı.
Duruşmada yaşananlar;
Mehmet Şahin’in tercüman sorunu nedeni ile ifadesi yarıda bırakıldıktan sonra Aziz Oruç savunma yaptı. Savunma veren her gazeteci gibi gazeteciliğin altını çizdiğini söyleyen Oruç, “Gazeteciliği anlatmaya devam edeceğiz. iki defa yaptığım haberlerden dolayı 24 ay cezaevinde kaldım. İki defada beraat ettim. Ve yine yaptığım haberlerden dolayı tutuklandım. AKP iktidarı ile halka baskı artmıştır. Neredeyse herkes tutuklanmıştır. Anayasa mahkemesine bile ‘terör örgütünün arka bahçesi’ deniliyor” dedi.
400 gün bekletildik
400 gündür tutuklu olduğuna dikkat çeken Oruç, “400 gün sonra mahkeme salonuna geldik. Suçlu olsanız bile 400 gün mahkeme için bekletilemezsin. Biz yaptığımız mesleğin yani gazeteciliğin diyetini ödüyoruz” dedi.
“Türkiye’deki sorunları anlatmadan gazetecilik yapılamaz” diyen Oruç “Biz de hakikat için yazdık. Başka haberler de yapabilirdik. Ama bu halkın sorunlarını anlatmadan gazetecilik yapılamaz. Binlerce haber yaptım, sokak röportajları yaptım. Halka mikrofon uzattım. Halkın sorunlarını dinlemek suç olamaz” dedi
Oruç savunmasını su sözlerle bitirdi: “Gazetecilik, zordur. Ateşten gömlek gitmektir. Sorumlu olmadığımız durumlardan sorumlu tutuyoruz. Bunun hesabını kim verecek. Elbet devran döner hesabı sorulur” dedi.
Üngür: Belgesel suç sayılmış
Ardından savunma veren Elif Üngür, asimilasyon politikalardan dolayı anadilde savunma veremediği için özeleştiri vererek şöyle konuştu: “Kabarık iddianamede bana sadece bir sayfa ayrılmış. 22 Haberden yargılanıyorum. Bu haberlerin yedisi Newroz ile ilgili. Newroz bu halkın bayramıdır. Newrozda halaylar çekilir, renkler görüntüler oluşur. Bunlar haber değeridir. Kürtçe şarkı söyleyen Nudem Durak ile yapılan dayanışma haberleri suç sayılmış. Kırıma uğrayan bir halk olan Ezidi halkının hikayesini anlatan bir belgesel suç sayılmış. Türkiye deki ilk kadın genel yayın yönetmeni Gurbettelli Ersöz ile ilgili belgesel haberi suç sayılmış. Bu haberler hepsi haber kriterleri ile yapılmıştır” dedi.
Üngür’ün ardından savunmasını veren Suat Doğuhan, hakkında iddia edilen suçları reddederek gazetecilik yaptığını söyledi.
Şahin savunmasını tamamladı
Yarım kalan savunmasını tercümanın gelmesi ile tamamlayan Mehmet Şahin, Kürt gazetecileri tasfiye edilmesi ile Kürt sorununa çözüm olmayacağını söyledi. Şahin, “Çare güçlü bir demokrasi ile mümkündür. Demokrasiyi toplum için de esas alınması ile mümkündür. Ne kadar demokrasi o kadar çözümdür’ diye konuştu.
İhraç edilmesinin, Kürt gazetecilerin tasfiyesinin nedeni, binlerce siyasetçinin tutuklanmasının nedeni çözümsüzlükte ısrar olduğunu söyleyen Şahin, “Sessiz kalmak onaylamaktır. Toplumun sessiz kalması iktidarın isteği olabilir. Ama hak ve hukuku savunanların isteği olmamalıdır. Hak ve hukuk savunucuları buna ses olmalıdır. Vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur” dedi.
Şahin, savunmasının devamında kendisine atfedilen suçlamalara cevap verdi.
Kameramanlar savunma yaptı
Ardından konuşan Mazlum Güler, hakkındaki iddialara cevap vererek; “Kameraman olarak çalıştığı, kameramanın görevi sadece çekimdir. Program içeriğine karışmaz” sözleri ile hakkındaki iddiaları reddetti.
