Gazeteci Hüseyin Aykol’a gönderdiği ve cezaevi yönetiminin keyfi kararıyla engellenen tutsak Umut Özer’in mektubu hukuki mücadele sonucunda 4 yıl sonra Aykol’a ulaştı
Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlik Ceza İnfaz Kurumu’nda tutulan Hasan Umut Özer’in 2018’de Karabük T Tipi Cezaevi’nde kaldığı sırada gazetemiz okur temsilcisi-yazar Hüseyin Aykol’a göndermek istediği mektup, keyfi gerekçelerle engellendi.
Bunun üzerine 1 Kasım 2018’de Karabük Ceza İnfaz Hakimliği’ne itiraz başvurusunda bulunan Özer’in itirazı reddedilince, Özer Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM Özer’in itirazını kabul ederek 22 Kasım 2022’de Karabük Ceza İnfaz Kurumu’na tebliğ ettiği kararda; başvurucuya 3 bin lira tazminat ödenmesi ve ihlalin sonuçlarının kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasını istedi.
Karabük İnfaz Hakimliği, 28 Aralık 2022 günü aldığı bir kararla, söz konusu mektubun Aykol’a gönderilmesini cezaevi idaresinden istedi. Cezaevi idaresi, infaz hakimliğinin aldığı bu kararı 15 ay sonra da olsa yerine getirerek, mektubun gönderimi sağlandı.
Hüseyin Aykol, söz konusu duruma ve cezaevlerindeki haberleşme hakkına dönük keyfi uygulamalara dair Mezopotamya Ajansı’na konuştu. Hukuki sürecin ardından dört yıl sonra kendisine ulaşan mektuba dair Aykol, “Cezaevi idaresi sonunda o mektubu bana geçen hafta gönderdi. Mektup geldi. Yerel mahkemenin kararı da geldi” dedi.
Tutsakların hakları
Yaklaşık 20 yıldır “İçeriden” köşesinde cezaevinden gelen mektupları değerlendirdiğini hatırlatan Aykol, cezaevinde tutsaklara verilen broşürlerde mektup ve telefon haklarının belirtildiğini ifade ederek, “Bazı ihtiyaçlarınız konusunda öncelikli akrabalarınıza, görüş hakkınız olan arkadaşlarınıza ve bana da yazabilirsiniz. Dahası Meclis’teki İnsan Hakları Komisyonuna, buna benzer devletin resmî kurumlarına, Adalet Bakanlığı’na yazdığınız dilekçeler ya da mektuplar kontrol edilmeden gönderilmek zorundadır” dedi. Aykol, tutsakların hakları konusunda ısrarcı olması gerektiğini vurguladı.
Cezaevi idaresi mektupları engelliyor
Tutuklu ya da hükümlülerin böylesi hakları olmasına rağmen cezaevi yönetimlerinin uyduruk sebeplerle kendilerine göre önlem almaya çalıştığını söyleyen Aykol, “Çünkü gelen her mektup bir ihtiyacın giderilmesi anlamında, moral anlamında çok önemli bir iletişim aracıdır ve bunu da uyduruk sebeplerle engellemeye çalışıyorlar ki içerideki insanın psikolojisi bozulsun. Oysa insan haklarına aykırı bir durum. Kanunlar da buna izin vermiyor” diye belirtti.
Mektuplar sansürleniyor
Mektupların bazılarının tutsaklara gönderilmiş gibi gösterildiğini ancak bazı mektupların sansürlendiğine dikkat çeken Aykol, son dönemde açlık grevlerine dair mektuplarda bu durumun sıkça yaşandığını vurgulayarak, “Siz itiraz bile edemiyorsunuz; farkında bile olmuyorsunuz. Taahhütlü gönderdiğinizde size gittiğine dair kâğıt geliyor. Böyle bir yöntem de var ama genelde de hiç göndermeme şeklinde bir engelleme var” ifadelerini kullandı.
‘Hukuk yolları kullanılmalı’
Umut Özer örneğinde olduğu gibi hukuk yollarının sonuna kadar kullanılması gerektiğini belirten Aykol, “Diyelim ki AYM’den de ‘evet, bu mektup sakıncalı’ kararı geldi. O zaman Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar götürebilirler. AİHM de defalarca bu konuda Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkûm etti. Bütün yapmak istedikleri şey; dışarısı ile sizin aranıza bir duvar örmek. Hatta bunu son zamanlarda yaygınlaştırmaya başladılar. 75 yaşındaki bir kadını sırf kendi kızına ve kızının yanında olan birisine para gönderdiği için hapis cezası verdikleri gibi içeride kalamayacak bir insanı içeride tutmaya çalışıyorlar. Bütün dertleri bu şekilde tecrit uygulamak” dedi.
Aykol şöyle devam etti: “Cezaevi idaresi herhangi bir mektubu göndermeme kararı aldığında tutuklu ve hükümlüler hemen AYM’nin bu kararını kendilerine göstersin. Evet ödenen 3 bin liralık tazminat devlet bütçesinden ödeniyor ama böylesi kararları verenlerin sicillerine işleniyor. Ortada çok açık kanunlar var. Vicdan sahibi olmak lazım.”
HABER MERKEZİ