Bu hafta sonumu devasa bir eserle geçirdim. Onu inceledim ve onu kitaplığımın en güzide eserlerinden biri olarak, hakkettiği yere koydum. Böylesine dev bir eserden sizin de haberin olsun istiyorum. Kitabın adı: Türkiye Sosyalist İşçi Partisi ve Doktriner Sosyalist Siyaseti. İki cilt halinde -büyük boy- toplam 1564 sayfalık bu dev eseri yayınlama cesareti gösteren Belge Yayınları’na büyük bir teşekkürle başlamak isterim öncelikle.
Bülent Uyguner ve Cengiz Uzuner’in hazırladığı bu eserin ilk cildi Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin 1974 ila 1980 arasındaki legal faaliyetleri esnasında yayınladığı programlar, kongre kararları ve makaleleri içeriyor. İkinci ciltte ise partinin 1980 ila 1990 yılları arasındaki illegal faaliyetleri esnasında yayınlanan programlar, kongre kararları ve makaleleri içeriyor. Böylesine devasa bir yapıtın niçin hazırlandığını gelin, kitabın önsözünden yaptığım alıntılardan izleyelim:
“Bu kitapla, Türkiye Sosyalist İşçi Partisi’nin (TSİP) hangi ideolojik ve politik düşüncelerle geliştiği, partinin TSİP’i TSİP yapan ideolojisi, doktriner bir parti olabilmesinin hangi teorik ve pratik eylemlerden kaynaklandığı partiye ait yayınlardan yararlanılarak ortaya konulmaktadır. Sunulan bu içerik, TSİP tarihinin eleştirel bir gözle irdelenmesini ve yorumlanmasını kapsam dışı bırakırken TSİP’in Türkiye sosyalist hareketindeki özgün yerini, sunduğu katkıları ve TSİP’i diğer sosyalist partilerden ayıran temel ideolojik ayrımları belirginleştirir. TSİP deneyimlerinin teorik içeriğine dair derli toplu bir kaynağını gelecek kuşaklara kazandırılması çalışmanın temel amacıdır.
1970’li yılları, 1960’larda yarım kalan parti anlayışı, mücadele tarzı ve mirası üzerinden, siyasi yapıların devamcı olarak gördükleri hareket-partileri yeniden kurdukları yoğunlaşmış bir dönem olarak tarif etmek mümkün. Bir anlamda 1970’ler, ortaya çıkan aktörler ve siyasi oluşumlar açısından, 1960’larda yarım kalan sürecin tamamlanması dönemiydi. Buna karşın, TSİP, 1974 yılında kurulduğunda, herhangi bir geleneğin takipçisi, sürdürücüsü olmadı, geçmişin eleştirisi üzerinden kendine yeni bir yol seçti.
TSİP’i 1960’lı yılların parti ve hareket geleneğini aşan sosyalist hareketin “yeniden birlik” arayışı olarak tanımlayabiliriz. TSİP, bu dönemde tüm teorik temellerini diğer siyasi yapılarla tartışarak, Türkiye’nin yapısını tanımaya, ona uygun program ve siyasetler geliştirmeye çalıştı. Diğer ülkelerin devrim anlayışlarını transfer eden ithal görüşlere karşın, ayaklarını Türkiye topraklarına basan, Türkiye’nin gerçekliği üzerinden bir arayışı temsil etti.
TSİP bir anlamda doktriner bir partiydi ama bu doktrinerlik donmuş bir Marksizm-Leninizm’i temsil etmiyordu. Doktriner olmayı Marksizm-Leninizm’in her türlü çarpıtılmış anlayışına, geçmişteki savrulmaya, ideolojisizliğe, içi boş söylemlere karşı sağlam bir zemin, bir emniyet supabı olarak görüyordu. TSİP, bir yandan sosyalist hareketin siyasi birliği, yarın olacakmış gibi bir duruş sergilerken, diğer yandan da bu hiç olmayacakmış gibi, faaliyetine devam etti. Ta ki örgütsel varlığını Türkiye sosyalist hareketinin birliği çabalarına armağan ettiği 1990 yılına kadar…”
Kitabın ilk cildinin sonunda partililerin, parti faaliyetlerindeki fotoğraflarını içeren bir fotoğraf albümü yer alıyor. Halen aramızdan ayrılmamış TSİP üyeleri, belki de kendilerinde olmayan fotolarını bu kitapta görebilirler. Kitabın ikinci cildinin sonunda ise aramızdan ayrılan kimi TSİP yöneticilerinin yaşam öyküleri, onlarla ilgili kimi anılar ve onlar için verilen ilanlar var.
Az sayıda basılan ve muhtemelen ikinci baskısı yapılmayacak olan bu devasa eseri, sadece Türkiye Sosyalist İşçi Partisi üyesi dostlarıma değil, aynı zamanda Türkiye soluyla ilgili araştırma ve değerlendirme yapan tüm yazarlara hararetle öneriyorum! Tükenmeden edinmekte yarar var…