İnternet hukuku alanında uzman Prof. Dr. Yaman Akdeniz, 2018’de 245 bin olan mahkeme kararıyla engelli web sitesi sayısının bu yıl sonunda 300 bini bulabileceğini söyledi. Akdeniz, Türkiye’nin Twitter’a en çok mahkeme kararı gönderen ülkeler arasında da birinci sırada olduğunu vurguladı
Yadigar Akgün
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilişinin üzerinden 71 yıl geçti. 1948’de Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” 10 Aralık 1948’de Paris’te kabul edildi. Bununla birlikte 10 Aralık, Dünya İnsan Hakları Günü olarak takvimlerdeki yerini aldı. Ancak Türkiye her geçen gün basın ve ifade özgürlüğünde geriye gidiyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) her sene yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, bu yıl da 157. sırada yer aldı. Türkiye dünyada en fazla profesyonel gazetecinin hapiste olduğu ülkeyken, bireyler için de sosyal medya tutuklamaları gündelik hayatın bir parçası oldu. İnsanlar sosyal medyada herhangi bir haber paylaşmaya, tweet atmaya korkar hale geldi. Yaratılan bu korku ve baskıcı sistemde, internete erişim hakkımızın giderek kısıtlandığı bir rejim ile karşı karşıyayız. İnternet hukuku alanında uzman akademisyen Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile internete erişim hakkını, sansürü ve sosyal medya tutuklamalarını konuştuk.
- Türkiye’de her geçen gün basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin hak ihlalleri artıyor. Geçmiş yıllarda Youtube yasağını yaşadık. Facebook ve Twitter kısa zamanlı olarak erişime kapatıldı. Gazeteciler tutuklanırken pek çok internet sitesi, URL adresleri, yayın yasağı ile karşı karşıya. Türkiye’de yasak kararları hangi mekanizmalardan hangi kıstaslara göre alınıyor?
Türkiye’de karmaşık bir yapı var. 2007’de Meclis’ten geçen 5651 sayılı kanun kapsamında erişime engelleme kararı uygulanıyor. İlk baştaki amaç çocukları zararlı içerikten korumaktı. 17/25 Aralık soruşturmaları sonrasında Şubat 2014 içinde 5651 sayılı kanunda iki değişiklik yapıldı. Kişilik hakları ve özel hayatın gizliliği ile ilgili erişim engelleme yaptırımı getirildi. Bu değişiklikteki amaç aslında daha büyük çocukları, dönemin bakan ve çocukları ile ilgili yapılan haberleri engellemekti. Nisan 2015’te kanunda bir değişiklik daha yapıldı ve ‘milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması’ ile ilgili 8A maddesi eklendi. Bu uygulamaya 7 Haziran seçimleri sonrasında ve özellikle çözüm sürecinin sona ermesiyle birlikte başlandı. İlk başta muhalif haber siteleri, Kürt haber siteleri erişime engellendi. 8A maddesi özellikle Başbakanlık ve sonrasında Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen taleplerle siyasi bir susturucu olarak kullanılmaya başlandı. Wikipedia platformu yaklaşık 2.5 senedir bu madde dayanak gösterilerek erişime engelli.
Biz İfade Özgürlüğü Derneği için hazırladığımız EngelliWeb raporunda 2018 yılı itibari ile Türkiye’den 245 bin web sitesine erişimin engellendiğini, 150 bin kadar da URL adresinin engellendiğini tespit ettik. Erişime engelli web sitelerinin sayısının 2019 yılı sonunda 300 bini bulacağını tahmin ediyoruz. Dahası, her yıl ortalama yılda 12 bin erişim engelleme kararı sulh ceza hakimlikleri tarafından veriliyor. İnternet konusunda çok baskıcı bir yapının olduğunu gözlemliyoruz. Bu kararlara karşı yapılan neredeyse tüm itirazlar reddediliyor ve hak ihlallerinin giderilmesi için Anayasa Mahkemesi’nin karar vermesi için ortalama 5 yıl beklemek gerekiyor.
Bazı sosyal medya platformları 6 aylık periyotlarda şeffaflık raporları yayınlıyorlar. Dışarıdan Türkiye’ye baktığımızda da bu baskıyı istatistiklerden görüyoruz. Örneğin Twitter’a en çok mahkeme kararı ve talep dünya genelinde Türkiye’den gönderiliyor.
- Siyasi baskılar hem sokakta hem de internette kendini gösteriyor. Baktığımızda artık insanların tweet attığı için, karikatür beğendiği için davalarla karşı karşıya kaldığı bir dönemden geçiyoruz. Hatta bazen daha da ileri gidilerek şüpheliden delile ulaşma yöntemi kullanılıp, önce insanlar gözaltına alınıp, ardından incelenen sosyal medya hesaplarından suç türetiliyor. Sizce sosyal medya tutuklamalarıyla topluma ne tür bir mesaj veriliyor?
