Türkiye ve Kürdistan’da okula başlayan Kürt çocukları adaletsiz bir şekilde hakim dili öğrenme zorunluluğu ile yaşadıkları coğrafyanın ötesinde başka bir öğrenme biçimi ve modeliyle karşı karşıya kalıyorlar. Dilin coğrafyayla direkt bağı olduğu bilinen bir gerçek. Kürt çocuklarının dilini kaybetmesi demek kendi zengin ekosistemleri konusundaki bilgileri de kaybolup gidecek
Mahsum Sağlam
Eylül ayı ile birlikte okulların açılmasıyla ‘dilsel soykırım’ tartışmalarını yeniden canlandırıp hatırlatmakta fayda var. Zira Türkiye’de ve birçok ülkede çocukların kendi anadiliyle eğitim görme hakkının önündeki engeller her geçen gün daha tehlikeli bir boyut kazanıyor. Şüphesiz ‘dilsel soykırımın’ ulus-devlet formuyla direkt bağı olmakla birlikte, egemen dilin zorunlu öğrenme şartları ortadan kaldırılmadıkça statüsüz halklar için ölümcül tehlike oluşturmaya devam edecek.
Çocukların anadil hakkı ihlal ediliyor
Birçok aile egemen bir dilde eğitimi “tercih” etse de, bunun ne kadar tehlikeli olabileceğinin farkında olmadan var olan eğitim öğretim sürecine çocuklarını dahil etme zorunluluğu karşısında alternatifsiz kalmaları da ayrı bir sorunsallık. Yapılan bu zorunlu tercih öğrenme ve çiftdillilik konularında yapılmış bilimsel araştırmaların bulgularıyla çeliştiğinin ve ne kadar tehlikeli olabileceğinin farkında değiller. Kaldı ki bir insan hakkı olarak çocuğun kendi anladığı dil olan anadilinde eğitim alma hakkını ihlal ettiklerinin bilincinde de değiller.
Gönüllü vazgeçiş mi, zorunlu tercih mi?
Konuya dair birçok araştırmacı dillerin “doğal” olarak yok olmakta olduğunu çünkü bazı dillerin post-modern teknoloji çağına ayak uyduramadıklarını veya bu dilleri konuşanların kendilerine daha iyi imkânlar sunan başka dillere (özellikle egemen dillere) erişebilmek için gönüllü olarak kendi dillerinden vazgeçtiklerini belirtiyorlar. Aileler, çocuklarının gelecekteki eğitimini ve iş imkânlarını göz önünde bulundurarak evlerinde kendi anadillerini konuşmamayı tercih ediyorlar. Peki, gerçekten çocuk bundan istifade edebiliyor mu? Zorunlu bir tercih olarak okullarda başka bir dille eğitim alma çocuğun gelişiminde olumsuz etki yarattığı gibi psikolojik olarak hayatın bütün evrelerinde yaşamını etkileyen bir faktör. Dünyanın çeşitli ülkelerinde birçok yerli ve azınlık halklara mensup çocuklarla yapılan araştırma, egemen bir dilin temel dil veya tek dil olarak kullanıldığı eğitim sistemlerinin çocuklar açısından ciddi olumsuz sonuçlar doğurduğunu gösteriyor. Örnek verilirse, Kanada’da İngilizce eğitim alan Inuit öğrenciler 4. sınıf seviyesine ancak 9 yıllık bir eğitimden sonra ulaşabiliyor; aynı şekilde Avustralya’da Aborjin çocuklar için başarılı bir eğitimin önündeki en büyük engel İngilizce.
Dilin coğrafya ile bağı
Türkiye ve Kürdistan’da okula başlayan Kürt çocukları adaletsiz bir şekilde hakim dili öğrenme zorunluluğu ile yaşadıkları coğrafyanın ötesinde başka bir öğrenme biçimi ve modeliyle karşı karşıya kalıyorlar. Dilin coğrafyayla direkt bağı olduğu bilinen bir gerçek. Kürt çocuklarının dilini kaybetmesi demek kendi zengin ekosistemleri konusundaki bilgileri de kaybolup gidecek. Yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan bilgilerin yok olması, yaşam için gerekli olan koşulları yok etmek anlamına geliyor.
Dillerin kaybolmasını dilsel soykırımın bir sonucu olarak görmek mümkündür. Yerli ve “azınlık” halklara mensup çocukları bilmedikleri bir dilde eğitim almaya zorlamak, Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (E793, 1948) yer alan beş soykırım tanımından ikisiyle örtüşüyor. Madde II (e): Bir gruba ait çocukları zorla başka bir gruba aktarmak ve madde II (b): Bir grubun üyelerinin ciddi fiziksel ve ruhsal zarar görmesine yol açmak.
Tehlike altında olan diller güçlendirilmeli
Uygarlıkla tanışmayan toplumlar (devletleşmeyen) veya yerli halkların dilleri günümüz eğitim programlarının hedeflediği hakim olan dile yönelme arayışı sistem içinde gelecek tasavvuru dilsel soykırımı hızlandırırken, tehlike altında bulunan bu diller desteklenip, güçlendirilmedikçe kaybolma ile yüz yüze kalıyor. Çocukların anadilleri dışında başka dillerde eğitim alması ve zorunda bırakılmaları, seçeneksiz kılınmaları dillerine yabancılaşmayı kendi özünden uzaklaşmayı getirecektir. Özcesi çocukların ikinci bir dili kendi anadillerinin yerine değil, anadillerine ilaveten öğrenmeleri gerekir.
Kürtçe’yi değersizleştirme çabaları ve e-Reçete
Dilsel soykırım meselesinde Kürtler için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Dil mücadelesi veren Kürt halkı aynı zamanda kapitalist modernite etkisi altında aralarında yoğunca otoasimilasyonun yaşam bulduğu gerçeğini hatırlatırken, dört parça Kürdistan’ında benzer sorunsallıkların yaşandığı biliniyor. Kuzey Kurdistan’da mevcut iktidarın (AKP’nin) Kürt diline yaklaşımının ince fakat derin bir dilsel soykırımı içerdiği bilinen bir gerçek. AKP’nin Kürtçeye yönelik yaklaşımı konjonktürel politikalara bağlı olarak sürekli pragmatist değişim gösterdiği gibi iktidarı boyunca Kürt dili kamusal alanda yer bulamadı. Son olarak sağlık sektöründe e- Reçete’ye Kürt dilinin eklenmemesi iktidarın hedeflediği Kürtçenin pazar edinmesinin önünü almak ve Kürt diline olan ilgi ve talebin azalmasıyla değersizleştirilmesi öngörülüyor. Böylece teknolojik ilerleme ve yaşam standartları alanında yaşanacak ilerlemelerde Kürt çocuklarının Türkçeye yönelmek zorunda bırakmasını amaçlıyor.