Kameraman içeriğe karışmaz
Ramazan Geciken ise, PİYA yapımda kameraman olarak çalıştığını, birikimi ile şirketin hissesine ortak olduğunu söyledi. Savcının bu ortaklığı belgeleyen noter kâğıdını suç delili olarak koyduğunu söyleyen Geciken, “Bu belgenin suç sayılması kabul edilemez. 400 gündür tutukluyum. 3 yaşında bir çocuğum var. 13 ay bir cezaya dönüştü. 13 aydır neden tutuklandığımızı bilmiyoruz. Bizim şahsımızda ailelerimiz cezalandırıyoruz” dedi.
Ardından Kürtçe savunma yapan İbrahim Koyuncu, 13 aydır tutuklu olduğunu, 10 ay boyunca iddianamenin hazırlanmadığını ve halen ne ile suçlandığını bilmediğini söyledi. İddianamenin özensiz hazırlandığını söyleyen Koyuncu, “Meslektaşlarımla yaptığım konuşmalar iddianame konusu yapılmış. Meslektaşlarımla yaptığım mesleki konuşmalar yapmam kadar daha doğru bir şey olamaz” dedi.
Ardından Kürtçe savunma yapan Abdurrahman Öncü ise, hakkındaki iddiaları reddederek 9 yıldır kameraman olarak çalıştığını ve talimat ile değil alın teri ile bu işi öğrendiğini söyledi.
Temel: Suç delili yok
Remziye Temel ise Kürtçe verdiği savunmasında “Ülkenin siyasi atmosferine bakıldığında içeriğinin de anlaşılacak. Şirkette muhasebeci olarak çalışıyorum. Her ay vergilerini devlete ödüyorum. Devlete vergi ödediğim bir şirket için yargılanıyorum. Birçok yer farklı şirketle çalışıyor. Pek, Piya ve Arı yapım da zaman zaman ortak çalışma yürütüyor. Bundan daha doğal bir durum yoktur. İddianamede savcının sunduklarında hiç bir suç delili yoktur. Bilgi yarışması ‘Te go erê’ programına katılacak birinin beni araması suç sayılmış” dedi.
Sanat programları yaptım
Ardından konuşan Neşe Toprak ise, sanatçı, gazeteci ve kadın aktivisti olduğunu söyledi. Kadınların yaşadığı sorunları dile getirmeye çalıştığını söyleyen Toprak, ” Kadınlar yaşamın her alanında sorunlarla karşılaşıyor. Bunun bir diğer yansıması da basın alanıdır. Kadın gazeteciler birçok engellerle karşılaşıyor. Eril zihniyet altında çalışmak istemedikleri için sorun yaşıyorlar” dedi.
Aylardır sanat programı yaptığını söyleyen Toprak, “Yüzlerce program yaptım ancak Kürt coğrafyası ile ilgili yaptığım programlar suçlama konusu yapılmış. Buna şaşırıyorum. Kültür sanat nasıl suç olabilir. Sanat ve basın -çok önemli bir alandır. Mücadelenin alanıdır” dedi.
Akdeniz: Gazeteciliğe devam edeceğim
Ardından savunmasını yapan Lezgin Akdeniz ise, iddianamenin kendilerine ‘siz mesleğinizi yaparsanız eğer iktidarın size biçtiği kaftanı giyersiniz” dediğini, bunu kabul etmeyerek gazeteciliği, gazeteciliğin evrensel ve temel ilkeleri sürdüreceğini söyledi.
Gazetecilik yargılanamaz
Mahkemeye verilen aranın ardından Tutuksuz yargılanan Esmer Tunç, Kadir Bayram ve Mehmet Ceylan savunmalarını vererek gazetecilik yaptıklarını, gazeteciliğin yargılanmayacağına dikkat çektiler.
Duruşma açık tanık Mehmet Çelik’in ifadesi alındı. Çelik, Pel şirketinde temizlik görevlisi olarak çalıştığını ifade ederek “Şirkette örgüt propagandası yapıldığını görmedim, Sterk ve Medya Haber’i evden izliyorum. Şirketten o kanallara program yapıldığını görmedim” dedi.
