Dr. Hayri Hazargöl
Türkiye’de en fazla istismar edilen gerçeklik Türklüktür. Dünyanın hiçbir yerinde bir toplumsal gerçeklik olan etnik bir kimlik bu kadar istismar edilmemiştir. Hitler bile Alman kimliğini bu düzeyde istismar etmemiştir. Hitler Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan Versay Anlaşması’nın Almanlarının onurunu kırdığını ileri sürerek Almanların duygularına seslenmiştir. Versay Anlaşması savaşta yenilen Almanlara ağır yaptırımlar getirmişti. Galip devletler, yenilmiş Almanya’ya ağır şartlar kabul ettirmişti. Hitler de Almanların kırılan onuruna seslenerek kendisini Almanların onurunu kurtaracak bir lider olarak gösterdi.
Türkiye’de her kimliğe düşman bir Türklük yaratılmak istenmiştir. Bunda Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın yenilmesinin etkisi olabilir. Ancak Türkiye’yi başka kimliklere düşmanlık ve inkarı üzerinden şekillendirmek Türklüğe de yapılan en büyük kötülük haline gelmiştir.
MHP gibi faşist güçler de böyle yaratılmış bir Türklüğü kendi ideolojik çizgi ve siyasi amaçları için kullanmış ve kullanmaya devam etmektedir. Türklüğü böyle sapkın ideolojik-siyasi yapılanmalardan kurtarmak gerekir. Zaten şimdi bazı milliyetçiler için de milliyetçi olmak, başka kimliklere düşmanlık olmamalı, Kürt düşmanlığı olmamalı gibi düşüncelerin ortaya çıkması, MHP gibi Türklüğü kendi kirli amaçları için kullananlardan rahatsızlığı göstermektedir. Milliyetçiliğe MHP gibi bakılmaması Türkiye’deki siyasi zihniyete yeni bir anlayış kazandırabilir.
Türkiye Türklüğünün gerçek temeli Türkmenlerdir. İdeolojik olarak sonradan üretilmiş, şoven karaktere büründürülmüş Türklük, bu Türkmen gerçekliğinden farklıdır. Bu açıdan Türkmenlere dayalı Türklük anlayışına sahip çıkmak, Türklüğün kötü emellere alet edilmesini önlemek açısından önemlidir. Kendine Türk diyenlerin kendilerini Türkmenliğe dayanan etnik gerçekliğin parçası olarak görmeleri gerekir. Böyle bir Türklük anlayışı doğrudur. Bu Türklük tarihsel toplumsallık içinde şekillenmiş Türklüktür.
Kuşkusuz demokratlar ve sosyalistler halkların kardeşliğine inanırlar; kendilerini milliyetçilik zehrinden kurtarırlar. Milliyetçilik kapitalizmin ürünüdür. Bu açıdan halklar, milliyetler, uluslar açısından olumsuzluk yaratmıştır. Kapitalizmin uluslaştırdığı tezi de yanlıştır. Ne yazık ki sosyalistler de sosyal bilim adına bu tezin güçlenmesine katkı sunmuşlardır. Bu yanlış toplumsal analizlerin sonucudur. Etnik topluluklar tarih boyu tabi ki toplumsal yaşamlarıyla kültür üretmişlerdir. Bu da derinliği ve kapsamı gelişen etnik toplumsal yaşamı ortaya çıkarmıştır. Uluslaşmayı kapitalizme bağlamak yanlış olduğu gibi; ulus olmak için ulus devlet gerekir tezi de, ulusu kapitalizmin ortaya çıkardığı tezi kadar yanlıştır. Bu tez ve tezler ulusu kapitalizmin, yani burjuvazinin ve egemen sınıfların hizmetine sokmayı amaçlamıştır. Bu tezlerin sosyalistler ve demokrasi güçleri tarafından reddedilmesi gerekir. Ulusu en iyi demokratik değerler yaratır.
Sosyalistlik başta olmak üzere tüm demokratların sapkın Türklük anlayışına karşı çıkarak Türkmenliğe dayalı Türklüğe sahip çıkmaları gerekir. Türk halkının faşistlerin, gericilerin insafına bırakılmaması gerekir. Türkmenliğe dayalı Türklük değerleri Türkiye’nin temel toplumsal kültürel değerleridir. Bu Türklüğün, Türklüğü şovenizme, halklar düşmanlığına alet edenlerin elinden kurtarılması gerekir. Çünkü bu Türklük Anadolu toprağının tüm değerleriyle birlikte insanlığa güzel değerler sunacak Türklüktür. Bu açıdan bu Türklüğün gerçek sahiplenicileri sosyalistler ve tüm demokratlar olmalıdır. Bu temelde tüm Türk halkı ve Türkiye halkları demokrasi mücadelesinin temel gücü haline getirilmelidir.
Tüm etnik topluluklar, ulusal topluluklar demokratikleşmeye yatkındırlar. Zaten gerçek anlamda topluluk olmak taşınan demokratik değerlerle mümkündür. Devlet zoruyla yaratılan topluluklar ve uluslaşma demokratikleşmeden uzak olduğundan gerçek anlamda bir toplumsallaşma ve uluslaşma değildir. Bu tür uluslar güçsüzdürler. Egemen sınıflara dayalı, iktidar ve baskıya dayalı devlet güçlü görünse de bu devletin üzerinde hakimiyet kurduğu uluslar güçlü değildir. Bu açıdan Türklüğü gerçek anlamda güçlendirecek olanlar sosyalistler ve demokrasi güçleridir.
Her etnik topluluk değerlidir ve güzeldir. Çünkü tarihsel toplumsal bir kültürün ürünüdür. Bu açıdan herkes Türklüğünden, Kürtlüğünden, Arap, Çerkes, Rum, Ermeni olmaktan gurur duymalıdır. Hepsinin farklı güzelliği vardır. Birlikte daha çok güzellikler oluştururlar. Tek güzelliğin sınırları vardır; ancak birçok güzelliğin varlığı daha güzel bir kültürel ve toplumsal yaşamdır. Bunun heyecanı, coşkusu yaşanacağına; Türkiye, tüm güzelliklerin öldürülüp tek bir güzelliğin olduğu bir ülke haline getirilmek isteniyor. Bu halkın değil; Türkiye’de sömürücü, baskıcı, şovenist bir etnik kimliği sömürmeyi hedefleyenlerin Türkiye’sidir.
Bu açıdan Türklüğü sapkın ideolojik ve siyasi yapıların elinden, etkisinden, tasallutundan, istismar etmesinden kurtarıp tüm diğer halklarla birlikte güzelliğinin tüm insanlık için çarpıcı olacağı bir Türkiye yaratma mücadelesi yürütülmelidir. Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar, İbrahim Kaypakkayalar, Kemal Pirler, Haki Karerler gerçek Türklüğü temsil ederek Türkiye’yi dünyanın en güzel ülkelerinden biri haline getirmek istemişlerdir. Bizler de bu duygularla yaşasın Kürt, Türk ve tüm diğer halkların kardeşliği diyoruz.