Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsak gazeteci Derya Ren, yaşanan ihlalleri anlattı. Ren, ‘Adalet Bakanlığı’nın da onayladığı çıplak arama dayatması ‘ince-detaylı’ arama adı altında meşrulaştırarak uygulamakta’ dedi
Son yıllarda Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde hak ihlali artarak devam ediyor. İktidarın keyfi olarak çıkardığı infaz yasalarıyla tutsakların tahliyeleri ertelenirken, iletişim ve sağlık başta olmak üzere tutsaklar yasada olmasına rağmen birçok haklarında faydalanamıyor.
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan JINNEWS muhabiri Derya Ren, cezaevinde yaşanan hak ihlallerini yazdığı mektupta paylaştı. Ren, yazdığı mektupta hasta tutsak Semire Direkçi’nin durumuna da dikkat çekerek, absürt gerekçelerle infazların yakıldığını belirtti.
Çıplak aramaya gözdağı
Ren, gönderdiği mektupta çıplak aramaya karşı çıkan tutsaklara keyfi cezalar verildiğini ifade etti. Ren, “Her geçen gün artan hak ihlalleriyle beraber cezaevleri tecrit ve ölüm evlerine dönüştürülürken; insanlık onurunu hiçe sayan vicdan ve ahlaktan yoksun karar ve mevzuatlarla idare edilmeye çalışmakta. Adalet Bakanlığı’nın da onayladığı çıplak arama dayatması ‘ince-detaylı’ arama adı altında meşrulaştırarak, uygulamakta. Bununla beraber tutuklanarak cezaevlerine getirilen tutsaklara çıplak arama dayatmaktadırlar. Karşı çıkan tutsaklar, sözlü ve fiziki şiddete uğramakta. Çıplak aramaya karşı çıkan tutsaklara disiplin cezalarıyla gözdağı verilmeye çalışılmaktadır” dedi.
Yeni hastalıklar ekleniyor
Yıllardır cezaevinde olan hasta tutsak Semire Direkçi’nin durumuna dikkat çeken Ren şunları ifade etti. “Aynı koğuşta bulunduğum ve ağır hasta tutsak listesinde yer alan Semire Direkçi’nin kronik hastalıkları ağırlaşırken var olan hastalıklara koşullarla beraber yeni hastalıklar ekleniyor. En son geçtiğimiz ay teşhisi koyulan kalıcı saç dökülmesi (Likenplenopulan) hastalığıyla beraber tüm saçını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya. Ayrıca hasta tutsaklarda 65 yaşında olan Şefika Kandar’ın guatr, yüksek tansiyon, damar tıkanıklığı ve daha birçok hastalığı mevcut. Tüm bu hastalıklara rağmen Semire Direkçi ve Şefika Kandar’ın sağlık kurulları tarafından ‘cezaevinde kalabilir’ raporu verildi. Hasta tutsaklara yönelik bu tür ideolojik yaklaşımlar insanlık suçudur.
Yazılı ve görsel basına uygulanan sansürün halen devam ettiğini söyleyen Ren, “Lisans hakları olmasına ve yasaklı olmamasına rağmen birçok gazete, ‘güvenlik’ gerekçe gösterilerek verilmemektedir. Bu gazeteler arasında Yeni Yaşam ve Evrensel yer alırken lisans hakları olan ve defalarca talep etmemize rağmen verilmeyen Artı TV, Halk TV ve Tele1 kanalları var. Dışarıdan gelen gazetelerin hiçbiri verilmiyor. Cezaevinde talebimiz üzerine dışarıdan sipariş vermemiz gerektiği belirtiliyor. Uygulanan kitap kotasının (10 kitap) yanında dışarıdan bize gelen kitaplar 2 ayda bir verilmektedir. Ayrıca cezaevi kütüphanesinde bulunan kitaplar çoğunlukla din kitaplarından oluşmakta. Bu durumda farklı konulara yoğunlaşmanın ve araştırma yapmanın önüne geçmektedir” diye belirtiyor.
‘Firavun sosyalizmi’
Ren, gönderdiği mektupta“ ‘firavun sosyalizminden’ bahsettiğim için mektubum sakıncalı görülerek el konuldu” diyerek yaşananları şöyle dile getiriyor. “ Dışarıyla ve diğer cezaevleriyle olan iletişim kaynağımız mektuplara kimi zaman absürt gerekçelerle el konulmaktadır. Örneğin geçtiğimiz aylarda Diyarbakır 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde kalan bir arkadaşıma gönderdiğim mektupta, ‘firavun sosyalizminden’ bahsettiğim için mektubum sakıncalı görülerek el konuldu. Öte yandan aynı zarf içerisinde iki üç kişiye mektup gönderilmesi yasaklanırken aynı cezaevinde koğuşta bulunan kişilere ayrı ayrı farklı zarflar içinde mektup gönderilmesi dayatılmaktadır.”
AMED