Duruşma avukatların savunması ile devam ediyor.
Gizli tanık fezlekeyi tekrarladı
Gizli tanık, polis fezlekesini olduğu gibi tekrarladı. Gizli tanık Ömer Çelik hakkında eğitimlere katıldığını söyledi. Hakimin eğitimlere nasıl katılıyordu sorusuna gizli tanık “kameraman olarak katılıyor” söylemesi salonda gülüşmeye neden oldu.
Gizli tanığın ifadesinin ardından hakim, “basın yayın faaliyetlerinde çalıştıkları dışında somut bilgin yok mu” sorusuna cevap veremeyerek iddianamede yer alan ifadeleri kullandı. Hakim, Mehmet Şahin’in asıl mesleğini sordu ancak tanık güya iyi tanıdığı söylediği Mehmet Şahin’in öğretmen olduğunu bilemedi.
Tanık ifadesini çekti
Ardından Kobanê davasında birçok siyasetçi hakkında ifade veren Kezban Kuday’ın ifadesi alındı. Kuday, ismi geçen hiç bir gazeteciyi tanımadığını söyledi. Sadece Serdar Altan ile mesleki olarak tanıştığını diğerlerini tanımadığını söyleyen Kuday, Pel Prodüksiyon’un sadece röportajlar, mesleki faaliyetler yaptığını söyledi. Yapılan her şey legaldi diyen Kuday, röportajların yasal haber sitelerinde yayınlandığını söyledi.
Daha önceki beyanlarını reddeden Kuday, emniyette alınan ifadelerin doğru olmadığını söyledi. Kuday, yasadışı bir şeye tanık olmadığını söyledi.
Savcı mütaalaası
Daha sonra savcı mütaalasını vererek gazetecilerin tutukluk halinin devamını istedi. Avukatlar, savcının mütaalasına karşı savunma vermeye başladı.
Avukatlar savunma yaptı
Gazeteciler adına savunma yapan avukat Resul Temur, gizli tanığın 2019 yılında Pel Yapım’ın ortaklarından Hayrettin Celik’i gördüğünü, ancak Çelik’in 2012 yılında hissesini devrederek Brüksel’e yerleştiğini söyledi. Temur, bu ifade ile tanığın açıkça yalan söylediği kanıtlandığını söyledi.
Müvekkillerinin gazeteci olduğunu kanıtladıklarını aktaran Temur “Son 4 ayda 35 gazeteci tutuklandı. Bu yargı tacizinden sonra iddianameler bilgi ve duyumlara dayanarak manipülatif şekilde hazırlanıyor. Gazetecilik malzemelerine hukuksuz bir şekilde el konuldu. Operasyonun yapıldığı gün itiraza açık hiç bir karar bize verilmemiştir. Biz dosya içeriğine erişemezken savcılık emniyet üzerinden dosyayı yandaş medyaya servis etmiştir. Pel yapım için bir günlük arama kararı alındığını ancak uzatılması mahkemece rededilmiş. Ama bir üst mahkeme ile arama kararı 30 güne çıkarıldı” dedi.
Tanık siparişi
Temur son olarak “HDP’nin kapatılması davasında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gizli tanık siparişi etmiştir. HDP ve şirketler arasındaki resmi faturalar yasadışı ilan edilmiştir.. Anayasa, bu şirketlerin örgüt olmadığını yasal şirket olarak tedbir kararını kaldırmıştır. Müvekkillerinin gazeteci olduğunun kanıtlandığını bu nedenle tahliyelerine talep ettiklerini” söyledi.
Ardından konuşan MLSA direktörü Veysel Ok ise bu davanın dün bittiğini, beş gazetecinin verdiği ifade ile iddianameyi yerle yeksan ettiğini söyledi. Ok, uluslararası örnekler vererek gazetecilerin tahliyesini talep etti.
Savunmaların ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu gazetecilerin tümü hakkında tahliye kararı verdi.
Tutuklu gazeteciler Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin’in “adli kontrol şartı” ile tahliyesine karar verildi.
HABER MERKEZİ