Erdoğan, G20 liderlerine ‘Türkiye’nin sıfır atık yolculuğu’ kitabını hediye etti. Kitaba konu olan proje Erdoğan’ın eşi tarafından yürütülmekte. Türkiye’yi dünyanın çöplüğü haline getirenlerin bu projesi sadece göz boyama etkinliği
Yusuf Gürsucu
Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan, Hindistan’da katıldığı G20 Zirvesi’nde, diğer devlet başkanlarına, “Yaşanabilir Bir Dünya İçin Türkiye’nin Sıfır Atık Yolculuğu” kitabını armağan etmesi ve ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Özhaseki’nin, “Sıfır Atık, uluslararası anlamda değer taşıyan bir ilke olma yolunda emin adımlarla ilerliyor” sözleri büyük bir iddia olarak sunulurken gerçekler hiçte öyle değil. Erdoğan’ın kitaptaki takdim yazısında, “Sıfır atıktan yenilenebilir enerji projelerine, millet bahçelerinden orman varlığımızı artırmaya, atık su arıtmadan hava kalitesi ölçümüne kadar pek çok uygulamayla daha temiz ve yeşil Türkiye için çaba sarf ediyoruz” sözleri ise bazı hatırlatmaları zorunlu kılıyor.
Dizilen övgüler
Erdoğan, yazının devamında “Geleceğine nefes, yarınlarına umut olmak amacıyla geniş bir yelpazede yürütülen çalışmalara, yenilerini eklemeyi sürdüreceğiz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıl dönümüne yaklaştığımız bu dönemde, İletişim Başkanlığımız tarafından hazırlanan ‘Yaşanabilir Bir Dünya İçin Türkiye’nin Sıfır Atık Yolculuğu’ kitabı, bunlardan biridir. Türkiye’nin, insanlığın ortak geleceğine yaptığı katkıları içeren bu önemli eserin hazırlanmasında emeği geçenleri tebrik ediyorum” ifadeleri kitaba anlamını çok aşan bir övgü yapıldığını gösteriyor.
Süslü sözler
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından başlatılan Sıfır Atık Projesi hakkında detaylı bilgiler içeren kitap, “Atık Yönetimi ve Çevre Sorunları”, “Türkiye’de Atık Yönetimi İle İlgili Kurumsal Yapı”, “Türkiye’de Atık Yönetimi İle İlgili Hukuki Düzenlemeler” ve “Sıfır Atık Hareketi” başlıklı dört bölümden oluşuyor. Kitapta, çevre sorunlarını insanlığın lehine bertaraf etmek için kamu ve özel sektörün iş birliğinin son derece önemli olduğuna atıfta bulunularak, hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplumun katılımı ile ulusal çabalar, ikili, bölgesel ve çok taraflı düzeyde uluslararası iş birliğinin gerekliliği olduğu belirtiliyor. Tüm bu süslenmiş gerçek dışı söylemler olduğunu ise yaşayarak görüyoruz. Türkiye’nin dünyanın çöpünü ithal etmesi, nehirlerin ve yeraltının zehirli atıklarla doldurulması gibi gerçekleri örtmeye yetmiyor.
Üstü örtülemeyen gerçekler
Türkiye’yi çöp ithalatlarıyla adeta dünyanın çöplüğü haline getirenlerin ortaya koyduğu proje çöp ayrıştırma gibi adımlarla özelde kamu dairelerinde hayata geçirilmeye çalışılan bir proje aslında. İletişim Bakanlığı üzerinde çalışıp projeyi lanse ederken biraz süslemiş. Ancak kitabı takdim ettikleri ülkelerde bu proje sadece kamusal alanlarda değil tüm atık süreçlerinde yıllardır uygulanmakta. Bu nedenle onlardan ‘Vay Türkiye neler de yapıyor’ demesini beklemedikleri bir gerçek. Buradaki amacın iç kamuoyuna dönük bir süslü propaganda girişimi olduğu aşikar. Çöp ayrıştırma işini birçok belediye Emine Erdoğan’ın ortaya koyduğu zamandan çok önce başlattı ancak ilerletmedi.
Belediyeler fon peşinde
Projeyi gündemlerine alan belediyelerin derdi, AB’den gelen desteklerden öte bir anlam içermiyor oluşu. Daha büyük fonlara göz dikerek arıtma tesisleri için verilen desteklere yüzlerini dönen belediyeler bu ayrıştırma işinden sıyrılırken, bu işi özel şirketlere bıraktı. Evden başlaması gereken çöpün ayrı toplanması süreci halen işletilmezken, kağıt toplayıcılarına saldırıp ‘geri dönüşüm’ şirketleri desteklendi. Yani özetle evsel çöplerin ayrıştırılarak toplanması önemli olsa da asıl sorunun; sanayi, petrol, doğalgaz, enerji, maden gibi tesislerin yarattığı kirliliğin bu proje ile üstünün örtülüp, ‘mış’ gibi yapma sürecinden başkaca bir şey değil.
Akarsular zehir akıyor
Ergene, Kızılırmak, Nilüfer, Büyük Menderes Nehri gibi geçmişte çevrelerine hayat veren akarsuların bugün 4. Sınıf olarak nitelenen ‘akışkana’ dönmesini önlemek ve sularını temizlemek şöyle dursun, kurulan HES ve barajlarla bu nehirlerin suları çalındı. İngiltere başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından plastik atıklar dahil her türden atık ithalatı bu proje uygulamaya konduğundan beri sürdürülmekte. Bunun yanında JES’lerin akarsuları, yeraltı sularını, tarımsal arazileri ve havayı zehirleyen zehirli atıklarına yol verildi. Altın madenleri başta olmak üzere maden ayrıştırma havuzlarının siyanürlü kimyasal atıkları doğal ortama, kaza ya da bile isteye salındı ve salınmaya devam ediliyor.
Orman katliamlarını imzalayanlar
Belediyeler eliyle toplanan atık sular Kars’ta olduğu gibi barajların içine bırakılmasında bir mahsur görülmedi. Birçok örnek verilebilecek benzer şeyleri Türkiye’nin tüm coğrafyasında görmek mümkün. Erdoğan, kitap sunumunda, orman varlığının arttırıldığı söylerken bunun gerçek olmadığı bilim insanlarınca ortaya kondu. Kürt coğrafyasında yıllardır ormanlar yakılıp kesilirken sessizliğini koruyanlar, diğer yandan maden ve enerji şirketlerine ormanları yağmalattı. Kaz Dağları’nda, Sinop’ta, Akbelen’de şirketlerin çıkarları uğruna ormanlar yok edilirken bu yok oluşa ‘atık projesi’ ile övünenler imza attı.