Seçim dönemlerinde, savaş dönemlerinde sosyal medya tutuklamaları gündelik hayatın bir parçası oldu. Gezi olaylarından sonra sosyal medya ile ilgili soruşturma ve ceza davalarında ciddi bir artış yaşandı. 2013’te attığınız bir tweetten dolayı bugün hakkınızda dava açılabilir ve yargılanabilirsiniz. Zaman içinde bu keyfi, baskıcı ve susturucu amacı güden bir sisteme dönüştü. Tüm amacı susturma üzerine inşa edilmiş bu sistemle korku toplumu yaratılmaya çalışılıyor. Medya üzerinde de çok ciddi bir baskı var. Muhalif medya siteleri sürekli erişim engelleme kararı, hakaret davaları ve hatta “terör propagandası” davaları ile karşı karşıya. Baskılar sürekli devam ediyor. Kamunun bilme hakkı, gazetecinin bilgilendirme hakkı var. Sosyal medya soruşturmaları ve yargılamaları ile bize verilen mesaj bazı konuları yazmayacaksınız, okumayacaksınız.
- ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla çocukların bile tutuklandığına şahit olduk. Toplumda bir Erdoğan korkusu oluştu. Bu tutuklamaları ve toplumda oluşturulan Erdoğan hegemonyasını nasıl yorumluyorsunuz?
Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde TCK 299 madde kapsamında 92 bin 806 bin kişiye soruşturma açıldı. Bu soruşturmaların 19 bin 337 kişi hakkında bugüne kadar ceza davası açıldı. 5 bin 723 kişinin yargılanması mahkumiyet ile sonuçlandı. Bu istatistiklerde bir düşüş de görülmüyor, hatta gitgide arttığını söylemek daha doğru olur. ‘Terör propagandası’ ve ‘terör örgütü üyeliği’ veya ‘terör örgütlerine bilerek yardım etme’ gibi suçlarla ilgili soruşturma ve yargılama istatistiklerinde de çok ciddi artış var.
- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün her yıl yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 157. sırada yer alıyor. İktidar ‘ülkemizde basın özgür’ derken kafasında nasıl bir senaryo kuruyor, bundan neyi anlıyor?
Türkiye’de gazetecilere yönelik çok fazla baskı ve kısıtlama var. Hangi çerçeveden bakarsanız bakın ifade ve basın özgürlüğü vahim durumda. Gazeteciler sansür baskı ve tutuklamalar ile karşı karşıya. Bu durum da uluslararası raporlara negatif bir şekilde yansıyor.
- İktidar özellikle Kürt gazetecilerini, yayınlarını, sitelerini hedef olarak seçiyor. Kürt yayınları daha çok sansür ve baskı ile karşı karşıya. Bu konuda ‘özel bir uygulama’ olduğunu düşünüyor musunuz?
Evet. 7 Haziran seçimlerinden sonra ve çözüm sürecinin tamamlanmasından sonra Kürt gazeteciler ve yayınlar yukarıda da belirttiğim üzere özellikle 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesi ile hedef alındı. Jinnews gibi Kürt haber siteleri arka arkaya kararlarla defalarca toptan erişime engellendi. Benzer şekilde Kürt haber sitelerinin ve Kürt gazetecilerin Twitter hesapları da erişime engelleniyor ve hatta bir kısmı Twitter tarafından kapatılıyor. Benzer şekilde haklarında çok sayıda dava da açılıyor.
- Yeni Yargı Paketi’nde ‘terör propagandası’nı düzenleyen 7. maddede değişikliğe gidildi. Değişiklikle kanuna ‘Haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağı vurgulanmaktadır’ hükmü eklendi. Bir kere haberin eleştiri sınırlarını aşıp aşmayacağına kim karar verecek? Aynı zamanda ‘Terörle Mücadele Kanunu’ gibi bir duvar varken, bu yasa değişikliği basın özgürlüğüne derman olabilecek mi?
Yargı Reformu Paketi ile Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286. maddesine ek getiren bu düzenleme “ifade özgürlüğü suçları” olarak tanımlayabileceğimiz bir grup suça temyiz yolunu açtı. Dolayısıyla, bu kuralın yürürlüğe girmesiyle, 5 yılın altında hapis cezası verildiği için istinaf aşamasında kesinleşen Cumhurbaşkanı’na hakaret (madde 299), Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301), Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216) gibi suçlar için temyiz yolu açılmış oldu. İlk bakışta çok olumlu gözüken ifade özgürlüğü suçlarına temyiz yolunun açılmasına ilişkin düzenleme aslında orta ve uzun vadede hükümeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde sistematik ihlal faili olarak gözükmekten kurtaran ve bu nedenle ifade özgürlüğü açısından negatif sonuç doğuran bir düzenleme olma potansiyeli taşıyor. Düzenleme Anayasa Mahkemesi’ni de karar aşamasındaki birçok dosyadan şimdilik kurtaracaktır. Türkiye’nin çözülmesini bekleyen çok ciddi hukuk sorunları var. Hukuk yoluyla mücadele çok zor. Ömrünüzün bir kısmını buna ayırmak zorundasınız.
- İnsanlar bu baskılar karşısında neler yapmalıdır?
Artık insanlar ciddi bir otosansür uyguluyor. Siyasi içerikleri okusalar da beğenmeye ve paylaşmaya çekiniyorlar. Haksızlıklara karşı da Türkiye’de mücadele kolay değil fakat Türkiye’de bir şeyler değişecekse bu susmayarak olacak. İfade özgür olmadığı sürece zaten demokratikleşme olmayacak.
Basın Özgürlüğü Endeksi’nde geriye gidiyoruz
OHAL Kararnameleri ile 6 haber ajansı, 18 televizyon, 22 radyo, 50 gazete ve 20 dergi olmak üzere toplam 116 basın-yayın kuruluşu kapatıldı. Özgür Gazeteciler İnisiyatifi verilerine göre 139 gazeteci tutuklu bulunuyor.