BM Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’nun 90’lı yıllarda kaybedilen 30 isim hakkında bilgi istediği Türkiye, sadece 9 isme dair verdiği yanıtta, çelişkili ifadeler de bulundu
Türkiye’de 1990’lı yıllarda resmi olmayan kayıtlara göre, 17 bin kayıp vakası ve faili meçhul cinayet yaşandı. Paramiliter gruplar tarafından sokak ortalarından kaçırılan insanların yanı sıra resmi gözaltı merkezlerinde kaybedilenler oldu. Yakınlarının bulunması ve faillerin yargılanması için başvurulmadık kapı bırakmayan aileleri, gittikleri her kapıdan elleri boş döndü. Kayıp yakınlarının ısrarlı mücadelesi sonucu soruşturma ve davalar açıldı. Yıllarca sürüncemede bırakılan bu davaların büyük çoğunluğu ya zamanaşımına uğradı ya da faillerin beraatı ile sonuçlandı. Kayıp kimi isimlere dair davalar ise halen devam ediyor.
30 Aile başvurdu
Türkiye’de iç hukuk yollarının tükenmesi üzerine aileler, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM’de görülen bu davaların bir kısmında Türkiye mahkum edilirken, çok sayıda dava ise hala sonuçlanmayı bekliyor.
Yıllarca verdikleri mücadeleden bir adım olsun geri adım atmayan kayıp yakınları, 2014 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’na da başvuru yaptı. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Dayanışma Derneği (YAKAYDER) aracılığı ile 2014 ile 2018 yılları arasında 30 aile, yakınlarının kemiklerinin bulunması ve faillerin yargılanması talebiyle bu kuruma başvurdu.
Ailelere mektup
Bu başvurular üzerine BM Çalışma Grubu Türkiye’den kayıp isimlere dair bilgiler istedi. Verilen yanıtların akabinde Çalışma Grubu, geçtiğimiz 21 Ağustos tarihinde kaleme alınan bir mektupla kayıp yakınlarına son durumu bildirdi. Mektuba bilgi istenen kayıplara dair Türkiye’nin gönderdiği yanıtlar da eklenir.
Türkiye Hükümeti’nden gelen yanıtlarda, kayıp isimlerin nerede olduklarıyla ilgili yeterli bilgi bulunmadığından bu vakaların Çalışma Grubunun değerlendirmesi altında olduğunun aktarıldığı mektupta, hükümetin paylaştığı bilgilere dair ailelerden ayrıca bilgi istendi.
Sadece 9’una cevap verildi
Çalışma Grubu’nun mektup ile birlikte gönderdiği tutanaklarda yapılan başvurular ile ilgili bugüne kadar 8 oturum yapıldığı görülürken, Türkiye hükümetinin ise sadece kayıp isimlerden Fehmi Tosun, Ahmet Akbaş, Abdulselam Çelik, Abdullatif Yağızay, Ahmet Yetişen, Hizni Bilmen, Ahmet Üstün, Kemal Birlik ve Ahmet Şahin ile ilgili bilgi verdiği anlaşılıyor.
Bakanlık tutukluya ‘yurt dışında’ dedi
Bunlardan biri olan ve 19 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un ailesi, 10 Eylül 2014 yılında kuruma başvuru yaptı. Başvuruyu işleme alan Çalışma Grubu, aynı yıl içinde Türkiye’den Tosun’un akıbetine dair bilgi istedi. Adalet Bakanlığı’nca gönderilen yanıtta ise, Tosun’un 11 Mart 1992 tarihinde İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan çıkış yaparak Türkiye’yi terk ettiği bilgisini verilir.
Ancak ailesinin verdiği bilgilere göre söz konusu tarihte Fehmi Tosun Antep Cezaevi’nde tutukludur.
Tosun polis kayıtlarında ‘kayıp’mış
Verilen bu yanıt üzerine Çalışma Grubu, Türkiye’den yeniden bilgi ister. Bakanlık bu kez de Tosun için “Şahıs 1995’te evden çıktı ve eşiyle telefonla görüştükten sonra ortadan kayboldu. Fehmi Tosun 2002’de kayıp listesine alındı. Eşi Hanım Tosun, Küçükçekmece’deki Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2008’de başvurarak Tosun’un kayıp olduğunu bildirdi” yanıtını verir. Çalışma Grubu’nun üçüncü kez Türkiye’den bilgi istemesi üzerine ise bu kez, “Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı no. 1997/13776 numaralı dosya ile bir soruşturma başlattı ve 26 Ekim 2015’te zaman aşımı nedeniyle takipsizlik kararı verdi. Karar, Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesince 14 Aralık 2015’te onandı” denildi. Kayıp Fehmi Tosun’a dair dördüncü kez Türkiye tarafından verilen yanıtta ise, “1995 yılında ortadan kaybolmasının ardından, soruşturma dosyasında kaybolmasıyla ilgili yeni bir bilgi bulunmamakta ve ölümüne ilişkin Cumhuriyet Savcılığına intikal eden herhangi bir otopsi veya adli tıp raporu bulunmamaktadır. Bu soruşturma kapsamında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı 26 Ekim 2015 tarihli takipsizlik kararı verdi. Tosun’un yakınları bu karara İstanbul 4. Sulh Sulh Ceza Hakimliği nezdinde itiraz etti. Yargıç, 14 Aralık 2015 tarihinde bu itirazı reddetti” ifadeleri yer aldı.
