Tutsak gazeteci Celalettin Yalçın, Kürt sorununda tek muhatabın PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu belirterek, tecrit sürdüğü müddetçe cezaevlerinde de eylemlerin süreceğini vurguladı
İmralı Adası’nda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması için “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa çözüm” kampanyası kapsamında cezaevlerinde 27 Kasım’dan 4 Nisan’a kadar açlık grevi eylemleri, devamında da mahkeme boykotu ve telefon ve aile görüşlerine çıkmama eylemleri düzenlendi. Bu eylemlerde yer alan tutsak gazeteci Celalettin Yalçın, tutsakların eylemlerini ve cezaevindeki durumu Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ferhat Sezgin’in sorularını yanıtladı.
‘Tek muhatap Abdullah Öcalan’
Yalçın, Kürt sorununun çözümünün tek muhatabının PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunun başta 2013-2015 yılları arası başlatılan “Çözüm Süreci” olmak üzere, birçok gelişme tarafından kanıtlandığını söyledi. Öcalan üzerindeki tecritle Kürt sorununda çözümsüzlük dayatıldığını ifade eden Yalçın, “Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olan Kürt sorununun çözümü, tecridin kırılmasından geçiyor. Biz de cezaevinde tutsaklar olarak bu duruma seyirci kalamazdık. Bu nedenle biz de hem topluma kadar sirayet eden tecride karşı duyarlılığı arttırmak hem de üstümüze düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmek için böyle bir eylem başlattık” ifadelerini kullandı.
‘Temel sorun Kürt sorunu’
Cezaevlerinin Kürt sorunun çözümü ve tecridin kaldırılmasına yönelik geçmişten beri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini söyleyen Yalçın, “Bizler dört duvar arasında da olsak temel sorunumuz Kürt sorunudur. Bu nedenle dışarıda yaşanan siyasi gelişmeler doğrultusunda bizler de cezaevlerinde eylemlerimizle sürece dâhil oluyoruz” diye konuştu.
‘Tecride karşı duyarlılık yaratmak’
Cezaevlerinin direnişin kesintisiz sürdüğü alanlar olduğunu dile getiren Yalçın, açlık grevleri sonrası 3 Temmuz’da sonlandırdıkları boykot eylemlerine işaret ederek, ” Elbet bu bizim dışarıyla olan tüm bağımızı kopardı. Ancak kendi irademizle yaptığımız bir eylem olması nedeniyle ciddi bir sorun oluşmadı. Amacımız ise dünyada eşi benzeri görülmeyen tecrit konusunda başta ailelerimiz olmak üzere tüm kamuoyunu duyarlı hale getirmekti” şeklinde konuştu.
Tecritle mücadele nasıl olmalı?
Tecrit sürdüğü müddetçe cezaevlerinde de eylemlerin süreceğini vurgulayan Yalçın, şunları kaydetti: “Dışardaki mücadele bizim için en büyük moral kaynağı oluyor. Ancak tecrit kırılmadığı müddetçe eylemlerimizin yetersiz kaldığını ifade edebiliriz. Bunun için farklı yol ve yöntemlerle demokratik eylemlerimizi kesintisiz sürdürmeliyiz. Başvuracağımız yol ve yöntemler caydırıcı ve zorlayıcı olmalıdır. Basın açıklaması gibi hele hele bir binanın içinde yapılan basın açıklaması ne yazık ki bir sonuç vermiyor. Bunlar aynı zamanda ciddi bir kamuoyu da oluşturmuyor. Bu nedenle ev ev, kapı kapı dolaşarak tecridi ve Kürt sorununu dilimizden düşürmememiz gerekiyor. Basının bu kadar derdest edildiği ve tek tipleştirildiği bir dönemde halkla direkt temas kurmak gerekiyor.”
‘Tecrit soframızda’
Türkiye’de yaşayan tüm kesimlerin tecride karşı duyarlı olması gerektiğini vurgulayan Yalçın, “Çünkü tecrit yaşamımızın her alanına bir müdahaledir. Tecrit demek savaş demektir. Nitekim ne zaman İmralı kapıları kapansa Türkiye ve Kürdistan’da savaş tırmanıyor. Savaş demek ekonomik kriz demektir. Son günlerde peş peşe gelen zamlar ve alım gücünün bu kadar düşmesinin nedeni ise kuşkusuz sürdürülen savaştır. Bu nedenle ‘Tecrit soframızda’ demek yerinde olacaktır. Soframızdaki tecride ‘dur’ demek için herkesin duyarlı olması gerekir. Unutmayalım ki tecrit; savaş, yoksulluk, ölüm ve birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bir diğer çağrımız ise cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkindir.”
Duyarlılık çağrısı
Cezaevlerindeki ihlallere karşı kamuoyundan duyarlılık isteyen Yalçın, “İmralı mutlak tecridi, Türkiye ve Kurdistan’da bulunan tüm cezaevlerine yayılmış durumda haklarımızın yüzde 1’i dahi verilmemektedir. Havalandırmanın üstü tellerle kapatılmış durumda. Bu durum adeta ‘Gökyüzüne bakmak yasak’ demenin bir yöntemidir. Yine kültürel ve sosyal haklarımız tamamen rafa kaldırılmış. Bu konuda başvurduğumuz mercilerden ise bir yanıt alamamaktayız. Bu nedenle herkesi cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine karşı göreve ve duyarlı olmaya davet ediyoruz” çağrısı yaptı.
İSTANBUL