Kayyum atamaların yıldönümünde konuya ilişkin konuşan HDP Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eş Sözcüsü Halide Türkoğlu, ‘Kayyumlara gereken cevabı bir kez daha vereceğiz’ dedi
AKP iktidarının “Çöktürme Planı” kapsamında devreye giren savaş politikalarından biride Kurdistan kentlerine kayyum atanması oldu. Çatışmaların yoğunlaştığı 2016 yılında devreye konulan kayyum yöntem ile 102 belediyeden 96’sına kayyum atandı.
AKP’nin “Terörle mücadele” adı altında meşrulaştırmaya çalıştığı kayyumlara karşı halk 31 Mart 2019 seçimlerinde iradesine sahip çıkarak, belediyelerini yeniden seçilmişlerine teslim etti.
Bunun üstüne AKP-MHP, bir kez daha Kürt halkının iradesiyle gelen belediye eşbaşkanlarını görevden uzaklaştırıldı, belediyelere kayyum atadı. Amed, Mêrdîn ve Wan Büyükşehir Belediyelerine 19 Ağustos 2019’da kayyum atanması üzerinden geçen 4 yılda bir kez daha kadın kurumları kapatıldı, kadın müdürlüklerine erkekler atandı, Kürtçe’ye ve Kürt halkının simge isimlerine yönelik saldırılar gelişti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu Eş Sözcüsü ve aynı zamanda Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Milletvekili Halide Türkoğlu, MA’dan Berivan Altan ve Eylem Akdağ’a kayyum politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu
2016 yılında devreye konulan kayyum politikasının Türkiye Cumhuriyet’inin yüzyıllık kurucu kodlarından bağımsız olmadığına dikkat çeken Türkoğlu, Türkiye’deki her darbe sürecinde Kürtlüğe, Kürtlerin kazanımlarına yönelik saldırı olduğunu hatırlatarak, ekledi: “2016’da ise sivil bir hükümetin bunu kendine hak görmesi süreci yaşandı. Öncesinde askeri darbelerle kayyumlar atanırdı. Şimdi ise bir siyasi parti Meclis’te kayyum atamaya dair yasa geçirdi. HDP ile DBP’li belediyeler üzerinden bir kayyum sistemi inşa etmeye çalıştı” dedi.
Belediyecilikleri halka karşı
Kayyuma sadece “bir belediyenin eşbaşkanları yerine memur atanması” olarak bakılamayacağını ifade eden Türkoğlu, “Halkın iradesi yok sayılıyor. Kürt halkının seçilme hakkı, yurttaş olma hakkı, yönetme hakkı elinden alınıyor. 2016’da atanan kayummların daha çok milliyetçilik ve cinsiyetçilik üzerinden bir yönetim anlayışı geliştirdiler. Bu yönüyle ilk etapta anadile dair kültür çalışmalarını hedef haline getirdiler. Yine kadın çalışmalarına dönük saldırıları söz konusuydu. Kadın çalışanların işten çıkarılması, kadın merkezlerinin kapatılıyor olması, fiziksel bir saldırı değil. Bir kurumu kapatmıyorsunuz sadece ya da bir çalışanı işten çıkarmıyorsunuz, aynı zamanda o kurumları farklı bir değişim, dönüşüm sürecine de tabi tutuyorsunuz. Kadın merkezleri, iktidarın ‘makul kadın’ anlayışının üretildiği merkezler haline geldi. Belediyenin içine sıkışmış bir devlet memurundan ziyade, halkçı belediyecilik anlayışını hedef alan halka karşı bir belediye sistemi oluşturuldu” ifadelerini kullandı.
Muhalefet yetersiz kaldı
Kayyum atamalarına yönelik muhalefetin de yüzyıllık devletin kurucu kodlarından kurtulamadığı eleştirisinde bulunan Türkoğlu, “Muhalefetin okuması yetersizdi. HDP’li belediyelere 2019’da kayyum atandığında bir iki ses çıktı ama yeterli değildi. 2020 yılında İstanbul Belediyesi’ne kayyum atanması gündeme geldi. Yani karşı durmadığınızda bütün Türkiye’ye yayılan bir mesele haline geliyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne, derneklere, bankalara kayyum atama pratiklerine bakıldığında neredeyse kayyum bir rejim haline getirilmiş durumda. 2018 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de kayyum sistemini dayatan bir sistemdi. Bugün de bu ülkede halkın yerine karar veren, kararname çıkaran bir rejim söz konusu” ifadelerini kullandı.
Kürtler yönetmek istiyor
“Muhalefetin artık bütün sorunların çözümünün Amed’ten geçtiğini bilmesi gerekiyor” diyen Türkoğlu, “Kürt sorunu artık ülkeyi, dünyayı, Ortadoğu’yu etkiliyor. Kürtlerin talepleri açık ve net, kendilerini yönetmek istiyorlar. Yeri geldiğinde yerel yönetimlerde irade olmak istiyor, anadilde statü meselesini, Kürt sorunun demokratik çözümüyle Türkiye’nin demokratik cumhuriyet şeklinde yönetilmesine dair siyasetini örüyor. Kürtler bu talepleriyle Türkiye’de halklara da ilham veriyor. Buradaki her baskı Türkiye’de farklı yerlerde mücadele eden kesimleri de etkiliyor. Kayyumlar eşbaşkanlık sistemini lağvetmeye çalıştı, hemen akabinde ülkenin temel gündemlerinden biri İstanbul Sözleşmesi’ydi. İstanbul Sözleşmesi, bu ülkede toplumsal cinsiyeti hayata geçirmeyi hedefleyen, bu konuda hükümete de kurumlara da görev ve sorumluluk yükleyen bir Anayasal sözleşmeydi. Yerel yönetimlerde bunu inşa ediyorduk. Uygulama iddiasıyla mücadelesini yürütüyorduk. Kurdistan’da eşbaşkanlığı lağvetmeye çalışılırsa, İstanbul Sözleşmesi’de tek adamın ağzıyla feshedilecek duruma gelir. Bu bütün meseleler için geçerlidir. Kürtler bunu hak ediyor dediğiniz anda yarın siz de hak edecek duruma gelirsiniz” değerlendirmesinde bulundu.
Gereken cevabı vereceğiz
İktidara karşı durmanın mücadele hattında ortaklaşma olduğunu da sözlerine ekleyen Türkoğlu, şöyle devam etti: “Bu iktidarı mevcut politikalarından vazgeçirmenin yolu toplumda umudu, cesareti ve örgütlülüğü büyütmekten geçer. Bu saldırılara karşı hem ideolojik, hem de mücadele birlikteliğini sağlamalıyız. Bu da yerellerden geçiyor. Bütün mücadeleler yerelden başlar. Merkezi anlamda bir karar verebilirsiniz ama yerelde yürümez. Yerel mücadele ettiğinde merkezin kararını da değiştirebilir. Ondan dolayı yerellerde birlikte mücadele hatları örülmelidir.”
Yaklaşan yerel seçimlere güçlü hazırlandıklarını dile getiren Türkoğlu, “Halkımız da, biz de kararlıyız. Gereken cevabı bir kez daha vereceğiz” dedi.
AMED