Özellikle AKP döneminde birçok siyasi dava ya zaman aşımına uğratıldı ya da cezasızlıkla sonuçlandı, arka plandaki bağlantılar ise ortaya çıkartılmadı
Bir devlet politikasına dönüştürülen cezasızlık politikası AKP döneminde de devam ederek birçok siyasi katliam ve cinayet dosyası bir bir kapatıldı. Özellikle 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere dair açılan davalar peş peşe kapatıldı.
Görümlü, Lice, Dargeçit JİTEM, Yüksekova JİTEM, Derik, Cizre ve yine Musa Anter, Vedat Aydın, Mehmet Sincar, Kemal Türkler, Hrant Dink, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve Tahir Elçi suikastlarına dair açılan davalar ya kapatıldı ya da cezasızlığa doğru ilerleyen dosyalardan.
Savcıya rağmen beraat verildi
Cezasızlıkla kapatılan dosyaların ilki, 22 Temmuz 1980’de öldürülen DİSK Başkanı Kemal Türkler ile ilgili açılan dava. Davada hiçbir sanık ceza almazken, MHP ve Ülkücü Kuruluşlar iddianamesinde yer alan “Kemal Türkler’in öldürülmesi olayının planlayıcı ve uygulayıcılarından olduğu da kesinlik kazanmıştır” savcılık notuna rağmen sanık Celal Adan dahi ceza almadı. Yine katil zanlısı Ünal Osmanağaoğlu, 2 kere beraat etti. Yargıtay, beraat kararlarını bozdu. Ancak dava zaman aşımı gerekçesiyle düşürüldü.
Kime yıkacaklarını bulamadılar
Yine 19 Ocak 2007’de çalıştığı Agos gazetesinin önünde katledilen gazeteci Hrant Dink cinayeti davasında da, sanıklar Ogün Samast ve Yasin Hayal hakkında 17 Ocak 2012’da karar açıklandı. Mahkeme, “örgüt yoktur” diyerek, dönemin kamu görevlileri hakkında dava açmadı. Yargıtay’da kararı bozdu ve süreç içerisinde cinayetin Ergenekon tarafından işlendiği, sonrasında ise FETÖ tarafından işlendiği iddia edildi. Dönemin emniyet müdürleri ve jandarma istihbaratçıları FETÖ’ye bağlanarak, dosyaya eklendi. 61 sanığa çeşitli cezalar verildi. Ancak olayın azmettiricileri ortaya çıkarılmadı.
Adım adım zaman aşımına gidildi
Cezasızlık örneklerinden biri de Kürt bilgesi Ape Musa’nın (Anter) katledildiği dosyada görüldü. 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da öldürülen Anter cinayetinde 2000’e kadar herhangi bir adım atılmadı. 2009’da tekrar başlayan soruşturmada, eski JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan’ın itirafları üzerine itirafçılar Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi. Hamit Yıldırım, 29 Haziran 2012’de tutuklandı ancak 5 yıl sonra “uzun tutukluluk” gerekçesiyle tahliye edildi. Dava, tek bir hüküm verilmeden 20 Eylül 2022’de zaman aşımına uğratıldı.
Şüpheli var tutuklanan yok
28 Kasım 2015’te Diyarbakır Sur’da katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin davası da halen süren davalardan. Olay yeri incelemesi, Elçi’nin yaşamını kaybetmesinden yaklaşık 5 ay sonra yapıldı ve ölüme neden olan mermi bir türlü bulunamadı. 5 yıl sonra hazırlanan iddianamede, Bilirkişi ve Adli Tıp, merminin hangi yönden geldiğinin bilinemeyeceği iddia etti. Londra Üniversitesi bünyesinde çalışan Forensic Architecture (Adli Mimarlık) isimli kuruluşun ayrıntılı teknik raporunda 3 polisin şüpheli olduğuna işaret edildi. 3 polis hakkında “taksirle ölüme sebebiyet verme” suçundan dava açıldı. Ancak tutuklanma talepleri reddedilirken, sonraki duruşma 23 Kasım’da görülecek.
Talepler görmezden gelindi
HDP İzmir İl Örgütü binasına dönük saldırıda katledilen parti çalışan Deniz Poyraz davasında da benzer bir durum söz konusu. Davanın tek sanığı Onur Gencer dava süreci boyunca pişkin tavırlar sergilerken, avukatların saldırının organize olduğu ve tüm sorumluların bulunması gerekiyor talepleri görmezden geliniyor. Son olarak 12 ve 14 Ekim’de görülen duruşmalarda mahkeme başkanı, avukatlara söz hakkı vermeyeceğini belirtirken, duruşmayı Aliağa Şakran Cezaevi Yerleşkesi’ne taşıdı. Duruşmaya girmek isteyen avukatlar ve izleyicilere biber gazlı saldırı yapılırken, sonraki duruşma 27 Aralık’ta görülecek.
‘Sonuç çıkma umudumuz azaldı’
MA’dan Tolga Güney’e konuşan İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD) Başkanı avukat Özlem Yılmaz, siyasi davalarda özellikle bağlantıların ortaya çıkarılması gerektiğini vurguladı. Deniz Poyraz dosyasında mahkeme heyetinin değişmesiyle olayın kapatılmak istendiğini belirten Yılmaz, “Kaygılarımızın ne kadar haklı olduğunu gördük. Başından beri sanık duruşmanın Kayseri’ye naklini istemişti. Yetki belgesiyle katılan ve vekil kadar avukat olan avukatların soru sorması engellenmişti. Duruşma salonuna izleyici alınmadı. O duruşmada mütalaada verildi. O yüzden sonuç alma konusunda umudum azaldı” diyerek yargı yollarına başvurmaları açısından kendilerini uzun bir sürecin beklediğini söyledi.
Sanığı gözden çıkarmışlar
Yılmaz, başından itibaren Gencer’in arkasındaki güçlerin ve bağlantılarının ortaya çıkarılmasını istediklerine işaret ederek, “Bu dosyayı Hrant Dink dosyasına benzetiyorum. Eğer iktidarın korktuğu bir şey varsa gizleyeceği şeyde çok olur. Yine dosyayı Tahir Elçi dosyasıyla karşılaştıracak olursak; o dosyada bir sürü usulsüzlük vardı. Tahir Elçi vurulana kadar istihbarat ve terörle mücadele çatışmaya giren iki genci izlemişti. Tahir Elçi dosyasında da delillerin ortaya çıkarılmasında ciddi sıkıntılar yaşandı. Deniz Poyraz da bundan farklı olarak korudukları sanık değil. Sanığın alacağı cezayı gözden çıkarmışlar. Ama bu sanık kimlerle bağlantılı, nefret saikiyle mi bu suçu işledi? Bunun ortaya çıkması konusunda engeller var” ifadelerini kullandı.
Cezasızlığın bir parçası
Yılmaz, siyasi cinayetlerde sanıkların arkasındaki gücün açığa çıkmasının önemine değinerek, “Adil olmayan bu hali herkes görüyor. Bu da cezasızlığın bir parçası. Mağduru düşmanlaştırıp, mağdurları yargılıyor. Arka planın ortaya çıkması yeniden bir tarz olaylar yaşanmaması için önemli. Hem iç hem de uluslararası hukukta mücadeleyi büyütmeli. Umutsuz olmadan mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
İZMİR