TVF, 2016 yılında kurulduğundan bu yana 4 yılı aşkın süre geçti. KİT’lerden oluşan 8 farklı 20 şirket, 2 lisans ve taşınmaz fona alınırken, fon denetim dışı bırakıldı, devletse tamamen şirketleşti, Ancak bu devlet kime ait anlaşılamıyor
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yaptığı bir konuşmada devlet anlayışını ortaya koymuş ve şu sözleri sarfetmişti; “Ben bu ülkenin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum.” AKP iktidara geldiğinden bu yana iddiası buydu ve bugün artık hayalini sınırsızca uygulamaya koyduğunu görebiliyoruz. Yakın geçmişte yaptığı bir konuşmada da bu uygulamaların pratik sonuçlarını çarpıcı biçimde sergilemişti; “OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz.” Şirket, burjuva veya kapitalist devletler olarak nitelenebilecek bu devletlerin en temel işlevi, sermaye kesimlerine sürekli olarak birikim alanı yaratmaktır ve tüm enerjisini bu amaca uygun kullanır.
Şirket devlet!
Sermaye çıkarı uğruna yapamayacakları hiçbir şey yoktur. Şirket gibi yönetilen devlet, sahip olduğu her şeyini satabilir ve ödenemeyecek düzeyde borçlanarak bu borçlanmayla elde edilen her neyse sermaye kesimlerine aktarır. En sonunda ortaya çıkacak devlet (şirket) zararlarını emekçi halklara yıkar. Bu nedenle vergileri arttırır, yeni vergiler koyar, iğneden ipliğe her şeye zam yapar, doğal yaşam alanlarını sermayeye bağlar. Milyonlarca insan, bu koşullarda gelecekten umudu olmayan ve sürekli yoksullaşan edilgen bir kitleye dönüştürülmek istenir ve ‘dini’ motivasyonlarla insanların umutlarını öteki dünyaya taşınması sağlanmaya çalışılır.
Malezya Varlık Fonu!
Türkiye’de iktidarlarca yıllar boyu arpalık olarak kullanılan Kamu İktisadi Kurumları (KİT) Türkiye Varlık Fonu ‘AŞ’ye (TVF) devredildi. Varlık Fonu eliyle kamu kurumlarının içleri boşaltılıp tüm değerler sermaye kesimlerinin hizmetine koşulurken, bu değerler birer birer uygun koşullar oluştuğunda sermaye kesimlerine devredileceğini Borsa İstanbul’da Katar’a yapılan hisse devrinden anlamak mümkündür. Türkiye’nin örnek aldığı Malezya Varlık Fonu gerçeğine bakınca ise bu durumun farklı boyutları da daha net anlaşılabilmektedir. Eski Malezya Başbakanı Necip Rezak, geçtiğimiz Temmuz ayında sonuçlanan yolsuzluk davasında suçlu bulundu ve 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2009-2018 yılları arasında başbakanlık yapan Rezak, 2009 yılında Malezya Varlık Fonu’ndan (1MDB) şüpheli harcamalar yapma, para aklama, gücünü kötüye kullanma, dolandırıcılık ve yolsuzluk suçlarından yargılandı.
Necip Zerak
Rezak 1MDB fonunun UMNO (Birleşik Malay Milli Örgütü) lideri olarak iktidara geldiği 2009 yılında, ekonomik kalkınma amacıyla kurulduğunu iddia etmişti. 2015 yılında fondan yapılması gereken ödemeler gecikince, akıllarda soru işaretleri oluşmaya başladı. Yolsuzluk iddialarını, İngiliz gazeteci Clare Rewcastle-Brown’un haberleştirmesi üzerine Rezak, gazeteci hakkında yakalama kararı çıkarttı, soruşturmayı yürüten savcıyı ve sürece dahil olan bütün memurları da görevden aldı. Rezak’ın 2018 yılında iktidarı kaybetmesi üzerine yolsuzluk soruşturmaları yeniden başlatıldı. Malezya’da ortaya çıkan varlık fonu yolsuzluğundaki rolü nedeniyle ABD’li bankacılık devi Goldman Sachs’a da dava açıldı.
Goldman Sachs
Fondaki paraların başbakanın yakınlarına aktarılmasına aracılık eden ABD’li banka Goldman Sachs, Malezya’daki suçlamalardan kurtulmak için kendisine açılan davada 2,5 milyar dolar ödemeyi kabul etti. Banka hakkındaki soruşturma, Malezya’nın varlık fonu olan 1MDB’nin 2012 ve 2013 yıllarında yaptığı 6,5 milyar dolarlık borçlanmayla ilgiliydi. Banka, bu borçlanmaya aracılık ederek 600 milyon dolar kazanmıştı. Ancak varlık fonunun kaynaklarının dönemin Malezya Başbakanı Necip Rezak’a yakın isimlere aktarıldığı tespit edildi. Paranın dünya genelinde emlak, mücevher ve sanat eserlerine yatırıldığı ise ABD, Avrupa ve Asya’daki soruşturmalar sonucunda ortaya çıkartıldı. Rezak iktidardan düştükten sonra yolsuzluk soruşturmalarının yeniden başlatıldığında, Rezzak’a ait mülklerde koli koli paralar, altınlar, mücevherler bulunmuştu.
