Son dönemde “Sosyal Medya Mahkemesi” olarak kavramlaşan bu durum, toplumun adalete ve yargı mensuplarına bakışını ciddi manada olumsuz bir şekilde değiştirmiştir. İnsanlar bazen adalete ulaşabilmek, bazen de birilerine hukuk eliyle zarar vermek üzere bu mecrayı kullanmakta artık. Çünkü bu insanlar yeteri sayıda insanı yanına alarak amacını Trend Topic yapabilirse bir insanı tutuklatabileceğini biliyorlar
Ahmet Baran Çelik*
Çocuklara kıymayın efendiler!
Nazım Hikmet “Bulutlar Adam Öldürmesin” adlı şiirinde böyle sesleniyor ve çocuklara kıyılmamasını istiyor. Büyük şairin bu isteği pek kabul görmüş değil maalesef. Zira bu coğrafyada en çok da çocuklara kıyılıyor. Bu bazen öldürmek, bazen istismar etmek, bazen kimsesiz bırakılmak ve bazen de hapsetmek suretiyle oluyor. Bugün bu yazıyı hapsedilen 3 çocuğa ayırmak istiyorum. Farklı mahallelerden (!) farklı gerekçelerle ve pek bir kolayca okullarından alınıp hapsedilen 3 çocuktan bahsedeceğiz. Tabii biraz da bu tutuklanmaların asıl nedenini, hangi tutuklamaya kimlerin sevindiğini, kimlerin karşı çıktığından da bahsedeceğiz.
Kemalistler bunu sevdi
“Çocuk yeterince karbonhidrat almayınca, yeterince temel gıda öğeleri ile buluşmayınca ne oluyor? Çocuk zeka geriliğine neden olan bir tünele giriyor, ve o tünelden çıkış o kadar zor ki, tünelden akıl baliğ olarak çıkmak o kadar zor ki, tünelden akıl baliğ olarak çıkmadıkları için ve üzerine gelen başka şeylerle; dış ajanlarla – networklerden bahsediyorum- çocuklar geliyorlar ve işte şu hali alıyorlar” deyip Sözcü gazetesinin “KİNDAR NESİL” haberini veriyor programın sunucusu. Yukarıda alıntıladığım ve bu yazının yazılmasına neden olan sözler Sözcü Tv’de Sabahın Sözcüsü programını sunan, yılların gazeteci ve televizyon sunucusuna ait. Tamamen hakaret ve aşağılama içeren bu sözlerin neden söylendiğine gelecek olursak; geçtiğimiz günlerde 17 yaşındaki bir lise öğrencisinin Mustafa Kemal’in fotoğrafı ile çektirdiği resim sosyal medyada yayılmış ve binlerce kişinin tepkisini çekmişti. Öyle ki gelen bu tepkilerden (linç) sonra 17 yaşındaki lise öğrencisi A.E.S. gözaltına alınmış, sonrasında da “Halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep, cinsiyet bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” ve “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlarından tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliği’ne sevk edilmiş, Sulh Ceza Hakimliği de A.E.S.’nin tutuklanmasına karar vermiş ve kendisi hapishaneye gönderilmiştir.
Programın sunucusu sonra devam ediyor yorumlarına; “Çocuğu neyle besleyeceksin? Yemekle veya fikirle besleyeceksin. Çocuğu fikirle beslersen belki protein eksikliği olur ama daha da önemlisi hain olarak yetişir!!!”
Henüz 17 yaşında olan A.E.S.’nin eyleminin hoş olmadığı ortada ancak sözkonusu görüntüye bakıldığında eylemin bir suç olduğunu söylemek mümkün değil. Buna rağmen kendisi sosyal medyada linç edilmiş ve bu linç tutuklanmasına sebep olmuştur. Bu tutuklamaya Laik-Kemalist kesimlerce sevinilmiş iken, belki de çocuğun imam hatip lisesinde okumasının da etkisiyle dindar kesimlerce karşı çıkılmıştır. Bir taraf kendisini “hain” ilan etmiş, diğer taraf ise “mağdur” olduğunu söylemiştir.
