Meclis Başkanlığı; HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları ile CHP’li Enis Berberoğlu hakkındaki mahkeme kararlarını Genel Kurul’a ansızın indirdi ve Cumhur İttifakı oylarıyla vekillikleri düşürüldü. Her şeyin önceden planlandığı, hem ansızın Genel Kurul’a getirilmesi (öyle ki Genel Kurul’da oylama yapılacağı ancak 15 dakika önce CHP ve HDP gruplarına bildirilmiş) ve hem de kararın onaylandığı dakikalarda Güven ve Farisoğulları’nın anında gözaltına alınmasından belli.
AKP kulislerinde, “4 Haziran bir milat. Siyasette yeni bir dönem başlıyor” beyanlarıyla Cumhur İttifakı neleri amaçlıyor bakacağız ama öncelikle CHP’nin tavrına bakalım.
CHP 2016 Mayıs ayında dokunulmazlıkların kaldırılmasında AKP’ye destek vermekle bugüne gelen sürecin önünü açmıştı. Yani CHP ektiğini biçiyor ama ağır faturayı Kürt halkı ve siyaseti ödüyor. AKP’lilerin “Siyasette yeni bir dönem, yeni bir süreç başlıyor” beyanları ve Meclis Başkanı’nın açıklaması dikkate alındığında Kürt siyasetine daha ağır bedeller ödetilmek istendiği görünüyor. HDP’li vekillerin yeni dosyaları Kurul’a gelebilir ve bu karar mahkemeleri, vekil dosyalarını karara bağlamada cesaretlendirip hızlandırmalarını da tetikleyebilir.
Bir şey daha dikkat çekici; üç vekilin vekilliği düşürülmüş ve tutuklanmışlar ama CHP dahil sistem partileri, basın ve köşe yazarları sanki sadece bir CHP’li vekil tutuklanmış gibi davranıp HDP’li iki vekili yok saymaları çifte standardın da ötesinde şoven ırkçı bir tutumu gördük. Bunları yazarken Enis Berberoğlu’nun korona izni ile tahliye edildiği haberi geldi. Elbette olumludur ama Berberoğlu’na “korona virüsü” nedeniyle tanınan ev iznini kullanma hakkı Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’na da tanınacak mı? Yoksa “Onlar HDP’li” denilip çifte standart mı uygulanacak? Göreceğiz!
Öncelikle Meclis kararı hukuki değil siyasidir zira hukuki olsaydı mahkeme kararı Meclis Başkanı’na geldiği gün oylanırdı. Neden aylarca bekletilen hatta teamüller gereği dönem sonuna kadar bekletilebilen mahkeme kararları bir sabah ansızın Genel Kurul’a taşındı? Cumhur İttifakı açısından birden fazla hedef var.
Neymiş “yeni dönemin ana çizgileri”?
Bir; Öncelikle AKP iktidarının gündem değiştirme hedefi açıkça sırıtıyor. İktidar var olan ekonomik krizin, Covid-19 ile giderek ağırlaştığı; işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı gibi ağırlaşan sosyal sonuçların toplumda yükselecek tepkileri bastırmak için; “özgürlük-güvenlik dengesinde” özgürlükleri tümüyle kuşatıp nefessiz bırakmanın ortamını hazırlıyor! Başka bir ifadeyle siyasetin elbette muhalif siyasetin hareket alanını tümüyle daraltmak üzerine kurulu bir strateji izleniyor! Meclis kararının Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tahkim edecek reformlara ihtiyacımız var” açıklaması ardından gelmesi de anlamlıdır. Buyurun siyasi reformlara…!
İki; Epeydir Kürt siyasetine özelde HDP’ye yönelik bunaltıcı sokak presine tekrardan Meclis presi de eklendi ve ağırlaşarak devam edeceğinin ciddi işaretleri peş peşe geliyor. Bunun ilk işareti, bir süre önce İYİ Parti lideri Akşener’den gelmişti. Akşener, Erdoğan’a seslenerek; “kırmızı kuvvetler mavi kuvvetler değiliz” deyip AKP-CHP-MHP-SP-DEVA, Gelecek Partisi vb. Meclis ve Meclis dışı tüm sistem partilerini sayıp “Bir masa etrafında toplanmamız lazım. Bu masanın adına da Memleket Masası diyelim” demiş ve Erdoğan’a bu masanın kurulması için çağrı yaparken HDP’yi kırmızı kuvvetler safında göstermişti. Bu çıkıştan gol atmak için iyi bir pas alan Bahçeli’nin “Milletvekilleri dokunulmazlığı ile ilgili beklentiler karşılanmalıdır” açıklaması geldi ve harekete geçildi.
HDP sokağın yanı sıra Meclis’te de tekrardan topun ağzına konuldu. İrade gaspı; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” şiarı altında çalışan Meclis’e taşındı. Herhalde Kürt halkının iradesinin gaspında kayyım atanacak Kürt belediyesi kalmadı ki sıra Meclis’teki vekile geldi!