Çalışma Grubu’nun talebi üzerine Türkiye’den gelen beşinci yanıtta da yine Tosun’a ilişkin “Henüz bir gelişme kaydedilmemiştir. Şahıs polis kayıtlarına kayıp kişi olarak geçti ve halen aranıyor” denildi.
Halen soruşturma devam ediyor
Dersim’in Hozat ilçesinde çobanlık yaptığı sırada 1 Ocak 1995’te askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınmayan Ahmet Akbaş’a dair Türkiye’nin verdiği cevaplar da oldukça dikkat çekici.
Akbaş’a dair ilk olarak “Şahsın kaybolması ile ilgili soruşturma Cumhuriyet Savcılığı tarafından başlatıldı ve şahsın akıbeti araştırılıyor. Dosya numarası: 2018/141” cevabını veren Adalet Bakanlığı, ikinci yanıtında “Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı savcılık birimi, şahsın zorla kaybedilmesi iddiasını soruşturarak, 06/11/2014 tarihinde 2014/181 sayılı takipsizlik kararı verdi ve daha sonra yetkili adli makam tarafından reddedildi. Milli Savunma Bakanlığı da resen karara itiraz etmişse de bu talep ilgili adli makam tarafından da uygun görülmemiştir. Son olarak Hozat Cumhuriyet Savcılığı konunun askeri personel olmayanlar tarafından kaçırılmış olabileceği iddiaları üzerine yeni soruşturma başlattı. 2018/141 dosya numarası kapsamında soruşturma halen devam etmektedir” bilgilerini verdi.
Kaçıldıktan 9 yıl önce ölmüş!
Diyarbakır’da 1997 yılında kaçırılıp, bir daha kendisinden haber alınamayan Abdulselam Çelik için de 10 Eylül 2014’te BM Çalışma Grubu’na başvuru yapıldı. Bu konuda bilgi istenen Türkiye’nin verdiği ilk yanıtta “Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı soruşturma yürüttü” denildi. Çalışma Grubu, bunun üzerine Çelik’in akıbeti ile ilgili Türkiye’den tekrar bilgi istedi. Bu talebe “Türk polis birimleri, şahsın 14/08/1988 tarihi itibariyle nüfus müdürlüğünde ölü göründüğünü bildirdi” yanıtı verildi.
‘Açılan soruşturmanın takipsizlik ile sonuçlandığı’
18 Kasım 1995 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesinde kendini polis olarak tanıtan 4 kişi tarafından evinden alınıp, bir daha kendisinden haber alınamayan Abdullatif Yağızay için de Bakanlık, 4 kez Çalışma Grubu’na yanıt verir. İlk yanıtta Yağızay’a dair “An itibariyle bu şahıs ile ilgili hiçbir bilgi bulunmamaktadır” denildi.
Yapılan ikinci başvuruda ise, bu kez “Türk polisinin edindiği yeni bilgilere göre, bu şahıs 19.10.1995 tarihinde silahlı terör örgütüyle ilişkisi olduğu şüphesiyle gözaltına alındı, ardından Mardin Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı. O zamandan sonra kendisinden bir daha haber alınamadı” bilgileri verildi.
Bu bilgileri yeterli görmeyen Çalışma Grubu, Türkiye’den üçüncü kez bilgi istedi. Gönderilen yanıtta bu kez şu bilgiler yer aldı: “Nusaybin Jandarma Karakolu Komutanlığı’na göre; 1995 yılında kaybolduğu iddia edilen konu hakkında 2007 yılına kadar [aile üyeleri tarafından yapılan] bir başvuru olmamıştır. Ancak ilk ceza soruşturması, bir STK tarafından 2013 yılında yapılan başvuruyla Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılmıştır. Nusaybin Cumhuriyet Savcılığı’nda (dosya no. 2007/670) şahsın nerede olduğu konusunda devam eden bir soruşturma var.”
Kayıp Yağızay’a dair yapılan son başvuruya verilen yanıtta ise, “açılan soruşturmanın takipsizlik ile sonuçlandığı” belirtilir.
‘Yaşamı tehdit eden koşullar altında’
14 Kasım 1994 yılında Batman’da gözaltına alınıp, kaybedilen Ahmet Yetişen için de Çalışma Grubu’na benzer yanıtlar verildi. Yetişen’in kaybolmasıyla ilgili ilk yanıtında “soruşturma açılmıştır” demekle yetinen Türkiye, sonrasında “Şahsın eşi Batman Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (No: 1) 10 Kasım 2004 tarihinde başvurusu üzerine, yasal tanım gereği bir kişinin kaybolduğuna karşılık gelen bir devamsızlık beyanı (karar) yayınladı. Yaşamı tehdit eden koşullar altında veya öldüğüne dair güçlü bir şüphe altında” bilgilerini gönderdi.