AKP’liler mutlu
Bilindiği üzere son yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret gerekçesi ile binlerce kişi yargılandı. Bu kişilerden yüzlercesi de tutuklandı elbette. Haliyle verilebilecek onlarca örnek var. Ancak seçim sürecinde Mersin’de yaşanan olaya dikkat çekmek isterim. Cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın afişleri şehrin farklı noktalarına asılmış iken, Mersin’de yaşayan ve bir meslek lisesinde eğitim alan 16 yaşındaki bir çocuk, bu afişlerden birindeki Erdoğan fotoğrafına kalemle bıyık (Hitlere benzetildiği iddia edilmiştir) çizmiştir. Sosyal medyada yer aldıktan sonra hemen kamera kayıtlarını izleyerek çocuğun kimliğini tespit eden kolluk çocuğu gözaltına almış ve sonrasında cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılıp tutuklanarak hapishaneye gönderilmiş. Bildiğimiz kadarıyla kendisi halen tutukludur. Bu olayda da tahmin edileceği gibi ülke ikiye bölündü elbette. Bu sefer AKP’liler hakaret ve tehditler yağdırırken ve tutuklanmasına sevinirken, AKP karşıtları, Laik-Kemalist kesim bunun hukuksuz olduğunu savunmuştur.
Her iki olayın da birçok insanı rahatsız edebilecek eylemler olduğunu söylemek mümkün. Ancak insan hakları evrensel ilkelerine ve hatta mevcut yasalara göre de bu eylemlerin suç olduğunu söylemek mümkün değil. Zaten her iki çocuğun da tutuklanmalarının hukuk ile açıklanacak bir yanı yok. Sosyal medyanın etkisi ve topluma verilmek istenen korku nedeniyle gerçekleşen iki tutuklamadan bahsediyoruz. Benzer sebeplerle gerçekleşen yüzlerce tutuklamadan iki tutuklama.
Burada biraz da sosyal medyanın bu tutuklamalara etkisinden de bahsetmek gerekir. Giderek insanları linç edip itibarsızlaştırma alanına dönüşen bu mecrada tepkilerin hukuka aykırı olarak bu şekilde dikkate alınması korkutucu. Bir savcının, bir hakimin yasaları değil de toplumun öfkesini dikkate alması ve yaşı – cinsiyeti farketmeksizin, geleceği üzerindeki olumsuz etkilerini dikkate almaksızın liseli çocukları gözaltına alması, tutuklamaları bir yargı sorunu ve hatta bir adalet krizine dönüşmüştür. Son dönemde “Sosyal Medya Mahkemesi” olarak kavramlaşan bu durum, toplumun adalete ve yargı mensuplarına bakışını ciddi manada olumsuz bir şekilde değiştirmiştir. İnsanlar bazen adalete ulaşabilmek, bazen de birilerine hukuk eliyle zarar vermek üzere bu mecrayı kullanmakta artık. Çünkü bu insanlar yeteri sayıda insanı yanına alarak amacını Trend Topic yapabilirse bir insanı tutuklatabileceğini biliyorlar.
Hem AKP’liler hem de Kemalistler aynı anda mutlu olabilir
Bahsetmek istediğim üçüncü kişi ise bir Kürt genci. Zaten AKP’li ve Kemalistlerin birbirine bu kadar saldırdıkları halde ortaklaşabildikleri tek konu Kürtler oluyor genelde. 16 Eylül tarihinde Yeşil Sol Parti’li gençlerin hazırlamış olduğu bir pankart, başka bir çocuğun tutuklanmasına neden oldu. Bilindiği üzere Sayın Abdullah Öcalan ile yıllardır ailesi ve avukatları görüşememektedir. Sürekli olarak çeşitli bahanelerle aile ve avukat görüşü yasaklanarak ve dış dünya ile bağlantısı tamamen koparılarak kendisi ağır bir tecrit altına alınmıştır. Yeşil Sol Parti’li gençler tecride dikkat çekmek ve tecridin sonlandırılması amacıyla bir pankart hazırlayıp kısa da bir basın açıklaması yapmışlar. Söz konusu pankartta “İMRALI TECRİDİNİ GENÇLİK KIRACAK” yazmaktadır. Birkaç Yeşil Sol Parti’li genç ile birlikte bu pankartın yanında açıklamaya 17 yaşındaki lise öğrencisi M.Y. de katılmıştır. Tahmin edileceği üzere bu olayda 17 yaşındaki M.Y. ve diğer herkes tutuklanmıştır. Bu olay ve tutuklama medyada veya sosyal medyada pek yer almadı elbette ancak diğer iki olay gibi gündem olsa çok az kişi dışında herkes tutuklanmasının doğru olduğunu söyleyecektir. Ve tabii ki binlerce kişi tarafından sosyal medyada linç edilip hakarete uğrayacaktı. Oysa M.Y.’nin yapmış olduğu demokratik hakkını kullanmak ve yasaların herkese eşit şekilde uygulanmasını istemekten ibaret. Ancak bilindiği gibi bu ülkede söz konusu Kürtlerin talepleri olduğunda, Kanunların Uygulanmasını Talep Etmek de suç olabiliyor(!)
Çok fazla Tweet atıldığı için insanların/çocukların tutuklanıp hapishanelere gönderilmediği bir adalet sistemine hepimizin ihtiyacı var.
*Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi