Bir Fransız sivil toplum kuruluşu olan MRAP’ın PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride dair BM’nin İnsan Hakları Konseyi 49. Oturumu’na sunduğu rapor, BM tarafından kabul edildi
Irkçılık karşıtı bir Fransız sivil toplum kuruluşu olan Mouvement contre le Racisme et pour l’Amitié entre les Peuples (MRAP) PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi içeren yazılı beyanını, BM İnsan Hakları Konseyi 49. Oturumu’nda 1996/31 sayılı Ekonomik ve Sosyal Konsey kararı uyarınca BM Genel Sekreteri’ne sundu. Raporda öncelikle muhaliflere yönelik gözaltındaki yasadışı uygulamalara dikkat çekildi. “Türkiye: Gözaltına alınan muhaliflere yönelik yasa dışı pratikler” başlıklı bölümde “Hukukun üstünlüğü ağır saldırılara uğradı” denilirken Türkiye’de binlerce akademisyen, muhalefet partisi üyesi, gazeteci ve Erdoğan rejimini eleştiren diğer kişilerin keyfi olarak gözaltına alındığı ve tutuklandığı belirtildi.
Cezaevlerinde işkence
Genel Sekreter’in kabul ettiği yazılı raporda, Türk cezaevlerinde pandemi koşullarının yanı sıra asker ve gardiyanlar tarafından koğuşlara yapılan baskınlar, işkence, tecavüz, taciz, asker ve gardiyanların ağız arama, çıplak arama gibi aşağılayıcı yaklaşımları nedeniyle tutsakların tedavisinin sekteye uğradığı, Kürt siyasi tutsakların keyfi disiplin cezaları yanı sıra doktor ve gardiyanların ırkçı yaklaşımına maruz kaldığı yazıldı. İnsan Hakları Derneği, Özgürlükçü Hukukçular Derneği ve Tutsak Yakınları Derneği verilerine de yer veren raporda, şu an Türkiye cezaevlerinde 604’ü ağır hasta olmak üzere toplam bin 605 hasta siyasi tutuklunun bulunduğuna dikkat çekildi.
Öcalan’a tecrit uygulanması
Raporun Tecrit ve İşkence Uygulaması” başlıklı ikinci bölümünde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecrit uygulandığına dikkat çekildi. Türkiye hapishanelerinde, hapishane yönetimlerinin, oralarda meydana gelen ihlallere yönelik her türlü şikayet veya tepkiye karşı kayıt tutmak ve disiplin soruşturması başlatarak yanıt verdiği, “hak ihlallerinin ve cezaevi içindeki baskıların dışarıdan bildirilmesinin de disiplin soruşturması için gerekçe olabilir. Disiplin soruşturmaları sonucunda mahpuslara iletişim kısıtlamaları ve hücre hapsi konulabilir. Disiplin cezasına çarptırılan mahpuslar, hücre hapsi, toplanma, yazı yazma, telefon görüşmesi yapılmaması gibi uygulamalara tabi tutulmaktadır. Ömür boyu hapse mahkûm olanlar hücre hapsine konur ve diğer mahkumlarla iletişim kurmaları yasaktır” denildi.
Keyfi uygulamalar
Raporda BM İşkenceye Karşı Mücadele Özel Raportörü Juan Mendez’in Ekim 2011’deki konferansta, “Tecrit, bir ceza olarak kullanıldığında zalimce işkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya ceza anlamına gelebilir” dediğine atıf yapılan raporda, Öcalan’ın maruz kaldığı yasa dışı keyfi uygulamaları sıralandı. “Ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan tutuklulardan biri de Abdullah Öcalan. 16 Şubat 1999’dan beri İmralı Adası Cezaevi’nde tek başına tutulmaktadır. Mart 2015’te diğer cezaevlerinden Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş kendi tarafına nakledilmiştir. Abdullah Öcalan, kısa bir yargılamanın ardından önce idama mahkûm edilmiş, ardından TBMM’nin idam cezasını kaldırmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilmişti. Temmuz 2011’den bu yana avukatlarıyla birkaç ziyaret dışında görüşmesine izin verilmedi. Avukatlar dışında tutukluların aileleriyle görüşmelerine de izin verilmiyor. Abdullah Öcalan, avukatlarıyla en son 7 Ağustos 2019’da, ailesiyle ise en son 3 Mart 2020’de görüşebildi. İmralı’daki diğer üç tutuklu da aynı uygulamaya tabi tutuluyor.” Raporda HDP eski Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’un durumuna da dikkat çekildi.
CENEVRE