Üçüncü başvuruda ise gıyabında ‘kayıp ilanı’ verilen Yetişen’in PKK’ye katıldığı ileri, sürülerek, “Şahsın hayati tehlike oluşturan koşullar altında kaybolduğu kanıtlandı” denildi. Ancak buna ilişkin herhangi bir kanıt sunulmaz.
Nüfusta ölü görünüyor!
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 18 Mart 1993’te jandarma tarafından gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Ahmet Şahin için de Çalışma Grubu’na iki kez yanıt verildi. İlkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nda konu ile ilgili soruşturmanın devam ettiği belirtilirken, ikinci yanıtta ise bu kez 10 Temmuz 1993’te nüfus müdürlüğünde “ölü göründüğü” kaydedildi.
‘Hiçbir bilgi bulunmadığı’
14 Mayıs 1995’de Mardin’in Midyat ilçesi Budaklı Köyü’nde gözaltına alınıp serbest bırakılan Hizni Bilmem, akabinde askeri bir araçla kaçırılıp, bir daha kendilerinden haber alınamaz. Ailesinin başvurusu üzerine Bilmen’in akıbetine ilişkin bilgi istenen Türkiye’den gönderilen ilk yanıtta açılan soruşturmanın “takipsizlik” ile sonuçlandığı yanıtı verildi. İkinci kez yapılan talepte ise bu kez Bilmen’e dair “hiçbir bilginin bulunmadığı” kaydedilir.
Üstün için de benzer cevap
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 1993 yılından gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Ahmet Üstün’ün için de Türkiye’den benzer cevaplar verilir.
Birlik’e ilişkin soruşturma yok
Kaldığı Kızıltepe Cezaevi’nden 29 Mart 1995 yılında serbest bırakıldıktan sonra cezaevi önünden kaçırılıp, Kızıltepe’de 2014 yılında yapılan bir kazıda kaburga kemiğine rastlanan Kemal Birlik için de Türkiye’den ilginç yanıtlar gitti.
Birlik’e dair Türkiye’den giden ilk yanıtında ilgili soruşturmanın devam ettiği bilgisi verilirken, sonrasında “2014 yılında Mardin’de bulunan bir mezarlık alanında yapılan kazının ardından insan iskeletleri bulundu ve daha sonra Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan DNA analizine göre bir kısmının şahsa ait olduğu tespit edildi. Şahsın kalıntıları yakınlarına teslim edildi ve Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı mezarlığa defnedildi” bilgileri paylaşıldı.
Bakanlığın bu yanıtı Çalışma Grubun tarafından aileye iletilir. Fakat durumdan habersiz aile, bu bilgi üzerine yargı kurumlarına başvuruda bulunulduğunda Birlik’e dair bir soruşturma açılmadığını öğrenir.
Amaç kaybedilmiş insanların akıbetini belirlenmesi
BM Çalışma Grubu’nun bir sonraki oturumu 21-30 Eylül 2020 tarihleri arasında İşviçre’nin Cenevre kentinde yapılacak.
1992 yılında kurulan Çalışma Grubu, BM İnsan Hakları Komisyon Başkanı tarafından seçilen beş uzman üyeden oluşmakta. Çalışma Grubu, devletlerin doğrudan veya dolaylı bir şekilde dâhil olduğu kaybolma vakaları ile gözaltında tutuklu veya hükümlüyken kaybolan veya devlet görevlileri tarafından istemleri dışında zorla tutulan ve daha sonra akıbeti belli olmayan kaybolma vakaları ile ilgilenmekte. Çalışma Grubu’nun en önemli amacı, kaybedilmiş insanların akıbetini belirlemesi. Bu yolda kaybolan kişilerle ilgili iç hukuk yollarının tükenip, tükenmemesi ise herhangi bir önem taşımamakta.
Başvuru yapılması
Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere karşı Çalışma Grubu’na daha önce grup tarafından hazırlanan başvuru formu doldurularak başvuru yapılabiliniyor. Söz konusu başvuruyu kayıp kişinin ailesi, dernekler, hükümetler, uluslararası örgütler, üçüncü kişiler de yapabiliyor. Bahse konu başvuru gruba ulaştığı andan itibaren grup, kayıp kişi hakkında soruşturma başlatıp, soruşturma çerçevesinde ilgili devlete istediği zaman soru sorma, ilgili devletten kayıp şahıs hakkında soruşturma başlatması için talepte bulunma, ilgili devletin verdiği bilgileri kayıp kişinin ailesi veya başvurucu kurum veya kişiye ileterek devletin verdiği bilgilerin doğru olup olmadığını sorma yetkisine sahip.
Başvuruyu yapan kişi, başvurusunda kendisine ait kimlik bilgilerinin gizli tutulmasını yani ilgili devlet ile paylaşılmamasını talep edebiliyor.
MA / Erdoğan Alayumat