Malezya ile ticaret arttı
Malezya’daki ‘kalkınma fonundan’ ilham alınarak kurulduğu vurgulanan Türkiye Varlık Fonu’na, 11 Eylül 2018 yılında Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini başkan olarak atarken, Erdoğan’ın damadı olan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ise Varlık Fonu Başkanvekili oldu. Albayrak bakanlıktan istifa etmesinin ardından Cumhurbaşkanı kararı ile TVF’deki görevinden alındı. 2002 öncesi Malezya ile 396,9 milyon dolar olan ticaret hacmi, 2003’ten itibaren hızla artarak 3,4 milyar doların üstüne çıktı. Yolsuzlukları ortaya çıkan eski Başbakan Necip Rezak’ın 2011’de Türkiye’ye gelişi ve 2014’te Erdoğan’ın Malezya’ya ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerde sıçrama yarattı. Erdoğan’ın yaptığı ziyaretin ardından Türkiye’ye gelen Necip Rezak’la iki ülke arasında ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ imzalandı. 13 Nisan 2016’da Türkiye’ye yeniden gelen Necip Rezak, Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan ile Mabeyn Köşkü’nde basına kapalı 40 dakikalık görüşme yapmıştı.
Kalan tek KİT, TİGEM
Hamuduyla (Havutuyla) götürmek deyimini mutlaka duymuşsunuzdur. Bu deyimde geçen ve aslı ‘havut’ olan kelime farsça kökenli bir kelime ve ‘Deve semeri’ anlamına gelmektedir. Hırsızlığın boyutunu göstermek amacıyla ‘deveyi havutuyla’ yani semeriyle birlikte yemek, götürmek, yutmak, çalmak anlamında kullanılmaktadır. Malezya’da yaşanan sürecin tam karşılığı da budur ve bugüne kadar yapılan iddialar üzerinden bakınca Türkiye’de olup bitenlerle inanılmaz benzerlik dikkat çekicidir. Türkiye’de kamuya ait ne varsa özelleştirildi veya Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. Varlık Fonu’na devredilen kurumlara bağlı onlarca kamu şirketi de fonun elinde toplandı. Kamu elinde bulunan 46 gayrımenkul Varlık Fonu eliyle belli başlı şirketlere devredilmemesi büyük bir sürpriz olacaktır. Şuan TVF’ye devredilmemiş olan tek kamu iktisadi kurumunun ‘TİGEM’ olduğunu ve onunda TVF’ye geçmesi için gün sayıldığını belirtelim.
TVF içindekiler
TVF, KİT’lerden oluşan 8 farklı 20 şirket, 2 lisans ve taşınmazlardan oluşturuldu. Bu KİT’lerden elde edilen mali karşılığın ise 177 milyar lira olduğu fonun sitesinde belirtiliyor. Fonun yüzde 35 varlığı; Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, Borsa İstanbul, Türkiye Sigorta AŞ, Türkiye Hayat Emeklilik AŞ ve Platform Ortak Kartlı Sistemler AŞ’den oluşuyor. Fonun yüzde 27 varlığı ise; BOTAŞ, Türkiye Petrolleri, TVF Enerji, TVF Rafineri ve Petrokimya. Fonun diğer varlıkları ise şöyle: Yüzde 13; Türk Hava Yolları, PTT, İzmir Alsancak Limanı, Türkiye Denizcilik İşletmeleri. Yüzde 9; Eti Maden ve TVF Maden Holding AŞ. Yüzde 8; Nakit Karşılığı Şans Oyunları Lisansı, At Yarışı Düzenleme ve Bahis Kabul Etme Lisansı. Yüzde 4; Türksat, Turkcell ve Türk Telecom. Yüzde 2; ÇAYKUR ve Kayseri Şeker. Yüzde 1 Gayrimenkuller.
Tosyalı ve Hisarcıklıoğlu
TVF kendisini şöyle tanımlıyor: “..Türkiye’nin vizyoner projelerine sermaye desteği sağlamak için çalışır. Nihai amacı stratejik yatırımlarıyla Türkiye’deki şirketlerden bölgesel ve küresel liderler çıkmasına destek olmak, finansal piyasaların iyileşmesine katkıda bulunmak ve gelecek nesillere ekonomisi güçlü bir ülke bırakmaktır.” TVF yönetimi ise şu isimlerden oluşuyor: Başkan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Yön. Kurulu Üyeleri; Prof. Dr. Erişah Arıcan, Ziraat Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Tosyalı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı ve Borsa İstanbul ile PTT’de Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Tüpraş’ta Yönetim Kurulu Üyesi olan Zafer Sönmez. Fuat Tosyalı ve Rifat Hisacıklıoğlu’nun TVF yönetimindeki işlevlerinin ne olduğu ise merak konusu.
