Kuzey-Doğu Suriye’deki gelişmeleri yerinde takip eden Gazeteci Aziz Köylüoğlu, Türkiye’nin Suriye siyasetini sadece Kürt düşmanlığı temelinde yaptığını belirterek, “İdlib’te çözülen bir Türkiye’nin Efrin’de kalma olasılığı yok. Bu Suriye rejiminin de o bölgeye saldıracağı anlamına geliyor” dedi.
Suriye iç savaşı İdlib gündemi ile devam ederken, savaşta taraf olan güçler ise kazanım elde edebilmek ve kazanımlarını sağlama almak için ellerindeki tüm kartları açıyor. Rusya, İran ve Türkiye aynı masada buluşarak imzaladıkları antlaşmalar ile kazanımlarını sağlama almaya çalışsa da, Astana üçlüsünün çakışan hesapları olduğu görülüyor. Suriye iç savaşını ilk günden bu yana takip eden Gazeteci Aziz Köylüoğlu, gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’nından (MA) Nazım Daştan’a değerlendirdi.
‘Çatlak devam ediyor’
Savaş ilk başlarda Sünni-Şii mezhebi temelinde geliştirildiğini ifade eden Köylüoğlu Suriye’nin uluslararası anlamda bir enerji koridoru olarak görüldüğünü söyledi. Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan ve Türkiye ile birlikte bir enerji koridoru oluşturulmak istendiğini belirden Köylüoğlu, “Bu nedenlerden dolayı Suriye’ye bir müdahalede bulundular. Buna karşı İran, hamleler gerçekleştirdi. Aynı zamanda Rusya da Libya’da çıkardığı dersler ile Suriye sahasına girdi. Bu durum ülke içinde denklemler oluşturdu. Bir yandan ABD, Avrupa ülkeleri, Mısır, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin olduğu bir cephe, diğer yandan Rusya, İran, Suriye rejimi ve Çin cephesi oluştu. Bu güçlerin katılımı ile Suriye şahsında üçüncü dünya savaşı yaşandı. Aradan 7 yıl geçti. Kürtler ve demokratik çevreler ise kendilerine üçüncü yolu belirleyerek, bunun üzerine politikalar yürüttü. Bu üçüncü yol zamanla iki cephenin de saldırılarına uğradı. Kobanê ile de tasfiye edilmek istendi. ABD DAİŞ’in ortaya çıkması ile sahaya yeni bir şekilde müdahil olmak istedi ve bu temelde Suriye’ye indi. Gelinen aşamada Suriye sahasında Müslüman Kardeşler (İhvan-i Müslimin) politikası neredeyse çöktü. Ve onlara bağlı güçler büyük bir parçalanmışlık yaşadı. Şu an ise Suriye sahasında son demlerini oynuyorlar. Sünni güçler arasında derin bir çatlak oluştu. Şimdi İdlib’te yeniden bir araya gelmek istiyorlar, yakınlaştılar. Ama çatlak devam ediyor” diye konuştu.
‘İran, Rusya ve Türkiye’ye tepkili’
Tahran zievesinde Rusya, İran ve Türkiye arasında belli anlaşmalara gidildiğini belirten Köylüoğlu, “Daha sonra Putin ve Erdoğan arasında bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşmede öyle anlaşılıyor ki İran’ı dışlayan bir yaklaşım var. Yeni bir politik yaklaşım ortaya çıktı. İran’ın buna nasıl yanıt vereceği belli değil ama buna tepkili olduğu aşikar. Özellikle geçenlerde bir Rus uçağının düşürülmesi ve İsrail’in saldırıları biraz da İran’ın tepkisi olarak görülüyor. Uçağı kimin düşürdüğü net, ancak hava savunma sistemini o uçağa kimin yönlendirdiği noktasında bir muğlaklık var” ifadelerini kullandı.
