Kuzey ve Doğu Suriye saldırıları ve İdlib’deki son durum üzerine Esad rejimiyle görüşmeler yapan Türkiye’nin sınırı hattının tamamını İhvancı güçlere teslim etmenin pazarlığını yürüttüğü belirtiliyor. İsteğine destek bulamayan Türkiye, çelişkilerden yararlanarak planında diretiyor
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına yönelik başlattığı son saldırılarla birlikte farklı bir aşamaya geçen Suriye iç savaşı, yeni denge ve hesaplaşmalarla sürüyor. ABD ve Rusya’nın izniyle Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldıran Türkiye, bir taraftan da Suriye rejimiyle demokratik özerk sisteminin tasfiyesi üzerine görüşmeler yapıyor. Türkiye bu kapsamda, Suriye rejimi ile ihvan hareketini (Müslüman Kardeşler) aynı masaya oturtmak istiyor.
Türkiye’nin Girê Spî ve Serêkaniyê gibi kentlere girmesi Suriye’deki savaşı geriye sardı. Halen devam eden saldırılar kapsamında Til Temir ve Eyn İsa da hedefte. Uluslararası güçlerin izniyle kontrol altında tutulan saldırıların yanı sıra Esad rejimi de güçlendiriliyor. 9 yıl aradan sonra Fırat’ın doğusu şeklinde adlandırılan bölgenin sınırına yerleşen Suriye rejim güçleri, Türkiye sınırının kimi yerlerinde askeri noktalar kurdu.
Libya’ya taşınıyorlar
İdlib operasyonu ile Libya meselesi iç içe geçerken, tüm güçler yeni dengeler kurmanın peşinde. Türkiye ve uluslararası bazı güçlerin elinde olan “Suriye muhalefeti (ÖSO, SMO, HTŞ)” Libya’nın Trablus kentine taşınmaya başlandı. Bu durum Doğu Akdeniz hattında da havayı iyice gerdi. Şimdi bölgeye asker göndermeyi planlayan Türkiye, bu hamleyi Kuzey ve Doğu Suriye’de hayata geçirmek istediklerinden ayrı tutmuyor. Türkiye, Libya, İdlib ile Kuzey ve Doğu Suriye ekseninde pazarlıklar yürüterek sonuç almaya çalışıyor.
İhvan hesabı
Rusya ile İdlib’de bulunan bazı grupları Libya’ya taşıma konusunda anlaşan Türkiye, Suriye sınırı boyunca da bölgeyi İhvancı hareketlere teslim etmek arayışında. Bu kapsamda Suriye rejimi ve Rusya’yla görüşmeler gerçekleştiriyor. Türkiye’nin arayışı Suriye rejimi ile İhvan-ı Müslimin’in (Müslüman Kardeşler) bir araya getirmek. 1947 yılında bağımsızlığını elde eden Suriye’de her iki güç arasındaki çatışma ve savaş bu güne kadar sürdü. 1980’li yıllara gelindiğinde Suriye rejimi ve İhvancılar arasında patlak veren çatışmalarda Suriye rejimine bağlı güçler özellikle Haleb, Hama, Cisir El Şuğur (İdlib) ve Tedmur’da binlerce ihvancıyı öldürdü. Kimi kaynaklara göre Haleb ve Hama’da yaşananlar katliam olarak adlandırılırken, bu durum Suriye iç savaşının patlak verdiği 2011 yılına kadar bu şekilde geldi.
Daha önce olduğu gibi Suriye başta olmak üzere bölgede Müslüman Kardeşler’in en büyük destekçisi Türkiye olarak biliniyor. Onlar üzerinden Suriye savaşında politikalar yürüten Türkiye, benzeri selefi gruplar üzerinde de aynı politikaları yürütüyor. Kürt karşıtlığı temelinde Suriye rejimiyle yeniden anlaşma yollarını arayan Türkiye, sahada desteklediği güçleri de bu temelde kullanmaya çalışıyor. Efrîn ile başlayan daha sonra Girê Spî ve Serêkanîyê’ye kadar bu gruplara alan açan Türkiye, sınırın tamamını ihvancılara teslim etme amacında. Bunun için Fırat Bölgesi sınırında yer alan Kobanê başta olmak üzere Derbesiye, Amûdê, Qamişlo ve Derik gibi kentlere de bu temelde bakıyor.
Destek bulamadı
Askeri alanın yanı sıra siyasi ve diplomatik anlamda da Rusya ve Avrupalı güçlerle bu plan temelinde oturarak zemin arayan Türkiye, tüm yolları zorluyor. Kürtlerle oturmak yerine yıllarca düşman olarak görülen Suriye rejimiyle resmi görüşmelere varacak düzeyde ilişkiler kuran Türkiye, bugüne kadar sonuç almış değil. Hayata geçirmek istediği politikalarda uluslararası anlamda destek görmeyen Türkiye, Rusya ve NATO arasındaki çelişkilerden de yararlanmak için de kimi hamleler yapıyor.
Rejime de tehlike
Eski anlayışla hareket eden Suriye rejimi ise, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk yönetimi ile oturmak yerine Türkiye’yle bu plan konusunda birçok görüşme gerçekleştirdi. Bugüne kadar sonuç alınmamış olsa da Türkiye, bu planı diretiyor. Türkiye planının hayata geçmesinin ise Suriye’nin parçalanması anlamı geliyor. Bununla beraber etkin olabilecek grupların Suriye rejimi için daha da tehlikeli hale gelebileceği öngörülüyor. Kimi çevreler bu planı rejimin düşürülmesine gidebilecek kadar uzun süreli bir yol olarak yorumluyor.
Nazım Daştan/MA-QAMİŞLO