Erdal Avcı*
HDP İstanbul Örgütü olarak, Noel Yortusu kutlaması sebebiyle Süryani Meryem Ana Kilisesi’ni ziyarete gitmiş, misafirlerle hoş bir sohbete dalmıştık. Kalkmak üzere ilken Sayın Ekrem İmamoğlu, ardından Vali Yardımcısı gelmiş, nezaketsizlik olmasın diye oturarak bir süre daha sohbete devam ettik. Papaz efendi İmamoğlu’na dönerek ‘Uzun yıllardır kilisemizi ziyaret eden ilk Büyükşehir başkanısınız’ serzenişinde bulunarak Napolyon’un sözü ‘Dünya tek ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu’ sözünü hatırlatıp, kardeşlik ve barış vurguları yapmıştı. Vali Yardımcısı baş sallıyor, İmamoğlu tebessüm ediyor, muhtemelen herkesin aklından, gönlünden farklı şeyler geçiyordu. Şehrin seçilmiş ve atanmış iki yöneteni ordayken ve hazır sohbet İstanbul iken, Papaz efendinin sözüne ek yapmak yerinde olur muydu bilemedim, bir Fransız veya İtalyan olduğu tahmin edilen şehir planlamacısı bir mimar ‘Türkler İstanbul’u işgal etti ama bir türlü yerleşemedi‘ sözünü hatırlatıp, Papaz efendiye destek atmayı düşünmedim değil.
E tabi sonuçta misafiriz ve kutsal gün ziyaretinin orta yerine nahoş bir sohbet uygun olmazdı.
Sonuç itibarıyla bugün yerinde olur kanaatindeyim. Mimarın dediğine katılıyoruz. İstanbul’un el değiştirmesi fetih mi, işgal mi tartışması çok abes. Askeri, siyasi, tarihsel olarak ele alındığında; teori, akıl, vicdan bu işin işgal olduğunu söyler. Ama bu tartışmayı bir yana bırakır, olan oldu da sonra ne oldu bahsine gelirsek. Mimarın dediği mevzu ne kadar net, acıklı bir trajedidir. YERLEŞEMEMEK. Muhtemelen mimar mevzuyu açmıştır. Yerleşme çabalarını bir yana bırakalım, yerleşenlerden iz bırakmamak ayrı bir maharet. Bugün İstanbul’un neresini eşelerseniz yeraltından kadim tarih fışkırıyor, üstünü örtmeye çalıştığınız tarih hakikati açığa çıkıyor.
Küçükçekmece Jandarma Karakolu önünde koca bir yazı vardır “İstanbul geçmişte de Türk’tür, şimdi de Türk’tür, gelecekte de Türk kalacaktır”. Oysa iki kilometre ötede koruyamadıkları, insanlığın yerleştiği ilk mağaralar, mağara duvarlarında insanlığın ilk izleri vardır. Karakolun yanındaki gölün altında tarihi kent ve liman vardır. Nereye kazma vursan bir tarihi eser ve medeniyet karşına çıkıyor. Hamaset yaparak slogan atmak, milli ajitasyon yapmak değil; marifet odur ki, yaşatmak ve yaşamak.
Sayın İmamoğlu Cumhuriyet gazetesinde İstanbul için yazı yazmış, katılmadığımız ve eleştireceğimiz yanları var. Fakat son sözde 10 bin yıllık miras ve sorumluluk vurgusu yapıyor. Katılıyoruz. Tarih başından ele alınır ayrıştırmadan, karşıtlaştırmadan, hakkaniyetli olunursa; toprak altında yatan mazi bir nebze huzura kavuşur.
*HDP İstanbul İl Eşbaşkanı