‘Gruplar bir şekilde varlığını sürdürecek’
Putin ve Erdoğan’ın üzerinde anlaştık dediği İdlib mutabakatını da değerlendiren Köylüoğlu sözlerine şöyle devam etti: “İdlib üzerinde çok bir anlaşmanın olduğunu sanmıyorum. İkilem var. Türkiye El Nusra, Ehrar El Şam ve Nureddin Zengi gibi terör grupları listesinde olan güçlerin himayesini üstlenmiş. “Onlar benim teröristlerimdir” diyor. İşte yine Putin-Erdoğan arasında varılan anlaşmaya da bakmak lazım. Bazı gruplar oradan çıkarılacak, bölge ağır silahlardan arındırılacak ve 15-20 kilometreye varan bir tampon bölge oluşturulacak. Adına da silahsızlandırılmış bölge deniliyor. Dikkat edin silahsızlandırılmış bölge tanımlamasında da bir muğlaklık var. Ağır silahlar çıkarılacak deniliyor. Yani hafif silahlı grupların dolaşımı sürecek. Gruplar bir şekilde yine varlığını sürdürecek anlamı çıkıyor. Rusya açısından ise Şam-Halep ana yolu açılacak. Yolun güvenliği Rusya ve Türkiye tarafından atılacak ortak devriyeler ile sağlanacak. Diğer ve asıl durum ise oradaki gruplardan herhangi bir saldırının gelmemesi ve zamanla Türkiye’nin eliyle o grupların oradan tasfiye edilmesi olarak görülüyor. Ya da bir şekilde teslim olacaklar. Rusya durumu bu şekilde ele alıyor. Daha çok onların teslim olmasını istiyor. Örneğin Dera ve Kuneytra’da gerçekleştirilen de bu oldu. Bu bölgelerde bu güçlerin kazandığı bir şey olmadı. Bir çoğu teslim oldu, bazıları da Suriye ordusuna dahil oldular. Milis olarak ordu içine girdiler. Hatta İdlib operasyonuna katılmak için Hama tarafına getirildikleri yönünde bilgiler de var. Bu düzeyde bir teslim olma durumu var. Suriye rejimi İdlib’i ya teslim alarak, ya da operasyon yaparak kenti kazanacağı noktasında hareket ediyor. Her iki durumda da kentin kontrolünü eline geçireceği şeklinde okuyor. Rusya ve Türkiye arasında varılan anlaşmayı bu temelde destekliyor. Ya müzakere ile ya da teslimiyet ile İdlib’in alınması olarak ele alıyor. Bana göre yanılgılı bir yaklaşım. Rusya’nın en azından kısa ve orta vadede böyle bir şeyi düşündüğünü sanmıyorum” diye konuştu.
‘ABD İdlib’e müdahil olmak istiyor’
ADB’de İdlib’e her şekilde müdahil olmak istediğini belirten Köylüoğlu ABD’nin şuan için çıkmazda olduğunu söyledi. ABD’nin Fırat’ın doğusunda DAİŞ’e karşı verilen mücadeleyi desteklemekten öte bir politika üretemediğini ifade eden Köylüoğlu, “Suriye merkezli siyasetinde de önemli derecede aktivitesini kaybetmiş görünüyor. Bu eksende bakarsak, Cenevre sürecinin ertelenmesi ya da anlamsızlaştırılması daha yerinde olacak. Sürecin uzaklaştırılması, ABD başta olmak üzere diğer güçlerin biraz daha Suriye sahasından dışlanması şeklinde görülüyor. Ki reel olan durum da bunu gösteriyor. İdlib’teki pasif duruşu da göz önündedir. Bu temelde düşünürsek, Suriye ordusunun İdlib’te kimyasal silah kullanma ihtiyacı ortaya çıkar mı sorusunu sormak gerekiyor. Şu an itibarı ile ihtiyacı yok. Ancak savaş kızışırsa olabilir. ABD’nin bunu sürekli dile getirmesi ise elini güçlendirme ve Suriye siyasetine daha fazla katılmak istemesinden geliyor. Fırat’ın doğusunda da sınırlı düzeyde bir siyaseti bulunuyor. Ama uluslararası anlamda Rusya ile Suriye konusunda bazı anlaşmaları var. En bariz örneği Fırat’ın doğusu ve batısı şeklinde izlenen siyasettir ama bana göre bu da güçlü bir argüman değil. Dikkat edilirse Afrin’e saldırılar gerçekleştirildiğinde Fırat’ın batısında herhangi bir etkim ve gücüm yok dediler. Ama İdlib’e her şekilde müdahil olmak istiyor” dedi.
‘Türkiye’nin Afrin’de kalması zor’
İdlib’in Suriye rejiminin eline geçmesi durumunda Cenevre ne de Astana förüşöelerinin bir önemi kalmayacağını da sözlerine ekleyen Köylüoğlu, “Zaten hali hazırda Fırat’ın doğusu ile bir müzakere süreci başlatmış ve bu müzakereler belki bir sonuca da ulaşır. Bu bölge ile çelişik ve çatışık bir durumda değil. İdlib hattında çekilecek olan Türkiye’nin, Cerablus, Bab, Ezaz ve Afrîn hattında kalması zor. Öyle bir olasılık yok. Zaten Türkiye Suriye siyasetini o kadar daraltmış ki, sadece Kürt düşmanlığı temelinde yapıyor. Erdoğan bunu Soçi’de de gündeme getirdi. İdlib’te çözülen bir Türkiye’nin Afrin’de kalma olasılığı yok. Bu Suriye rejiminin de o bölgeye saldıracağı anlamına geliyor. Bunu da söylemek gerekiyor. Rusya ve İran’ın onayı olmadan Suriye rejimi bunu gerçekleştiremez” şeklinde konuştu.