Dünyada her yıl 3 milyar adet oto lastiği atığa çıkıyor. Bu lastiklerin büyük çoğunluğu çimento fabrikaları ile termik santraler ve yakma tesislerinde yakılıyor. Türkiye’de ise 480 bin ton atık lastikle birlikte ithal edilen atıklar yakılarak yaşam zehirleniyor
Yusuf Gürsucu
Tüm dünyada toplam emisyonların yaklaşık yüzde 10’u çimento fabrikalarıyla ortaya çıkarken, ‘yeşil enerji’ iddiasıyla bu tesislerin daha az kömür, daha fazla lastik yakmaya başlamaları dikkat çekici. Yılda yaklaşık 3 milyar adet kullanım dışı lastik atık ortaya çıkıyor. Bu atığı oluşturan ülkelerden ABD’de 300 milyon lastik üretilirken, Avrupa Birliği’nde ise bu sayı yaklaşık 260 milyon adet. Avrupa’da yılda 3 milyon tondan fazla ELT yani ‘ömrünü tamamlamış lastik’ atığı ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık olarak 480 bin ton civarında ömrünü tamamlamış lastik atığı var. Türkiye’de ortaya çıkan 480 bin ton lastiğin büyük çoğunluğu çimento fabrikalarında yakılırken, çok daha fazlası yurt dışından ithal edilerek yakılıyor.
Suni çim sahalar zehirliyor
Diğer taraftan çimento fabrikaları dışında lastiklerin yakıldığı yerler; termik santraller, atık yakma ve enerji üretim tesisleri ile ‘biyokütle’ enerji santralleri. Bir diğer kullanım alanı ise granür haline getirilen lastiklerin bir kısmı ise ‘suni çim’ sahalarında dolgu olarak kullanılırken, halk ve sağlığı riski oluşturuyor. Bir futbol sahası çiminin yüzeyinde yaklaşık 950 kilogram/yıl (minimum 570 kilogram/yıl, maksimum 2 bin 280 kilogram/yıl) dolgu maddesi döküldüğü biliniyor. Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Independent Türkçe’de yayınlanan yazıda bu gerçeğe dikkat çekip, suni çimlerin sera etkisi göstererek, bulunduğu çevreyi normalin üzerinde ısıttığı ve bölgede mikro ısı adası oluşturduğunu belirtti.
Sağlığa etkisi sonsuza dek
Prof. Dr. Öztürk, yapılan araştırmalarda yüksek ısının, geri dönüştürülmüş lastiklerden yapılmış sentetik çimin kırıntı kauçuk tabanından kimyasalların sızmasına neden olabildiğini aktarıyor. Bu sızan kimyasalların insanlarda hücre ölümüne neden olduğu biliniyor. Yeni bir çalışmada plastik fabrikalarının PFAS adı verilen kimyasalları toprağa ve yakındaki sulak alanlara veya suya saldığından söz ediliyor. Suni çim, per ve polifloroalkil maddeler (PFAS) olarak bilinen, kanserden bağışıklık sisteminin baskılanmasına ve üreme sorunlarına kadar birçok olumsuz sağlık etkisi ile bağlantılı olan, sonsuza dek toksik olan kimyasallardan oluşuyor.
2022’de AB’den 319 bin ton!
Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) geçtiğimiz Kasım ayında yayımladığı sonuçlara göre, Türkiye 2022’de Avrupa Birliği’nden (AB) en fazla plastik-lastik atık ithal eden ülke oldu. Türkiye AB dışına gönderilen tüm geri dönüştürülebilir plastiğin ve lastiğin yüzde 29’una tekabül eden 319 bin tonunu ithal etti. Onu yüzde 17 payla Endonezya ve yüzde15 payla Malezya izledi. 2022’de birlik ülkeleri 1,1 milyon ton atığı AB dışındaki ülkelere gönderdi. Türkiye’de bu plastik ve lastiklerin geri dönüştürüldüğü iddiasına karşın, atıkların büyük çoğunluğunun atık yakma tesisleri, çimento fabrikaları ve termik santrallerde yakıldığı bir gerçek.
Yakmak yeşil dönüşüm mü?
Çimento fabrikalarında 2016 yılında 90 bin ton ömrünü tamamlamış lastik yakılırken, bu miktarın 2020 yılında 283 bin tona yükseldiği açıklanmıştı. 2023 yılında ise hemen hemen tüm çimento fabrikalarının lastik yakmaya başlamasıyla bu rakam ikiye katlanırken, yakma işleminin ‘yeşil dönüşüm’ olduğu iddiası sadece bir yalandan ibaret. 1 ton lastik yakılması ile kalorisi yüksek ve en iyi kalitede kabul edilen linyit kömürüyle aynı oranda karbondioksiti atmosfere bıraktığı bilinen bir gerçek. Emisyon değerleri her tür kömürün ortalaması 2430 kg CO2/ton, motorinin 3220kg CO2/ton, lastiğin ise 2270 kg CO2/tondur. Dünyada süren küresel iklim değişimi ile küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden biri olan karbon kökenli gazların sera etkisi yarattığı ise bir başka gerçek.
Dioksin ve furanlar öldürüyor
Her türden atığın ve özellikle lastiklerin yakılması sonucu ortaya çıkan ‘dioksinler ve furanlar’ 210 adet klorlu kirletici, poliklorlu dibenzo-p-dioksinler ve dibenzo furanlardan oluşan bir grup olduğu ve en toksik (zehirli) klorlu organik bileşikler olarak kabul edildikleri bilimsel araştırmalarda yer alıyor ve ‘kalıcı organik kirletici’ sınıfı olarak tarif ediliyorlar. Dioksinler ve furanlar çevrede uzun süre kalıcı olmalarının yanında yağda çözülmedikleri, bu nedenle insanların ve hayvanların vücutlarında birikerek çoğaldıklarını ve yine uzun yıllar boyunca vücuttan atılamadıkları belirtiliyor. Uluslararası Kanser Araştırması Ajansı tarafından 1. grupta (İnsanlarda kansere neden olduğu ispatlanmış) gösterilmektedir.
Sular, topraklar zehirleniyor
Yakılan her 3 ton atıktan yaklaşık 1 ton kül oluşurken, havaya karışan ağır metal ve KOK’lardan (Kalıcı Organik Kirletici) yüzlerce kat daha fazlası uçan küllerle çevreye yayılıyor. Ne kadar önlem alınırsa alınsın, kül boşaltım alanlarındaki küllerin rüzgârla birlikte çevreye yayılması engellenemiyor. Kül toplama alanlarının su geçirmez olduğu iddia edilen zemini göreceli ve geçici bir koruma sağlarken, bu atıklar yok olmuyor. İçeriğinde bulunan zehirli atıklar zamanla çok daha zehirli farklı bileşiklere dönüşüyor. Sızıntı yeraltı sularını kirletiyor. Suyun doğal çevrimi, kirliliği her alana yayıyor. Besinler kirlenirken, ortaya çıkan kirlilik sonunda insana kadar ulaşarak kanser vd. hastalıklara neden olunuyor.