Çiftçilerin ürettiği ürünleri alıyor, mutfaklarımızda türetiyor, sofralarımızda tüketiyor, yaşamımıza öyle devam edebiliyoruz ancak. O nedenle “yemek, yemek politik bir iştir”. Tarımda uygulanan politikaları eleştirenler kadar, destekleyenler de var. Ürün fiyatlarını konuşuyoruz çokça. Tüketici, çok diyor, üretici azlığından yakınıyor. Arada vurgun vuranlar ‘ticaret yapılıyor’ diye herkes tarafından meşru görülüyor. Ama bugün bu çelişkileri konuşmayacağım ve yazmayacağım. Çokça yazdık, yazıyoruz zaten onları. Üzerinde düşünmediğimizi sandığım şeyi ‘yazılı biçimde düşünmek’ istiyorum bugün. Yani ıskaladığımız, üstünden atladığımız gerçekleri.
Gerçekler
Varsayalım ki hayvansal ürün fiyatları üretici ve tüketici için makul düzeyde seyrediyor. Tarım sorunu bitmiş olacak mı? Sonda değil başta söyleyeyim; Türkiye’nin tarım sorunu bitmeyecek, artacak! Gelin nedenlerine bakalım. TÜİK’e göre, küçükbaş hayvan miktarımız 54 milyon civarında. Büyükbaş hayvan miktarımız ise 18 milyon. Toplam hayvan sayımız 60 milyonu aşmış, 62 milyon baş. Mera ölçeğimizin 14 milyon hektar olduğu söylenmektedir. Meralarımızı da -değil ama- iyi vasıfta olduğunu varsayalım. Bu ölçekteki meradan elde edeceğimiz kuru ot miktarı yaklaşık 14 milyon ton olur. Bunu aklımızın bir köşesinde tutalım. Şimdi küçükbaş hayvanlarımız için gerekli ot miktarını hesaplayalım.
Küçükbaşlar için: Bir küçükbaş hayvanın canlı ağırlığı 40 kg. 100 kg için günde 3 kg yaşama yemi gerekli. Şimdi günde 3 kg üzerinden bir yıllık kuru ot ihtiyacını bulalım.
54.000.000×40×3×365:100= 23.652.000 ton.
Büyük başlar için: Bir büyükbaş hayvanın ortalama canlı ağırlığı 200 kg olsun. Her 100 kg için yaşam yemi olarak 2 kg kuru ot üzerinden yıllık ihtiyaç:
18.000.000×200×2×365:100= 26.280.000 ton.
Bu iki grubun ihtiyacını toplarsak:
23.652.000+26.280.000= 49.932.000 ton yaşam yemi ihtiyacımız var.
İhtiyaç: 49.932.000 ton. Meralardan sağladığımız ise 14.000.000 tondu hatırlarsanız.
49.932.000- 14.000.000= 35.932.000 ton daha kuru ota ihtiyaç var. Bunun bir kısmını hububat sapından temin ederiz. Ama yetmez.
Hayvanlardan et, süt elde edebilmek için onlara ‘verim yemi’ vermek gerekli. Bu yem de kabaca gerekli kuru otun yarısı kadar. Yani 49.932.000:2=24.966.000 ton civarında yaşam yem ihtiyacımız var. Bu ihtiyacı bitkisel üretimimizden sağlamamız gerekir. Buğday, arpa, yulaf, mısır, soya, yonca vb. ürünleri yaşam yemi olarak kullanmamız lazım. Ancak hem insanlarımız hem hayvanlarımıza yetecek miktarda bitkisel üretimimiz yok. Cumhuriyet kurulduğunda 40 milyon hektarın üzerinde olan meralarımızı har vurup harman savurduk, talana açtık; 14 milyon hektara indirdik. Şimdi kala kala tarımsal varlıkları tüketilmiş bir ülke var elimizde. Kendimizi ve başkasını kandırmayalım, hayvanını ve insanını kendi ülke olanaklarından doyuramayan bir ülkeyiz. Ürün, gıda ve yem hammaddesini ithal ediyoruz; etmekten başka çaremiz de yok. Çareleri tükettik. Elde “bitik” bir Türkiye tarımı var. Ne bitkisel ne hayvansal ürünler bundan böyle ucuzlamaz. Çözümsüzüz. Bu gerçeği kabul edelim.
Tükettik…