Üç; Yapılmak istenen açık; çoktandır haber kanallarının tartışma-değerlendirme programlarında iktidar yanlısı yazarlar, rektörler, yorumcular, analistler; “HDP, Türk siyasetini zehirleyen parti” diye sunuluyordu ki şimdi bunu daha planlı yapacaklar. Cumhur İttifakı, HDP’yi kapatma isteğini; Türkiye toplumunu, Kürt siyasetine/HDP’ye karşı zehirleyen siyasi propaganda ikliminde yükselecek “daha ne duruyorsunuz kapatın” sesleri altında test ederek tutup almak istiyor! Yani gerçekte yapılmak istenen, Türkiye toplumunu, Kürt siyasetine/HDPye karşı zehirleme operasyonudur ve bu sahiplerine dönecek bumerang olacak.
Bütün bunlarla amaç; Kürt siyasetini sindirmek. Sadece sokakta halka değil, Meclis’te de vekili “rahat dur yoksa hem vekilliğin gider hem cezaevine gidersin” sopasını yeniden göstererek susturmak. Kürdistan halklarını sivil demokratik mevzilerden geriletmek, yerel seçimlerde ve merkezi iktidarın belirlenmesinde de kilit hale gelen gücü nedeniyle seçimlerde özgür irade beyanından soğutmak.
Dört; CHP Genel Başkanı’nın “gerekirse biz DEVA ve Gelecek Partisi’nin Meclis’te grup kurmalarına vekil desteği sağlamada yardımcı oluruz” açıklaması Cumhur İttifakı’nı germişti. Mevcut Millet İttifakı’na, DEVA ve Gelecek Partisi’nin eklenme ihtimali iktidarlarını tehlikede gören Cumhur İttifakı’nı hareketlendirdi ve yeni dönemin politikaları ince ayarla yürürlüğe konulmaya başlandı. Örneğin, CHP’li Berberoğlu ile HDP’li Güven ve Farisoğulları’nı aynı oturumda aynı oylama ile vekilliklerini düşürmek birden fazla amaç içermesi gibi. Başta “Bakın CHP Meclis’te HDP’li bölücülerle kol kola faşizme karşı omuz omuza sloganını attı” diyerek CHP ile İYİ Parti ittifakını bozmak, CHP’nin ulusçu-ırkçı tabanını MHP’ye yönlendirmek ve kendi tabanının erimesini engellemek vb. hedefleniyor.
Beş; Kısacası erken veya normal sürede yapılacak seçimde iktidarı kaybetmek tehlikesini gören Cumhur İttifakı, bilinçli ve kontrollü bir gerilim stratejisi izliyor. Bir yandan ekonomik, sosyal ya da siyasal hak arayışlı meşru yasal sokak hareketlenmesini anında ezmesinin iklimini oluştururken; bununla paralel Kürt muhalefetinin ve artık CHP’nin de sinir uçlarına basarak sokağa zorlayıp yeni OHAL ortamını yaratmak istiyor. Yani “nasıl olsa kaybediyorum belki kazanırım” diyerek siyasi kumar oynuyor. İşte “4 Haziran bir milat. Siyasette yeni dönem, yeni süreç başlıyor” sürecinin görünen çizgileri bunlar.
Sonuç olarak; Kürt siyaseti baskılar, katliamlar, tutuklamalar, kayyumlar, vekilliklerin düşürülmesi ve parti kapatmalar….pahasına bugüne geldi. Kürt meselesinde, Devletin çözümü hedefleyen siyaseti olmayınca geriye elde var sopa-tutuklama-yok sayma kalıyor! Devlet partisi Cumhur İttifakı, demokratik sivil siyasal mücadele minderinde Kürt halkının kararlı duruşu karşısında, denenmiş ve çözümsüzlüğü her defasında kanıtlanmış bayat silahlara tekrar sarılmakta. Yani kendi yasa ve hukukunu çiğneyen kayyım atamalarına ve sınırsız devlet şiddetine tekrardan HDP milletvekillerinin vekilliklerinin düşürülmesi de eklendi. Peki, 100 yıldır sopa siyasetiyle neyi çözdü, nereye vardılar? Hiç! Kürt meselesi, Kürdistan meselesine büyüdü. Güney ve Güneydoğu sınırlar Kürdistan haritasıyla çevrildi!
*Yapılacak olan az-çok belli; “berxwedan jîyane”! Yaşananları halka, davanın asıl sahibine taşıyarak kuşatıcı baskı ve tuzaklara karşı kararlı, önünü gören bir strateji ile mücadele etmek. Sivil demokratik siyasette ısrar etmek. Bu etkili silahı daha da güçlendirmek.
*Kürdistan Ulusal İttifak çalışmalarını hızlandırarak hedeflenen kalıcı ulusal ittifakla başını bağlamak. Kurulacak olan geniş ulusal birlik ile artacak olan saldırıları birlikte göğüslemek.
*Türkiye devrimci, sosyalist güçlerin yanı sıra, burjuva muhalefetle (CHP, SP, DEVA, Gelecek Partisi) de geniş özgürlük-demokrasi cephesini kurabilmek. Meclis’te atılan “Faşizme karşı omuz omuza” şiarını yaşamda milyonlarla buluşturabilmek. Özetle ulusal özgürlük dinamiği ile demokrasi dinamiğinin geniş birliğini yaratmakla yüz yüzeyiz!