CEO Zafer Sönmez
TVF’nin CEO’su olan Zafer Sönmez, Malezya Fonu’nda etkin işler yüklendiği biliniyor. TVF’nin kuruluşundan bu yana hem yönetimde hem de genel müdür olarak görev yapıyor olması ise dikkat çekici. Malezya’da 2012 ve 2013 yıllarında Khazanah Nasional Berhad’da Türkiye, Ortadoğu ve Orta Asya’daki yatırımlardan sorumlu Kıdemli Müdür olarak çalışan Sönmez, Ekim 2013’te Khazanah Turkey Regional Office’in kuruluşunda yer aldı. Sönmez, Khazanah Turkey Regional Office’teki görevini yürütürken, Temmuz 2017’den itibaren Türkiye, Ortadoğu, Orta Asya ve Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika yatırımlardan sorumlu olarak çalışmış olması ise dikkat çeken diğer önemli noktalar.
Varlık Fonu ve Katar
Uzun vadeli kredi notu BB- ve not görünümü negatif olan TVF, Katar’a hisse satışı öncesinde uluslararası piyasalardan borçlanmak istemiş, ancak borç para bulamadığı öğrenilmişti. Gerçekleştirilen operasyonlar için son iki yılda Hazine garantisiyle dışarıdan 1 milyar euro borçlanan, Hazine’ye ayrıca iç borçlanma yoluyla 67,9 milyar liralık bir borç yükleyen TVF’de bu gelişmelerin ardından TVF’ye ait Borsa İstanbul’da yüzde 10 hisse Katar’a satıldı. TVF kuruluşunda, fona devredilen KİT’ler de değerler yaratılacağı iddiaları yapılırken, Özelleştirme İdaresi tarafından satılan kamuya ait her şey gibi TVF’de aynı yöntemi uyguladığı hisse satışı yapılmasından anlaşılıyor. Yüzde 10’luk satış sonrası Katar Yatırım Otoritesi (KYO), İstanbul Borsası’nda karar verici konuma geldiğini de söylemek gerekiyor.
Maden Holding AŞ.
Nurol Holding’e bağlı TÜMAD Madencilik Genel Müdürü Hasan Yücel geçtiğimiz Kasım ayında TVF Maden Holding A.Ş Genel Müdürü olması dikkat çekmişti. Altın Madencileri Derneği Başkanlığı da yapan Yücel’in Maden AŞ’nin başına getirilmesi iktidarın madenciliğe verdiği önemi ortaya koyarken bu önemin birkaç şirketin çıkarına ilerleyeceğinin de bir işaretiydi. TVF’ye bağlı Maden Holding AŞ. ile altın madenciliği ve diğer metalik madenciliğin tek merkezden yönetmek amacıyla kurulduğu belirtilmişti. Holding, iktidarın önümüzdeki süreçte madencilik üzerinden büyük bir doğa yağmasının hazırlığı içinde olduğunu gösterirken, bu yağmanın kolaylaştırıcı işlevinin holding eliyle yürütüleceği anlaşılabiliyor.
TVF her şeyden muaf!
Türkiye Varlık Fonu; aralarında Devlet Memurları Kanunu, Sayıştay Kanunu, ‘TBMM tarafından Denetlenmesinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’ olmak üzere çok sayıdaki kanun, Türkiye Varlık Fonu ve Varlık Şirketleri ile Varlık Şirketleri tarafından kurulacak diğer şirketler üzerinde uygulanamıyor. Yani denetim sıfır! Ayrıca Fonun mal varlığı rehnedilemiyor, başka bir amaçla tasarruf edilemiyor, ihtiyati tedbir konulamıyor, iflas masasına dahil edilmiyor, gelir ve kurumlar vergisinden de muaf. Her halde şirket gibi ‘devlet’ böyle bir şey olmalı.
Bazı sorular!
Malezya örneği kafalarda birçok soruyu ortaya çıkarıyor. TVF niçin denetim dışı? TVF kamuya ait bir kurumsa, kamunun TVF’yi denetlemesi nasıl engellenebilir? Burada kamudan saklanan nedir? TVF içine alınan KİT’ler TVF öncesi denetlenebilirken şimdi neden denetlenememektedir? Devlet artık bir AŞ mi ve Türkiye halkları da bu şirketin kölesi mi? Eğer böyleyse AŞ’nin sahipleri ve varsa gizli ortakları kimlerdir? Halkın elinde olması gereken kurumların denetim dışı bir AŞ’ye taşınırken, halkın böyle bir uygulamayı kabul edip etmediği sorulmuş mudur?